ANKARA (İHA) - Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemelerin çoğu, başta Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Sağlık-Sen olmak üzere, sağlık sendikalarıyla meslek örgütleri tarafından yargıya taşındı. Bazı uygulamalar mahkeme kararıyla durdurulurken, bazıları değişiklik yapıldıktan sonra hayata geçildi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın göreve başladığı 4 yıllık süre içerisinde uygulamaya geçirilmek istenen projelerin hemen hemen tamamı, daha başlamadan mahkemelik oldu. TTB ve diğer sağlık örgütleri, zorunlu Hizmet Yasası ve bu kapsamda yapılan kuralar başta olmak üzere, döner sermaye sistemi, Atama ve Nakil Yönetmeliği, Personel Dağılım Cetveli, Aile Hekimliği, hastane ünitelerinin özelleştirilmesi, sözleşmeli personel alımıyla ilgili birçok düzenleme için Danıştay'a dava açtı. Bunlardan sadece zorunlu hizmetle ilgili dava Anayasa Mahkemesi'ne gönderildi ve mahkeme bakanlık lehine karar verdi.
Bakanlığın hayata geçirmek istediği projelerle "sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılacağını" iddia eden sendikalar, en çok bu yönde atılan özelleştirme adımlarına karşı çıkıyor. Sağlık çalışanlarının dağılımının dengesiz olduğunu savunan TTB ise zorunlu hizmetin kaldırılmasını isterken, bazı sendikalar Doğu ve Güneydoğu'ya da hekim gitmesi için uygulamayı destekliyor.
Türk Hemşireler Derneği öncülüğünde 7 ayrı hemşire derneğinin başvurusunu 5 Temmuz 2005 tarihinde oybirliğiyle karara bağlayan Danıştay 8. Dairesi, Sağlık Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan ve Sağlık Meslek Liseleri'nin Milli Eğitime devrini öngören protokolü de durdurdu.
Bakanlığın davalık olan son uygulaması ise sağlık çalışanların Türkiye'deki dağılımının dengeli yapılmasını öngören Personel Dağılım Cetveli (PDC) oldu. Bakanlık, bundan sonraki atamaları bu cetvele göre yapmayı planlarken, Türk Sağlık-Sen uygulamanın iptali için Danıştay'a dava açtı.
Sağlık Bakanlığı "savunmasız" kaldı
Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Sağlık Bakanlığı'nın yasal düzenlemeleri yaparken sendikalardan görüş almadığını söyledi.
Bakanlık aleyhine bu kadar çok dava açılmasının temelinde "örgütlerden görüş alınmamasının" yattığını belirten Kahveci, "Biz sendika olarak bakanlığın yaptığı bazı uygulamalarda sağlık çalışanlarının mağdur edilmesinin önüne geçmek için hukuk mücadelemizi sürdürüyoruz. Yanlış uygulamalar karşısında da bu hakkımızı aramaya devam edeceğiz" dedi.
Öte yandan, Sağlık Bakanlığı'nın başı son dönemlerde bakanlık ve sağlıkta hizmet kusurları nedeniyle açılan davalarla fena halde dertte. Sağlık Bakanlığı, 2004 yılında Maliye Bakanlığı'nın tahsis ettiği 81 avukat kadrosuna bu zamana kadar atama yapmayınca, bakanlık (kamu) aleyhine açılan birçok dava, hatta kazanılabilecek davalar bile kaybedildi.
"81 İle 81 Avukat Projesi"ni hayata geçirmeyi planlayan Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı'ndan 81 avukat kadrosu istedi. Talebi değerlendiren Maliye Bakanlığı, illerde açılan davalarda kamunun savunulması için Sağlık Bakanlığı'na 81 avukat kadrosu verdi. Ancak aradan geçen 1 yıldan fazla süreye rağmen Sağlık Bakanlığı 81 avukat kadrosuna bir türlü atamaları yapmadı. Bakanlık avukat atamalarında ağır davranırken, özellikle yataklı tedavi kurumlarında işlenen hizmet kusurlarına bağlı olarak Sağlık Bakanlığı (kamu) aleyhine açılan dava sayısında önemli oranda artış yaşandı. Özellikle illerde açılan davalar karşısında kendisini yeterince savunamadığı için birçok davada "mahkum" edilen devlet yüklü miktarlarda tazminat ödemek zorunda kaldı.
Sağlık Bakanlığı, ameliyat öncesi ve sonrası veya doğum esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hastane idaresinden kaynaklanan problemler, hatalı enjeksiyon, hatalı laboratuar tetkikleri, poliklinik ve sevk işlemlerinde yanlış yönlendirmeler ve acil servis hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle açılan davalar karşısında oldukça sıkıntılı günler yaşıyor.