Muhabirin kimliğini gizli tutuyoruz
Şam
Şam'ın turistik semtlerinden Baba Touma'da cuma günleri neredeyse bütün dükkanların kapalı olması normal. Ancak son birkaç haftadır Hıristiyan mahallesindeki dükkanlar da açılmıyor. Sadece çarşıyı değil, tarihi sokaklarını görebilmek için buraya hergün gelen turistlerden ise eser yok.
İki hafta önceki cuma günü, labirenti andıran bu daracık yolların diğer ucundaki Emevi Camii'ne vardığımda Şam'ın en tarihi ve en turistik sokakları neredeyse bomboştu.
Kaldırım kenarına tüneyerek sigara içen küçük erkek grupları dışında sokakta ne bir kadın sesi ne de bir çocuk kahkahası vardı.
Tersine, sokak çıkışlarında üniformalı polisler, kaldırımlarda ise sivil kıyafetlerinin içinde istihbarat mı protestocu mu olup olmadığı anlaşılmayan erkekler cuma namazını bekliyorlardı.
Namazdan yaklaşık iki saat önce Emevi Camii'nin önünde toplanan kalabalığın arasına karıştım. Ortamın sükunetine huzurlu bir sessizlik değil, gerginlik hakimdi.
Cuma namazı okundu. Emevi Camii'nden çıkan kalabalık tarihi meydanda toplam beş dakika kadar yönetim yanlısı slogan attı. Aniden yan sokaklardan çıkıp kalabalığa dahil olan sopalı gruplardan kalabalığın Cumhurbaşkanı Esad yanlısı olduğu anlaşılıyordu.
Caminin yaşlı imamı meydana çıkıp, devlet kanalının kameralarına konuşarak halkı fitneye, bölünmeye karşı uyardı.
Fotoğraf çekmeye çalıştığımda sert fiziki müdahele ile karşılaştım. Muhaberat olduğunu tahmin ettiğim bir iki kişi oradan hemen uzaklaşmam gerektiğini kollarıma vurarak ifade ettiler.
Karşılarında hiç protestocu olmadığı halde ellerinde sopalar ve zincirlerle gezen grubu gördüğümde Şam'da sadece cumaları değil her günün gergin olduğunu anladım.
Ertesi gün onbir kadın, Dera'daki kuşatma ve ölümlere karşı sessiz protesto eylemi gerçekleştirirken gözaltına alındı.
Götürülen genç kadınlardan birisinin avukatı aynı zamanda bilinen bir insan hakları avukatıydı. Adını öğrendim. Telefonunun dinlenme ihtimaline karşı kendim aramayıp, yurtdışından aratarak kendisiyle buluşmak istediğimi ilettim.
Benim adıma arayan kişi avukatla internet üzerinden konuşurken ben de avukatın twitter hesabına ulaştım.
Sayfada adı, soyadının ilk iki harfi, bir insan hakları avukatı ve aktivistin yazabileceği türden cümleler ve genel bir aktivist fotoğrafı vardı. Yine yurtdışından benim için arayan kişi aracılığıyla twitter hesabını takip etmeye başladığımı, bana bir mesaj vermek isterse oradan yazabileceğini ilettim.
Cevap olarak 'O hesap bana ait değil, kim olduğunu bilmiyorum, hemen takip etmeyi bırakın.' dedi. Avukat benimle görüşmeyi de reddetti.
Evi bir gün önce güvenlik görevlileri tarafından basılmış. Kendisi ve eşi evde yoklarmış, kardeşini dövmüşler. Bana artık kimseyle konuşmayı kabul etmeyeceğini iletti.
Avukatın gözaltına alınan müvekkili genç kadın ertesi gün serbest bırakıldı. Başlarına birşey gelmemesi için protestoya katılacağını arkadaşlarına söylememiş.
Serbest kaldıktan sonra evine vardığını, iyi olduğunu haber vermek için arkadaşlarına telefon ettiğinde, onlarla birlikteydim. Kendi telefonundan değil, 'temiz' olduğunu düşündüğü bir başka hattan arıyordu.
Röportaj vermek üzere bir kafede benimle buluşan arkadaşları ise yan masada oturup bize bakarak çay içen sivil giyimli kişiden korkarak konuşmaktan vazgeçtiler. Çayımızı içip kalktık.
Ondan sonraki günlerde Şam'da sohbet ettiğim herkesin doğal bir refleksle, sesini ne şüphe çekecek kadar kısık, ne de yan masadaki kişinin duyacağı kadar yükseltmeden konuştuğunu ve bu sırada devamlı çevresine, arkasına kaçamak bakışlar attığını farkettim.
Ertesi cuma Şam'daki büyük protestonun El Hasan Camii'nde olacağını öğrenince cuma namazından iki saat önce caminin bulunduğu semte gittim. Sokaklar yine sabahtan itibaren bomboştu.
Büyük bir caddenin hemen yanındaki El Hasan Camii'nin çevresi yine sivil giyimli güvenlik görevlileriyle doluydu.
Suriye'de yabancı basının çalışmasına izin verilmediği için camiye yaklaşmak yerine girişi gören bir çayevine oturdum.
Cuma ezanının bitmesiyle birlikte El Hasan Camii'nden sloganlar yükseldi. O ana kadar arkada oturan çaycı gelip kapıyı üzerimize kilitledi ve benimle birlikte çay içen bir İtalyanı da kesinlikle dışarı çıkmamamız için uyardı.
Birkaç dakika sonra protestocular çayevinin önündeki küçük yol ağzında Esad yönetimine karşı slogan atıyorlardı. Olanları ancak içeriden izleyebildik.
Kısa süre içinde polis geldi, kalabalığı dağıttı. Sonraki iki saat boyunca, biz artık gitmek istediğimizi her söylediğimizde çaycı dışarıya gözatıp eliyle bize 'daha değil' işareti yaparak kapının önündeki sivil giyimli adamları işaret etti.
Sonunda çıktık. Dükkanların tek tük açık olduğu çarşıyı geçtikten sonra taksiye bindim ve kaldığım otele döndüm.
Ertesi gün İtalyandan kısa bir e-posta geldi. Benden ayrıldıktan kısa süre sonra polis tarafından gözaltına alınmış. Birkaç saat sorgulanıp, kendisine kim olduğunun bilindiği, ayağını denk alması gerektiği söylenerek bırakılmış.
Hafta boyunca hergün Dera, Hama ve Halep'in yanısıra Şam'ın kenar mahallelerinde de protesto gösterileri olduğu haberleri geldi. Ancak bu mahallelerin girişleri kontrol noktaları ile tutulduğu için içerde ne olup ne bittiğini kimse tam olarak bilemiyor.
Elektrik ve telefonlar da sık sık kesildiği için içeriden dışarıya, dünyaya görüntü geçmek çok zor.
Olaylar başladığından beri ülke çapındaki tutuklu sayısı 1000 ila 8000 arasında değişiyor. Öldürülen sivil ve polislerin sayısının 600'ün üzerinde olduğu iddia ediliyor. Ancak basının çalışmasına izin verilmediği için Suriye'de gerçekten neler olduğu hakkında kimsenin net bir fikri, bilgisi yok.
Başkent olması sebebiyle bütün ülkenin gözü Şam'da. Şam, Suriye'li muhalifler için kazanılması, yönetim içinse keybedilmemesi gereken bir cephe.
Alınan sıkı güvenlik önlemleri şehir merkezindeki en küçük bir kıpırtıyı önceden sezip bastırıyor. Kent merkezi genelde sakin, aniden yapılan gösteriler 10 ila 50 kişi arasında değişen grupların hızlıca biraraya gelip, yönetime karşı birkaç slogan atmasından ibaret.
Çoğunun bu esnada gözaltına alındığı söyleniyor.
Uzaktan bakıldığında Şam'da hayat normal akıp gidiyor. Ama daha dikkatlice bakıldığında, insanların sokaktan korktuğu, birbirinden şüphelendiği bir kent burası.
Telefonlar dinleniyor. Suriyeli muhalifler, e-postalarının, Facebook ve Twitter gibi sosyal iletişim ağlarının kontrol edildiğini iddia ediyorlar. Bu nedenle Mısır ve Tunus'un aksine örgütlenip hep birlikte sokağa çıkmak çok zor.
İşte bu yüzden Şam'da hayat bir süredir cuma günlerine endeksli. Cuma namazı, kimseye birşey söylemeye gerek kalmadan camide toplanabilmek için bir fırsat.
Hem Dera, Humus ve Halep'e destek vermek, hem de morali yüksek tutabilmek için Suriyeli muhalifler cuma günlerine özel adlar takıyorlar. İki hafta önceki cuma 'Öfke Günü'ydü. Geçen haftaki 'Başkaldırı Günü.' Bu son cumanın adı ise 'Gözaltınaki Kadınlar Günü.'
Muhaliflerin ruh halini bu sıfatlar yansıtıyor. Şam'ın şifresi, cumalarda gizli.
(Suriye'de yabancı basının gazetecilik yapması yasak. Yazarın ve bahsi geçen Suriyelilerin kimlikleri güvenlikleri nedeniyle gizli tutuldu.)