SAMSUN (İHA) - Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Zeki Sezer, sivil anayasa konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gidişinin doğru olmadığını ileri sürerek, "Dostlukla uyarıyorum, oturup düşünsünler" dedi.
İki günlük Karadeniz gezisinin son durağı olan Samsun'da, Ankara'ya hareket etmeden önce İtimat Balıkçılık'ta gazetecilerin sorularını cevaplayan DSP Lideri Zeki Sezer, Anayasa değişikliğinde dayatma istemediklerini söylerken, ilahiyat fakültelerinde başörtüsü sorununun olmaması gerektiğine dikkat çekti.
İşsizlik, eğitim, ekonomi gibi alanlardaki sorunlar beklerken sivil Anayasa tartışmalarının gündemin ilk maddesine oturmasını eleştiren Zeki Sezer, "Yatırım ve üretime
dönük politikalar geliştirmemiz gerekirken Anayasa tartışmalarının içine gömüldük" diye konuştu.
AK Parti'nin bir grup akademisyene havale ettikten sonra üzerinde çalıştığı sivil Anayasa'nın bazı maddeleri hakkında son sözü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söyleyecek olmasını eleştiren Zeki Sezer, bu yaklaşım için Erdoğan hakkında "Sözüm ona demokrat" yorumunu yaptı.
Sezer, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarının kurucu meclisler tarafından yapıldığını, 1982 Anayasasının defalarca değişikliğe uğradığını hatırlatarak, "Bizim iktidarımız döneminde de çok madde değişti. Ama biz o dönemde mecliste bulunan 6 partiden 2'şer üyenin katıldığı komisyon oluşturduk, o komisyonun oybirliğiyle karar alındı ve oylama yapıldı. Dayatma yapmadık. Bugün de aynı şekilde dayatma yapılmamasını istemek hakkımız" çağrısında bulundu.
1982 Anayasasının değiştirilmesi gereken maddeleri bulunduğunu ancak, tümden değişimin farklı şartlar gerektirdiğini vurgulayan Sezer, kurucu iradenin felsefesinden uzaklaşılmadan Anayasa yapılması gerektiğine değindi.
Anayasaların toplumsal mutabakat metinleri olduğunu, onun için sadece bir partinin getirdiği Anayasayı oylamanın haksızlık olduğunu kaydeden Sezer, 130 maddelik Anayasa değişikliği taslağında 128 madde içlerine sinse bile 2 maddenin sistemi tümüyle alt-üst edecek ve rejimi değiştirecek şekilde olmasını kabul edemeyeceklerini açıkladı. Sezer, "Sistem değiştikten sonra 128 maddenin hükmü kalmaz. Bu değişmeli. Dayatma toplumu gerer" ifadesini kullandı.
Yeni Sivil Anayasa taslağına göre; Anayasa Mahkemesini siyasetin belirleyeceğini dile getirirken, "Mahkemenin çoğunluk üyelerin, yargı, üniversite ve YÖK temsilcilerini bir kişi seçecek." diyen Sezer, demokrasilerde yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız ama aynı zamanda birbirini denetleyen konumda bulunmasının önemini vurguladı.
Sivil Anayasanın gelip başörtüsünde odaklandığını, topluma başörtüsünün tartıştırılttığını belirten Sezer, şu öngörüde bulundu:
"Başörtüsü tartışması öyle bir noktaya gelecek ki; AK Parti, 'Topluma, halka sunacağız' diyecek. Öteki 129 madde konuşulmayacak bile. Halk 'Üniversiteye başörtülü girilsin mi, girilmesin mi?' onu oylayacak. Bu sağlıklı yöntem değil. Anayasalarda toplumun tüm kesimleri mutabakata varmalı. Tüm yetkiler tek adam elinde toplanacaksa, dünya seçimle gelip dünyayı kana bulayan insanlarla dolu. Başbakanın gidişi doğru değil. Dostlukla, hem de 'Yumuşak politika yapıyor' diye eleştirilen biri olarak kaygılıyım ve AK Parti iktidarının oturup düşünmesi gerekiyor. Toplumu bu kadar germeye hakları yok."
Bu milletin dinine, inancına, imanına, kültürüne bağlı ancak laik Türkiye ve Atatürk'le de sorunu olmadığına dikkat çeken Sezer, başörtüsü sorununu insanların inançlarını sömürerek siyasete alet edenlerin başlattığını iddia etti. Sezer, "Hala da oynamaya devam ediyorlar. Ama uyarıyorum; ateşle oynuyorlar. Bu ülkeyi geçmişte 'Alevi-Sünni', 'Türk-Kürt' diye bölmeye çalıştılar. Ayrımlar yapıldı. Şimdi de başını örtenler örtmeyenler tartışmalarının yapılması bu ülkeye büyük haksızlık. Bu topraklarda yüzlerce yıllık demokrasi geleneği, insanlara sevgiyle yaklaşma özelliği bulunuyor. Bu özelliği ayrıştırmanın hiçbir yararı yok. 500 küsur yıl önce İspanya'da yaşama imkanı bulamayan Yahudi kökenli insanlara bu ülke kucak açtı ve hala onlarla kardeşçe yaşıyoruz. Bu özelliğimizi başka noktalara taşımak haksızlık." şeklinde konuştu.
Sezer, "Peki ilahiyat fakültelerinde bile genç kızların peruklarının altından eşarplarının görülmesi, bu öğrencilerin böyle bir duruma düşürülmesi haksızlık değil mi?" sorusunu ise şöyle cevapladı:
"Benim üniversitede okuduğum dönemde başörtüsü sorunu yoktu. Sınıfımızda başörtülü arkadaşımız vardı. Hiç sorun olmazdı. İlahiyat Fakülteleri'nde böyle bir sorun olmaması gerekir. Aşılmalı. Bugün bu sorunun üzerine AK Parti değil de laik demokrasiye hassasiyetiyle bilinen başka bir parti gitse bu kadar kaygı duyulmayacak. Mesela biz DSP olarak idamı kaldırırken MHP'yle birlikte hareket etmeseydik belki de idamın kalkması bu kadar kolay kabullenilmeyecekti. Demem o ki toplum kesimleri biraraya gelip ortak karar almalı. Bizim parti toplantılarımızda çok kadın olur, yarısı başörtülü, yarısı başörtüsüzdür, hiç sorun olmaz. Sorunu başkaları çıkarıyor".