HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

RÖPORTAJ - "Sudan'ın bölünmesi yetmedi, iktidarı devirme peşindeler"

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Enver Arpa: - "Sudan, jeostratejik konumu, yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla küresel güçlerin ilgisiz kalmayacağı bir ülke. Başta ABD olmak üzere sömürgeci ülkelerin etki alanından uzaklaşıp, Çin, Hindistan, Türkiye ve Rusya gibi ülkelerle yakınlaşınca hedef tahtasına oturtuldu. Ülkenin ikiye bölünmesinden bile tatmin olmayan ABD ve Batı, şimdi de halk ayaklanmalarını destekleyerek, iktidarı devirme peşinde" - "Suudi Arabistan ve BAE, Türkiye ve Katar'ın Sudan üzerindeki etkisinden rahatsızlık duymaya başlamışlardır. Türkiye ve Katar’ın Sudan üzerindeki etkisinden rahatsızlık duyan BAE ve Suudiler, Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'e aba altından sopa gösteriyor" - "Sudan halkının İslam’a bağlılığı ve tebliğ odaklı yaklaşımı, İslam'ın kıtanın güneyine doğru ilerlemesini sağlama potansiyeline sahipti, bunun engellenmesi gerekiyordu" - "Filistin konusunda net tavır ortaya koyan, işgal karşıtı tutumuyla bilinen ülkelere cephe açan İsrail’in, Sudan siyasetinin akamete uğratılması için Etiyopya'daki Yahudi kökenliler üzerinden bölgeye müdahil olmaya çalıştığı pek çok bölge uzmanı tarafından dile getirilmektedir'' - "El-Beşir, protesto eylemlerini aşmaya çalışacaktır. Ancak 2020 yılında yapılacak başkanlık seçimlerine doğru giden bu süreçte zorlu bir etapla karşı karşıya kaldığı da muhakkaktır" - "Ülkenin çok ciddi yapısal reformlara ihtiyacı vardır. Krizi kalıcı olarak çözmesi için bu sorunun üstüne ısrarla gitmesinden başka çaresi yok"

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Enver Arpa, Sudan'ın, jeostratejik konumu, yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla küresel güçlerin ilgisiz kalmayacağı bir ülke olduğunu belirterek, ''Sudan, başta ABD olmak üzere sömürgeci ülkelerin etki alanından uzaklaşıp, Çin, Hindistan, Türkiye ve Rusya gibi ülkelerle yakınlaşınca hedef tahtasına oturtuldu. Ülkenin ikiye bölünmesinden bile tatmin olmayan ABD ve Batı, şimdi de halk ayaklanmalarını destekleyerek, iktidarı devirme peşinde.'' dedi.

Sudan'da 19 Aralık'ta Atbara kentinde başlayan protestolar Port Sudan, El Gadarif, Beyaz Nil, Kordofan ve başkent Hartum'a kadar hızla yayıldı. Ekmek ve benzin zamlarına tepki amacıyla düzenlenen ilk protestolar, bir süre sonra hükümet karşıtı eylemlere dönüştü.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Enver Arpa, Sudan'da yaşanan olayları tetikleyen sebepleri, olayların arka planını ve dış müdahaleleri AA muhabirine değerlendirdi.

Arpa'ya yönetilen sorular ve cevapları şöyle:

Soru: Sudan'da aralık ayında ekonomik koşullara karşı başlayan gösteriler el-Beşir karşıtı gösterilere dönüşmüştü biliyorsunuz. İkinci ayına giren olaylarla ilgili son gelişmeler hakkında bilgi verir misiniz?

Arpa: Sudan'da yaklaşık 1,5 ay önce hayat pahalılığını protesto etmek üzere başlayan, sonradan hükümet karşıtı eylemlere dönüşen ve kimi tahlillerde 'Sudan Baharı' olarak adlandırılan sokak gösterileri, etkisini giderek kaybetmeye başladı. Ordunun, Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir yönetimine destek vermesinin ardından, eylemlerin başarı şansının kalmadığını gören protestocuların direnci her geçen gün zayıflamaktadır. Aslında bu eylemlerin başarıya ulaşma şansının bulunmadığı en başından belliydi.

Zira protestocular, bir plan ve stratejiyle sokağa çıkmış değildi. Hayat pahalılığı büyük bir öfke yaratmış ve bundan muzdarip olan kesimleri sokağa dökmüştü. Gösteriler başladıktan sonra oluşan ve farklı meslek örgütlerini çatısı altında barındıran Sudan Meslek Grupları Birliği ile Nida Sudan İttifakı, Ulusal Birlik Güçleri ve Muhalif Toplanma Koalisyonu gibi yapılanmalar arasında geleceğe yönelik bir fikir birliği söz konusu değildi. Yapılan eylemlerin stabil bir tabanı bulunmadığı için, protestoların bir sonuca ulaşması ihtimal dahilinde görülmüyordu.

Soru: Sokağa dökülen eylemciler ne istiyordu?

Arpa: Hükümetin düşmesini. Eylemcilerin direniş mottosu olarak kullandıkları ve sanal iletişim kanallarında hashtaga dönüştürdükleri 'Teskutu Bes' (Düşsün Yeter) sloganı, bunu teyit etmektedir. Hükümetin düşmesi halinde ülkede neler yaşanacağı konusunda kimsenin bir bilgisi ve planı yoktu. Sadece el-Beşir hükümetini düşürme hedefiyle sürdürülen eylemler, bu öfkeyi sokak aralarında eriterek etkisiz hale getirmiş bulunmaktadır. Öfkenin yönlendirdiği kontrolsüz eylemler, gerçekleştirdiği tahribatla, yakıp yıkmalarla zaten zor durumda bulunan ülke ekonomisine ve dolayısıyla Sudan halkına daha fazla zarar vermekle sonuçlandı. Pek çok insan gereksiz bir şekilde hayatını kaybetti.

- "Sudan'ın bölünmesi Batılı ülkeleri tatmin etmeye yetmedi''

Soru: Sudan’da ekmek mücadelesi olarak başlayan protestoların bu kadar hızlı yayılmasının nedeni neydi? Sizce olayların şiddetlenmesinde dış müdahale oldu mu?

Arpa: Sudan'da yaşanmakta olan bu olayların sadece hayat pahalılığıyla veya iç siyasi dinamiklerle izah edilmesi şüphesiz ki doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Hayat pahalılığı ve yolsuzluklara tepki gibi sebepler, gösterilerin fitilini ateşlemiş olsa da, yaşananların birçok dış sebebi de bulunmaktadır. Bu dış sebeplerin, Sudan’daki olayların yeşertilmesinde önemli derecede rol oynadığını düşünüyorum.

Afrika'nın önemli ülkelerinden biri olan Sudan devleti, jeostratejik konumu, yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla küresel ve bölgesel güçlerin asla ilgisiz kalmayacağı bir ülkedir. Sudan, zengin su kaynakları ve devasa tarım arazileriyle, 100 milyon civarındaki küçük ve büyük baş hayvanıyla, 40 milyon civarındaki genç nüfusuyla geleceğin Afrikasında önem arz eden ülkeler arasında yer almaktadır. Sömürge döneminden sonra sömürgeciliğin izlerini üzerinden hızla atmaya ve bağımsızlıkla birlikte başta ABD olmak üzere sömürgeci ülkelerin etki alanından uzaklaşmaya çalışan Sudan Cumhuriyeti, Çin, Hindistan, Türkiye, Suudi Arabistan ve Rusya gibi ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerini güçlendirmeye başlamıştır. Batılı ülkeler, kontrollerinden çıkmaya başlayan Sudan'a karşı çeşitli politikalar geliştirmeye başlamışlardır.

Güneyli ayrılıkçı hareketlere verdikleri destekle ülkenin ikiye bölünmesini ve yer altı kaynaklarının önemli bölümünün Sudan'ın elinden alınmasını sağlamışlardır. Ancak bu bölünme Batılı ülkeleri tatmin etmeye yetmedi. Sudan, başta ABD olmak üzere, sömürgeci ülkelerin etki alanından uzaklaşıp, Çin, Hindistan, Türkiye ve Rusya gibi ülkelerle yakınlaşınca hedef tahtasına oturtuldu. Ülkenin ikiye bölünmesinden bile tatmin olmayan ABD ve Batı, şimdi de halk ayaklanmalarını destekleyerek, iktidarı devirme peşinde. Ülke yıllarca süren bir ekonomik ambargoya maruz bırakılmış ve ekonomisi iyice zayıflatılmıştır. Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir iktidarda iken Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından Darfur'da insanlığa karşı suç işleme töhmetiyle gıyabında yargılanmış ve tutuklanmasına karar verilmiştir.

Güneyin ayrılmasıyla birlikte petrol gelirlerinin önemli bölümünü kaybeden ve kıt imkanlara mahkum olan ülke ekonomisi, uygulanan bu ambargoyla giderek bir ekonomik krize doğru sürüklenmiştir. Ülkenin döviz açığı had safhaya çıkmış, likidite sıkıntısı baş göstermiş ve hayat pahalılığı dayanılmaz bir boyuta ulaşmıştır. Yaşanmakta olan protesto eylemleri, bu ekonomik krizin neticesinde patlak vermiştir.

- ''Sudan, Batılı ülkeler yerine, Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye'yi önceledi''

Soru: Sudan'ın bağımsızlık arayışı mı Batılı ülkelerin Sudan'a yönelik hasmane tavır almasına neden oldu?

Arpa: Sudan, bağımsızlığın ardından giderek Batılı ülkelerin etki alanının dışına çıkmaya başlamış ve uluslararası sorunlarda Batı'nın politikalarına ters tutumlar içerisinde bulunmuştur; bundan alıkonması gerekiyordu. Sudan halkının İslam'a bağlılığı ve tebliğ odaklı yaklaşımı İslam'ın kıtanın güneyine doğru ilerlemesini sağlama potansiyeline sahipti; bunun engellenmesi gerekiyordu. Sudan uygulamaya koyduğu İslam şeriatını, uygulamada başarı sağlarsa bu başka ülkeler için de örnek teşkil edecektir; bu örnekliğin önüne geçilmesi gerekiyordu. Kıtada küresel aktörler arasında yaşanmakta olan nüfuz mücadelesinde Sudan, Batılı ülkeler yerine, Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye gibi ülkeleri önceleyen bir tutum takınmaya başlamıştır, bundan vazgeçirilmesi gerekiyordu. Amerika Birleşik Devletleri, kıtada arzu ettiği etkinliği bir türlü sağlayamıyordu. En büyük rakiplerinden biri olan Çin, kıtada önemli bir ticaret potansiyeline ulaşmıştır. Çin'in etkisini azaltmak ve gelecek vadeden Afrika pazarına ortak olmak için Sudan'ın güney bölgesinin ayrılarak kendisine bağlı uydu bir devlet olması ABD'nin bu emeline önemli destek sağlayacaktı. Sudan'ın bölünmesi bu yüzden ABD için elzem hale gelmişti.

Soru: Anladığımız kadarıyla Sudan'ın bölünmesi Batı için arzu edilen neticeyi doğurmadı ve başka olaylar üzerinden ülkeyi karıştırmaya başladılar?

Arpa: Evet. Sudan, bölünmüş olsa da hala Afrika'nın jeopolitik öneme sahip bir ülkesi olarak varlığını sürdürmeye devam etti. Dolayısıyla Güney'in ayrılması, Batı için arzu edilen neticeyi doğurmadı. Yani Batı'nın Sudan'a yönelik tutumunda da bir değişiklik olmadı. Güney'in bölünmesinden sonra Darfur sorununu kaşımaya başladılar. Afrika asıllı kabileler meraların ve su kaynaklarının kullanımı ve benzeri konularda kışkırtılmış ve Arap kökenli kabilelerle bir çatışma ortamına sürüklenmiştir. Afrika asıllı kabileler, Hartum’daki merkezi hükümetin Arap asıllı kabileleri kendilerine tercih ettiğini düşünüyor ve isyan çıkarıyorlar.

- ''ABD, Sudan'da ibreyi kendinden yana çekmeye çalışıyor''

Soru: Öte yandan işgalci İsrail yönetiminin, Filistin meselesinde aktif bir tutum ortaya koyan, Filistin direniş liderlerine kapılarını sonuna kadar açan Sudan yönetiminin etkisiz kılınması için çeşitli oyunlara başvurduğu da bilinmektedir. Bu konuda neler söylersiniz?

Arpa: Öncelikle şunu vurgulamak lazım. İç problemlerin yanı sıra başta Sudan'ın komşu ülkeleri olmak üzere Amerika'nın, Batılı ülkelerin, Suudi Arabistan, Çin ve İsrail gibi ülkelerin Sudan üzerindeki hesapları ekonomik sorunların giderek büyümesinde önemli bir paya sahiptir. Batı'nın uyguladığı ambargodan bunalan Sudan yönetimi, kendisini, küresel ölçekte bir aktör olan Çin'e yakınlaşmak zorunda hissetmiştir. Uluslararası platformlarda Çin'in desteğine ihtiyaç duyan Sudan, tüm yatırım alanlarında Çin’e kapılarını sonuna kadar açmış ve Çin her geçen gün Sudan'daki varlığını daha da güçlendiriyor. Bu durum dünya jandarmalığı iddiasındaki Amerika'nın hoşuna gitmiyor ve bölge üzerinde çeşitli oyunlar oynayarak bu güç mücadelesinde ibreyi kendinden yana çekmeye çalışıyor.

Filistin konusunda net tavır ortaya koyan, işgal karşıtı tutumuyla bilinen ülkelere cephe açan İsrail’in, Sudan siyasetinin akamete uğratılması için Etiyopya'daki Yahudi kökenliler üzerinden bölgeye müdahil olmaya çalıştığı pek çok bölge uzmanı tarafından dile getirilmektedir. Darfur sorununun önemli bir aktörü olan Sudan Özgürlük Cephesi adlı grubun silahlı kanadı Sudan Kurtuluş Ordusu'nun lideri Abdulvahid Muhammed Nur’un, İsrail tarafından desteklendiği ve İsrail'de bir ofisinin bulunduğu bilinmektedir. Bu grubun özellikle başkent Hartum ve Darfur bölgesindeki protestolarda önemli derecede rol aldığı düşünülmektedir.

- ''BAE ve Suudiler, Ömer el-Beşir'e aba altından sopa gösteriyor''

Soru: Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Sudan'daki protestoları tahrik ettiği, Sudan'ı Türkiye ve Katar'dan uzaklaştırmak istediği yönünde yorumlar yapılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Arpa: Sudan'da yaşanmakta olan olayların son birkaç yılda Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile Türkiye ve Katar arasında yaşanmakta olan gerilimden de etkilendiği şüphesizdir. Sudan yönetimi bir yandan körfez ülkeleriyle öbür yandan Türkiye, Rusya ve Katar gibi ülkelerle siyasi ve ticari ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. Türkiye ve Katar'ın uzattığı yardım elini takdirle karşılamaktadır. Sudan’da yıldızı her geçen gün parlayan ülkelerden biri, Türkiye Cumhuriyeti'dir.

Emperyal yaklaşımdan uzak, insani amaçlı iş birliğine ağırlık veren ve son yıllarda uluslararası arenada takındığı tavırla bölge insanının gönlünü fetheden Türkiye'nin, gerek kamu kurumları ve gerekse sivil toplum kuruluşlarıyla Sudan'da gerçekleştirdiği kalkınma proje ve faaliyetleri, Sudan halkı nezdinde büyük bir sempati yaratmıştır. Sudan'da çeşitli yardım projeleri gerçekleştiren Katar ise özellikle Darfur sorununun çözümü için Sudan'a büyük bir destek sağlamaktadır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye ve Katar'ın Sudan üzerindeki bu etkisinden rahatsızlık duymaya başlamışlardır. Bu konuda çeşitli haberler, zaman zaman medyaya da yansımaktadır. Türkiye ve Katar'ın, Sudan üzerindeki bu etkisinden rahatsızlık duyan BAE ve Suudiler, Ömer el-Beşir'e aba altından sopa gösteriyor.

Soru: Ancak bahsi geçen gerek Batılı ülkeler ve gerekse Körfez ülkeleri genellikle yaşananlar karşısında tepki vermemeyi tercih ettiler. Sizce bunun sebebi nedir?

Arpa: Evet, özellikle BAE ve Suudi yönetimi, gösterileri destekledikleri yönünde bir açıklama yapmadılar, ancak 2-3 gün öncesine kadar hükümete de destek vermediler ve bekle gör politikası izleyerek sessiz kalmayı tercih ettiler. Bu sessizliğin protestoculara zımnen destek vermek anlamına geldiği söylenebilir. ABD ve bazı Batılı ülkeler ise ise bu tutumunu dolaylı olarak ortaya koydular. Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Robert Palladino, yazılı bir açıklama yaparak ABD’nin, Sudan'da devam eden protestolarda artan tutuklamalardan ve öldürülen insan sayısının artmasından endişe duyduğunu; ABD’nin, Sudan halkının siyasi ve ekonomik reform taleplerini dile getirmek için barışçıl bir şekilde toplanmasına destek verdiğini, Sudan güvenlik güçleri tarafından protestoculara ateş açılmasını ve aşırı göz yaşartıcı gaz kullanılmasını şiddetle kınadığını ifade ederek, ABD'nin bu desteğini dile getirdi. ADDİS Troyka ülkeleri (ABD, Norveç, İngiltere) ve Kanada, Sudan'daki gösterilerde yaşanan şiddet olaylarından dolayı endişe duyduklarını, gösterilerde Sudan hükümeti tarafından canlı mermi kullanıldığını ve çok sayıda ölüm olayının yaşandığını açıklayarak, hükümet karşıtı tutumlarını açık ettiler.

- ''El-Beşir, seçimlerde zorlu bir etapla karşı karşıya''

Soru: Gelinen aşamada Körfez ülkelerinden hükümete destek açıklamaları oldu; bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Arpa: Sudan'daki gösterileri el altından destekledikleri düşünülen ve olayların başından itibaren sessiz kalan BAE ve Suudi Arabistan, protestoların hükümeti devirmekte başarısız kaldığını gördükten sonra cılız da olsa Sudan'a destek gösterisinde bulunmaya başladılar. Bu destek, protestoların başlamasından tam altı hafta sonra Katar'ın, Cumhurbaşkanı Ömer El-Beşir hükümetine verdiği desteği yinelemesinden ve Sudan'ın petrol bakanının Rusya ve Türkiye'nin ekonomik yardım önerisinde bulunduklarını açıklamasından bir gün sonra geldi.

El-Beşir'in ordunun verdiği destekle yerinde kalacağını gören bu ülkeler, el-Beşir hükümetini kaybetmeyi ve tamamen kendilerine muhalif gördükleri ülkelerin etkisine girmesini de istememektedirler. Özellikle Yemen'de, Sudan’ın sunmakta olduğu asker desteğine büyük bir ihtiyaç duydukları bu dönemde Sudan hükümetini kaybetmeyi göze almıyorlar. Bu amaçla yeni bir hamleye girişen Suudi Arabistan ve BAE, stratejik olarak Sudan’a destek taahhüdünde bulunmayı açıklamak zorunda kalmışlardır.

Soru: Son olarak sizce Sudan yönetimi bu olaylar karşısında nasıl bir tavır takınacaktır; Sudan hükümeti bu protestoları nasıl atlatacaktır?

Arpa: Ekonomik bir darboğaz içerisinde bulunan Sudan yönetimi, yaşananların elbette farkındadır. Hükümetin önünde zor bir süreç bulunduğu muhakkaktır. İçerisinde bulunduğu krizi aşmak için önündeki tüm kapıları çalmaktan başka çaresinin bulunmadığını da bilmektedir. Olayların başlamasının ardından destek bulmak için 23 Ocakta Katar’ı ziyaret eden el-Beşir, sürpriz bir şekilde 27 Ocak 2019'da kalabalık bir heyetle Kahire'ye bir ziyarette bulundu. İçerisinde bulunduğu mali krizi aşmak için önümüzdeki dönemde diğer ülkelerle de benzeri temaslarda bulunacaktır diye düşünüyorum. El-Beşir, protesto eylemlerini bu çabalarla aşmaya çalışacaktır. Ancak 2020 yılında yapılacak olan başkanlık seçimlerine doğru giden bu süreçte, zorlu bir etapla karşı karşıya kaldığı da muhakkaktır. Ülkenin çok ciddi yapısal reformlara ihtiyacı vardır. Krizi kalıcı olarak çözmesi için bu sorunun üstüne ısrarla gitmesinden başka çaresi yok.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler