HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Sad suresi okunuşu: Sad suresi Arapça yazılışı ve Türkçe anlamı ile meali, tefsiri, faziletleri

Kur'an-ı Kerim'in 38. suresi olan Sad Suresi, nüzul bakımından da aynı sıradadır. İçeriğinde Hz. Davud'un kıssaları da bulunduğu için Davud Suresi ismiyle de anılan sure; A'raf Suresinden önce, Kamer Suresinden ise sonra nazil olmuştur. Sad okunuşu nasıldır? Sad suresi Arapça yazılışı ve Türkçe anlamı ile meali & tefsiri nedir?

Sad suresi okunuşu: Sad suresi Arapça yazılışı ve Türkçe anlamı ile meali, tefsiri, faziletleri

İçindekiler

  • Sad Suresi Arapça Okunuşu
  • Sad Suresi Anlamı
  • Sad Suresi Faydaları
  • Sad Ne Demek?
  • Sad Suresi Kaç Ayet?
  • Sad Hangi Surede Bulunur?
  • Sad Suresi Nerede İndirilmiştir?
  • Sad Suresi Ne Zaman Okunur?
  • Sad Suresi Ne İçin Okunur?
  • Sad Suresi Abdestsiz Okunur Mu?
  • Sad Suresi Nasıl Ezberlenir?
  • Sad Suresi Yerine Ne Okunabilir?

88 ayetten oluşan Sad Suresi, ismini ilk ayetinde geçen ve huruf-ı mukattaadan olan "Sad" harfinden alır. Konusu itibarı ile müşriklerin inkarlarına ve hak ettikleri azaba değinen sure, pek çok peygamberden kıssaları örnek getirir. Surede Süleyman, Davud, İbrahim, İsmail ve İshak gibi peygamberlerin ismi geçer. Davud Peygamberin oğullarından da bahseden sure aynı zamanda tilavet secdesi gerektiren secde ayetlerinden birini barındırır. Hz. Davud'un iki çoban kardeşin arasında hakemlik yaptığı ve tefsir kaynaklarında da çok kez bahsi geçen ayetler de Sad Suresi içindedir. İşte Sad Suresi meali, Türkçe okunuşu, Sad Suresi fazileti ve sırları...

Sad Suresi Arapça Okunuşu

Sad Suresi okunuşunu incelediğinizde Kur'an-ı Kerim'de bulunan pek çok sure gibi son derece ahenkli bir yapıya sahip olduğunu görebilirsiniz. Arap alfabesini bilmeyen okuyucularımız için Sad Suresi Türkçe okunuşu yazımızda mevcuttur.

  1. Sâd, vel kur’âni zîz zikr(zikri).
  2. Belillezîne keferû fî izzetin ve şikâk(şikâkın).
  3. Kem ehleknâ min kablihim min karnin fe nâdev ve lâte hîne menâs(menâsin).
  4. Ve acibû en câehum munzirun minhum ve kâlel kâfirûne hâzâ sâhırun kezzâb(kezzâbun).
  5. E cealel âlihete ilâhen vâhıden, inne hâzâ le şey’un ucâb(ucâbun).
  6. Ventalekal meleu minhum enimşû vasbirû alâ âlihetikum inne hâzâ le şey’un yurâd(yurâdu).
  7. Mâ semi’nâ bi hâzâ fîl milletil âhırati, in hâzâ illâhtilâk(illâhtilâkun).
  8. E unzile aleyhiz zikru min beyninâ, bel hum fî şekkin min zikrî, bel lemmâ yezûkû azâb(azâbi).
  9. Em indehum hazâinu rahmeti rabbikel azîzil vehhâb(vehhâbi).
  10. Em lehum mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, felyertekû fîl esbâb(esbâbi).
  11. Cundun mâ hunâlike mehzûmun minel ahzâb(ahzâbi).
  12. Kezzebet kablehum kavmu nûhın ve âdun ve fir’avnu zul evtâdi.
  13. Ve semûdu ve kavmu lûtın ve ashâbul eyketi, ulâikel ahzâb(ahzâbu).
  14. İn kullun illâ kezzeber rusule fe hakka ıkâbi.
  15. Ve mâ yanzuru hâulâi illâ sayhaten vâhıdeten mâ lehâ min fevâk(fevâkın).
  16. Ve kâlû rabbenâ accil lenâ kıttanâ kable yevmil hisâb(hisâbi).
  17. Isbır alâ mâ yekûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eydi, innehû evvâb(evvâbun).
  18. İnnâ sahharnâl cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).
  19. Vet tayra mahşûraten, kullun lehû evvâb(evvâbun).
  20. Ve şedednâ mulkehu ve âteynâhul hikmete ve faslel hıtâb(hıtâbi).
  21. Ve hel etâke nebeul hasmı, iz tesevverûl mihrâb(mihrâbe).
  22. İz dehalû alâ dâvûde fe fezia minhum kâlû lâ tehaf, hasmâni begâ ba’dunâ alâ ba’dın fahkum beynenâ bil hakkı ve lâ tuştıt vehdinâ ilâ sevâis sırât(sırâtı).
  23. İnne hâzâ ahî lehu tis’un ve tis’ûne na’ceten ve liye na’cetun vâhidetun fe kâle ekfilnîhâ ve azzenî fîl hıtâb(hıtâbi).
  24. Kâle lekad zalemeke bi suâli na’cetike ilâ niâcihî, ve inne kesîran minel huletâi le yebgî ba’duhum alâ ba’dın illâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve kalîlun mâ hum, ve zanne dâvûdu ennemâ fetennâhu festagfera rabbehu ve harra râkian ve enâb(enâbe). (SECDE ÂYETİ)
  25. Fe gafernâ lehu zâlike, ve inne lehu indenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin).
  26. Yâ dâvûdu innâ cealnâke halîfeten fîl ardı fahkum beynen nâsi bil hakkı ve lâ tettebiil hevâ fe yudılleke an sebîlillâhi, innellezîne yadıllûne an sebîlillâhi lehum azâbun şedîdun bi mâ nesû yevmel hisâb(hisâbi).
  27. Ve mâ halaknâs semâe vel arda ve mâ beynehumâ bâtılâ(bâtılen), zâlike zannullezîne keferû, fe veylun lillezîne keferû minen nâr(nâri).
  28. Em nec’alullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti kel mufsidîne fîl ardı em nec’alul muttakîne kel fuccâr(fuccâri).
  29. Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârakun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ulûl elbâb(elbâbi).
  30. Ve vehebnâ li dâvûde suleymân(suleymâne), ni’mel abdu, innehû evvâb(evvâbun).
  31. İz urıda aleyhi bil aşiyyis sâfinâtul ciyâd(ciyâdu).
  32. Fe kâle innî ahbebtu hubbel hayri an zikri rabbî, hattâ tevârat bil hıcâb(hıcâbi).
  33. Ruddûhâ aleyye, fe tafika meshan bis sûkı vel a’nâk(a’nâkı).
  34. Ve lekad fetennâ suleymâne ve elkaynâ alâ kursiyyihî ceseden summe enâb(enâbe).
  35. Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb(vehhâbu).
  36. Fe sehharnâ lehur rîha tecrî bi emrihî ruhâen haysu esâb(esâbe).
  37. Veş şeyâtîne kulle bennâin ve gavvâsın.
  38. Ve âharîne mukarranîne fîl asfâd(asfâdi).
  39. Hâzâ atâunâ femnun ev emsik bi gayri hisâb(hisâbin).
  40. Ve inne lehu indenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin).
  41. Vezkur abdenâ eyyûb(eyyûbe), iz nâdâ rabbehû ennî messeniyeş şeytânu bi nusbin ve azâb(azâbin).
  42. Urkud bi riclike, hâzâ mugteselun bâridun ve şerâb(şerâbun).
  43. Ve vehebnâ lehû ehlehu ve mislehum meahum rahmeten minnâ ve zikrâ li ulîl elbâb(elbâbi).
  44. Ve huz bi yedike dıgsen fadrıb bihî ve lâ tahnes, innâ vecednâhu sâbirâ(sâbiran), ni’mel abdu, innehû evvâb(evvâbun).
  45. Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ulîl eydî vel ebsâr(ebsâri).
  46. İnnâ ahlasnâhum bi hâlisatin zikred dâr(dâri).
  47. Ve innehum indenâ le minel mustafeynel ahyâr(ahyâri).
  48. Vezkur ismâîle velyesea ve zel kifli, ve kullun minel ahyâr(ahyâri).
  49. Hâzâ zikrun, ve inne lil muttakîne le husne meâb(meâbin).
  50. Cennâti adnin mufettehaten le humul ebvâb(ebvâbu).
  51. Muttekîne fîhâ yed’ûne fîhâ bi fâkihetin kesîratin ve şerâb(şerâbin).
  52. Ve indehum kâsırâtut tarfi etrâb(etrâbun).
  53. Hâzâ mâ tûadûne li yevmil hisâb(hisâbi).
  54. İnne hâzâ le rızkunâ mâ lehu min nefâd(nefâdin).
  55. Hâzâ, ve inne lit tâgıyne le şerre meâb(meâbin).
  56. Cehenneme, yaslevnehâ, fe bi’sel mihâd(mihâdu).
  57. Hâzâ felyezûkûhu hamîmun ve gassâk(gassâkun).
  58. Ve âharu min şeklihî ezvâc(ezvâcun).
  59. Hâzâ fevcun muktehımun meakum, lâ merhaben bihim, innehum sâlûn nâr(nâri).
  60. Kâlû bel entum, lâ merhaben bikum, entum kaddemtumûhu lenâ, fe bi’sel karâr(karâru).
  61. Kâlû rabbenâ men kaddeme lenâ hâzâ fe zidhu azâben dı’fen fîn nâr(nâri).
  62. Ve kâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen kunnâ neudduhum minel eşrâr(eşrâri).
  63. Ettehaznâhum sıhriyyen em zâgat anhumul ebsâr(ebsâru).
  64. İnne zâlike le hakkun tehâsumu ehlin nâr(nâri).
  65. Kul innemâ ene munzirun ve mâ min ilâhin illâllâhul vâhıdul kahhâr(kahhâru).
  66. Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâl azîzul gaffâr(gaffâru).
  67. Kul huve nebeun azîmun.
  68. Entum anhu mu’ridûn(mu’ridûne).
  69. Mâ kâne liye min ilmin bil meleil a’lâ iz yahtesımûn(yahtesimûne).
  70. İn yûhâ ileyye illâ ennemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).
  71. İz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min tîn(tînin).
  72. Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).
  73. Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne).
  74. İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).
  75. Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyye, estekberte em kunte minel âlîn(âlîne).
  76. Kâle ene hayrun minhu, halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
  77. Kâle fahruc minhâ fe inneke racîm(racîmun).
  78. Ve inne aleyke la’netî ilâ yevmid dîn(dîni).
  79. Kâle rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne).
  80. Kâle fe inneke minel munzarîn(munzarîne).
  81. İlâ yevmil vaktil ma’lûm(ma’lûmi).
  82. Kâle fe bi izzetike le ugviyennehum ecmaîn(ecmaîne).
  83. İllâ ibâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne).
  84. Kâle fel hakku vel hakka ekûl(ekûlu).
  85. Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhum ecmaîn(ecmaîne).
  86. Kul mâ es’elukum aleyhi min ecrin ve mâ ene minel mutekellifîn(mutekellifîne).
  87. İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne).
  88. Ve le ta’lemunne nebeehu ba’de hîn(hînin).

Sad Suresi Anlamı

Sad Suresi konusu itibarı ile son derece zengin bir suredir. Kafir ve müminlerin ahiretteki akıbetlerinden peygamber kıssalarına kadar pek çok konuya değinen sure İslam geleneğinde son derece önemli bir yere sahiptir. Ayrıca Sad Suresi tefsiri; bilhassa 21 ile 24. ayetler arasındaki bölümden dolayı İslami kaynaklar tarafından çokça ihtimam görmektedir. Bu ayetlerde bahsi geçen Hz. Davud'la ilgili kıssa, Kur'an-ı Kerim'de, daha önce Tevrat'ta aktarıldığı için, kısaca anlatılmakta ve tüm detaylarına yer verilmemektedir. Nitekim ayet de bu kıssadan, o dönem Arap yarımadasında yaşayan insanların kıssayı bildiğini ortaya koyar bir biçimde bahsetmektedir. 80 ayetten oluşan surede pek çok peygamberin başından geçen olaylardan bahsedilir. Bunlara ek olarak Sad Suresi konusu itibarı ile insanlar arasındaki adalete ve salih amel işlemeye odaklanmıştır.

  1. Sâd. O şanlı, şerefli Kur'an'a andolsun (ki o, Allah sözüdür).
  2. Fakat inkar edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler.
  3. Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi.
  4. Kafirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: "Bu yalancı bir sihirbazdır. "
  5. "İlahları bir tek ilah mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!"
    6, 7, 8. İçlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilahlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur'an) içimizden ona mı indirildi?" diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur'an'-dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.
  6. Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?
  7. Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (bakalım!)
  8. Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur.
    12, 13. Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi2 Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.
  9. (O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu.
  10. Bunlar da (müşrikler de) ancak (vakti gelince) asla geri kalmayacak korkunç bir ses bekliyorlar
  11. Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!"
  12. Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd'u hatırla. O, Allah'a çok yönelen bir kimse idi.
    18, 19. Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd'un emrine verdik. Onların her biri Allah'a yönelmişlerdi.
  13. Biz Davud'un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz (hüküm verme) yeteneği verdik.
  14. Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi.
  15. Hani Dâvûd'un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, "Korkma! Biz, iki davacı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet" dediler.
  16. İçlerinden biri şöyle dedi: "Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni bastırdı. "
  17. Davud dedi ki: "Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır. " Dâvûd bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah'a yöneldi.
  18. Biz de bunu ona bağışladık. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır.
  19. Ona dedik ki: "Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır. "
  20. Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu (yaratılanların boş yere yaratıldığı iddiası) inkar edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkar edenlerin haline!
  21. Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?
  22. Bu Kur'an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
  23. Dâvûd'a Süleyman'ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah'a çok yönelen bir kimse idi.
  24. Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde duran çalımlı ve soylu atlar sunulmuştu.
    32, 33. Süleyman, "Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim" dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman, "Onları bana geri getirin" dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.
  25. Andolsun, biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi.
  26. Süleyman, "Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!" dedi.
  27. Biz de rüzgarı onun buyruğuna verdik. Rüzgar onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi.
    37, 38. Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini de, onun emrine verdik.
  28. "İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahut verme" dedik.
  29. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır.
  30. (Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyub'u da an. Hani o, Rabbine, "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti.
  31. Biz de ona, "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su" dedik.
  32. Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik.
  33. Şöyle dedik: "Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma. " Gerçekten biz Eyyûb'u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah'a çok yönelen bir kimse idi.
  34. (Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an.
  35. Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık.
  36. Şüphesiz onlar, bizim katımızda hayırlı, seçkin kimselerdendir
  37. (Ey Muhammed!) İsmail, el-Yesa' ve Zülkifl'i de an. Onların her biri iyi kimselerdi.
    49, 50. Bu bir öğüttür. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri, kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır.
  38. Onlar orada koltuklara yaslanmış olarak pek çok meyveler ve içecekler isterler.
  39. Yanlarında gözlerini kendilerinden ayırmayan yaşıt eşler vardır.
  40. İşte bunlar, hesap günü için size vaad edilenlerdir.
  41. İşte bu bizim verdiğimiz rızıktır. Ona asla tükenme yoktur.
    55, 56. İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır!
  42. İşte (azap), onu tatsınlar: Bir kaynar su ve bir irin.
  43. O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır.
  44. (Kendi aralarında şöyle derler:) "İşte sizinle beraber cehenneme tıkılacak bir grup. Onlara rahat ve huzur olmasın! Şüphesiz onlar cehenneme gireceklerdir. "
  45. O grup da, "Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz. Orası ne kötü durak yeridir!" der.
  46. Şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim sürdüyse cehennemde onun azabını bir kat daha artır. "
  47. Yine şöyle derler: "Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?"
  48. "(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar?"
  49. Şüphesiz bu, cehennemliklerin birbirleriyle çekişmesi kesin bir gerçektir.
  50. (Ey Muhammed!) De ki: "Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. "
  51. "O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. "
  52. De ki, "Bu Kur'an, büyük bir haberdir. "
  53. "Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz. "
  54. "Aralarında tartıştıkları sırada, yüce topluluğa (ileri gelen melekler topluluğuna) dair benim hiçbir bilgim yoktu. "
  55. "Bana ancak, benim sadece bir uyarıcı olduğum vahyediliyor. "
  56. Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: "Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım. "
  57. "Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin. "
  58. Derken bütün melekler topluca saygı ile eğildiler.
  59. Ancak İblis eğilmedi. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.
  60. Allah, "Ey İblis! "Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?" dedi.
  61. İblis, "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın" dedi.
  62. Allah şöyle dedi: "Öyle ise çık oradan (cennetten), çünkü sen kovuldun. "
  63. "Şüphesiz benim lanetim hesap ve ceza gününe kadar senin üzerinedir. "
  64. İblis, "Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver" dedi
    80, 81. Allah şöyle dedi: "Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin. "
    82, 83. İblis, "Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım" dedi.
  65. Allah şöyle dedi: "İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum:"
  66. "Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım. "
  67. (Ey Muhammed!) De ki: "Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim. "
  68. "Bu Kur'an âlemler için ancak bir öğüttür. "
  69. "Onun haberlerinin doğruluğunu bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz. "

Sad Suresi Faydaları

  • Sad Suresi anlamı açısından pek çok inceliğin ve ibretin bulunduğu bir suredir. Bu açıdan Sad Suresinin en büyük faydasının idrak ederek okunmasında olduğunu söylemek gerekir.

  • Peygamber Efendimiz bir hadisinde, Sad Suresini okuyanlara; Allah'u Teala'nın Hz. Davud'un emrine verdiği dağların on katı ağırlığınca mükafat ve sevap verileceğini söylemiştir. Ayrıca Rasulullah bu kimselerin, küçük ya da büyük bütün günahlarda ısrar etmekten muhafaza edileceğini belirtmiştir.

  • Çeşitli kaynaklarda Sad Suresi okumanın özellikle yırtıcı hayvanlardan gelebilecek zararlara karşı kişiyi emniyette tutacağı ifade edilmiştir.

  • Muhtelif rivayetler Sad Suresini okuyan kişinin tüm günahlarının affolacağını beyan eder.

  • Mal ya da mevki sahibi olmayan kimselere Sad Suresinin 35. ayetini Besmele ile birlikte okumak tavsiye edilmiştir. Nitekim bu ayette Hz. Süleyman Allah'u Teala'ya, kendisine mülk ve hükümranlık bahşetmesi için niyaz etmektedir.

  • Kuyu kazarak su bulma faaliyetlerinde Besmele ile birlikte Sad Suresinin 42. ayetini okumanın faydalı olduğuna inanılır. Sad Suresi 42. ayette ise Allah'u Teala Eyüp peygambere seslenerek "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su!" demektedir.

  • Sad Suresini sıklıkla okuyan kimselerin şeytan ya da herhangi bir insandan gelecek kötülüklere karşı emin olacağı söylenmiştir.

Sad Ne Demek?

Surenin ilk ayetinde geçen "Sad" ibaresi Arap alfabesinde bir harftir. Kur'an-ı Kerim'de çeşitli sureler huruf-ı mukattaa denilen bu tür harflerle başlar. Bu harflerin ne anlama geldiği hakkında kesin bir bilgi yoktur, öyle ki bu harflerin sırrının Allah'a ait olduğu düşünülür. Ancak çeşitli İslam alimleri bu harflerin, Peygamber Efendimizin kendisine inen ayetleri okumaya başlamadan önce çevredeki insanlara haber vermek için kullandığı nida ya da seslenme harfleri olabileceğini düşünmektedir.

Sad Suresi Kaç Ayet?

Kur'an-ı Kerim'in 454. sayfasında bulunan Sad Suresi, uzun sayılabilecek surelerden biridir ve 88 ayettir.

Sad Hangi Surede Bulunur?

Sad harfi, huruf-ı mukattaa olarak Meryem ve A'raf surelerinin de başında bulunur. Ancak bu surelerde kendisine eşlik eden başka harflerde vardır. Sad Suresinin ilk ayetinde bu harf tek başına kullanılmıştır. Sad Suresi ise Kur'an-ı Kerim'de bulunan müstakil surelerden biridir. Dolayısıyla herhangi bir surenin çatısı altında bulunmaz.

Sad Suresi Nerede İndirilmiştir?

Vahyi tamamlanan 38. sure olan Sad Suresi, Mekke döneminde; A'raf Suresinden önce, Kamer Suresinden sonra nazil olmuştur.

Sad Suresi Ne Zaman Okunur?

Kur'an-ı Kerim'de bulunan diğer sureler gibi Sad Suresini de okumakta bir zaman kısıtlaması yoktur. Dolayısıyla Sad Suresi uygunsuz olmadığı sürece herhangi bir yer ya da zamanda okunabilir.

Sad Suresi Ne İçin Okunur?

  • Rasulullah, Sad Suresini okuyanların çokça sevap ve mükafat kazanacağını, ayrıca küçük ya da büyük günahlarda ısrar etmekten korunacağını söylemiştir.
  • Su için sondaj kuyusu kazılırken sıklıkla Sad Suresi ve özellikle 42. ayeti okunur.
  • Makam ya da mevki sahibi olmak isteyenlerin Allah'u Teala'ya Sad Suresinin 35. ayetiyle dua etmesi tavsiye edilmiştir.
  • Hayvanların fenalıklarından korunmak için Sad Suresi okumanın faydalı olduğuna inanılmaktadır.

Sad Suresi Abdestsiz Okunur Mu?

Ehl-i Sünnet inancı gereği Kur'an-ı Kerim'e abdestsiz bir biçimde el sürmek doğru değildir. Dolayısıyla Sad Suresini mushaf üzerinden okumak için abdest almak gerekir. Ancak ezberden Sad Suresi okumak için abdest almak gerekli değildir.

Sad Suresi Nasıl Ezberlenir?

Sad Suresi, bilhassa ezberleme açısından bakıldığında Kur'an-ı Kerim'in uzun sayılabilecek surelerinden biridir. Ancak çeşitli yöntemler kullanılarak kısa bir sürede ezberlenmesi mümkündür. Hafızlık çalışmalarında da sıklıkla kullanılan yöntemlerden biri bir ayet baştan bir ayet sondan ezberlemektir. Ayrıca tanıdık gelen kelime gruplarını önden ezberlemek de süreci son derece kolaylaştıracaktır.

Sad Suresi Yerine Ne Okunabilir?

Sad Suresini ezberlemekte zorlananlar Kur'an-ı Kerim'de bulunan herhangi bir sureyi Sad Suresi yerine ibadet ya da dualarında okuyabilir. Sad Suresi konusu itibarı ile daha çok çeşitli kıssalara değinerek salih amelin önemini vurgulayan bir suredir. Dolayısıyla benzer anlamlar ihtiva eden bir sureyi tercih etmek daha uygun olacaktır. Ancak böyle bir sure ya da ayet de bilinmiyorsa herhangi bir sureyi okumakta bir sakınca yoktur.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler