ANKARA İHA- AKP, Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı sözlü savunmada Nazım Hikmet örneğini vererek, "Bir zamanlar Nazım Hikmet'e kimler karşı idi, şimdi kimler şiirini okumaktadır? Doğru olan bugünküdür" dedi.
AKP'NİN SÖZLÜ SAVUNMASINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından Anayasa Mahkemesi'nde yapılan ve altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası bulunan sözlü savunmanın yazılı metni yayınlandı.
Savunma metninde, siyaset alanında, olgular ile algılar arasında ciddi farklılıklar yaşanabildiği, olguların siyasi görüşlere göre farklı yorumlanabildiği belirtildi. Hukuk alanında ise sübjektif değerlendirme ve algılar yerine olguları, nesnel gerçeklikleri, somut olay ve eylemleri objektif norm ve kurallarla değerlendirmenin bir zorunluluk olduğunun belirtildiği savunmada, "Hukuk alanında keyfilik, kişisellik ve sübjektiflik, bu iddianamede görüldüğü gibi gerçeklikten uzaklaşmaya ve hukuk standartlarının örselenmesine yol açmaktadır.
Hukuk alanında olguların doğru algılanamaması ve çarpık bir okuma sonucu gerçeklerle ilgisi olmayan sonuçlara ulaşılmasının hepimiz için telafisi imkansız zararlar doğuracağı açıktır. Bu iddianame, hukuk sisteminin en temel karakteri olan objektiflik, nesnellik, nedensellik ve rasyonelliğe dayanmamakta; en iyimser yaklaşımla bir algılama sorununun varlığını ortaya koymaktadır. Partimiz hakkında hazırlanan iddianame, baştan aşağı gerçekleri tersyüz eden, değerleri ve kavramları birbirine karıştıran, dahası koruyor gibi göründüğü ilkelere zarar veren ön yargılı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu iddianamenin gerçekte olup bitenle bir ilgisi bulunmamaktadır. Esasen böyle bir ilgi kurma kaygısı taşımadığı da ortadadır. Bu nedenle, iddianamenin ortaya koyduklarıyla gerçekler arasında derin bir uçurum bulunmaktadır. Sonuçta iddianamenin kanıtladığı tek şey de budur" denildi.
"İDDİANAME ÇELİŞKİLER YUMAĞI"
Savunma metninde, Yargıtay'ın iddianamesinin, bir çelişkiler yumağı olduğu belirtilerek, kurulduğu andan beri cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefine doğru kararlılıkla yürüyen ve bu yürüyüşün en önemli dönemeci olan Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefinin gerçekleşmesi için gerekli her adımı atan bir partinin, laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiğini ileri sürmenin bir çelişki olduğu kaydedildi.
AKP'NİN SÖZLÜ SAVUNMASINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Sorunları derinleştirmek yerine çözüm arayan siyasetlerin, anayasal düzenin temel esaslarını güçlendirmeye mi hizmet ettiği, yoksa Başsavcı'nın iddia ettiği gibi zayıflatmayı mı amaçladığı sorusunun, meselenin esasını ortaya koyduğunun belirtildiği savunmada şu ifadelere yer verildi:
"Milletimizin talep ve ihtiyaçlarıyla, hak ve özgürlükleriyle, laiklik gibi devletimizin temel esasları arasındaki yapay çelişkileri ortadan kaldırmayı amaçlayan bu 'büyük uzlaşma' arayışımız, Başsavcı'ya göre suç oluşturmaktadır. Dayatmacı, dışlayıcı ve ayrıştırıcı bir siyasi anlayışa karşı, demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Cumhuriyetin değer ve niteliklerini birleştirici ortak paydalarımız olarak siyasi rekabetin üzerinde tutmaya çalışan bir partiyi, Cumhuriyetin niteliklerine aykırı bir oluşum olarak göstermeye çalışmak ciddi bir paradoksu yansıtmaktadır. Yeni bir siyaset anlayışıyla demokrasinin kökleşmesi ve özgürlüklerin alanının genişlemesi için gayret gösteren bir partinin siyasi projesinin, son kertede demokrasiyle bağdaşmadığını söylemek de ciddi bir çelişkidir. "
*
"GİZLİ GÜNDEMİMİZ YOK"
Metinde, AK Parti'nin milletin menfaatlerini içeride ve dışarıda en iyi şekilde savunan, Cumhuriyetin insan hakları, demokrasi, laiklik ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerini koruyup geliştirmeye çalışan bir siyasi parti olduğu ve böyle bir partinin demokrasiye aykırı bir siyasi projesinin olduğunu iddia etmenin anlaşılamayacağı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
AKP'NİN SÖZLÜ SAVUNMASINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
"Kuruluşundan itibaren şeffaflığı ve hesap verebilirliği şiar edinmiş ve bunu uygulamalarıyla da kanıtlamış bir siyasi partiyi, "gizli gündem"i olmakla ve "takiyye" yapmakla suçlamak ise çelişkilerin belki de en büyüğüdür. Biz ülkemizi daha ileriye taşımaya yönelik tüm adımlarımızı milletin önünde attık. Açıkladıklarımız ve yaptıklarımız dışında gizli gündemimiz hiçbir zaman olmadı, bundan sonra da olmayacaktır.
Hakkımızda düzenlenen iddianamede temel sorun, AK Partinin siyasi felsefesi ve vizyonunun anlaşılamamış, hatta daha da vahimi yanlış anlaşılmış olmasıdır. İddianamede portresi çizilmeye çalışılan partiyle AK partinin hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi, ekonomik ve siyasi krizlerin olumsuz tesirlerinin görüldüğü; din-devlet, din-siyaset, devlet-toplum ilişkisindeki gerilimlerin yoğun olarak hissedildiği bir dönemde yeni bir siyaset anlayışı ve tarzıyla ortaya çıkmıştır. Muhafazakar Demokrat bir siyasal kimlik geliştiren AK Parti, siyaseti normalleştirmeyi, siyaseti gerçekçi bir eksene oturtmayı, Türk siyasetinin kronik gerilim alanlarını rahatlatmayı amaçlamıştır.
AK Partinin kendisini net, somut ve çerçevesi belirlenmiş bir şekilde ortaya koyması, "gizli gündem", "takiyye" gibi olumsuz çağrışımların gereksiz gerilimler üretmesini engellediği gibi, kimlik-eylem-söylem uyumunu sağlayarak siyasete kalite kazandırmak açısından da önemli bir farklılık oluşturmuştur. Partimizin siyaseti normalleştirme amacıyla geliştirmeye çalıştığı siyasal kimlik yapısının ana merkezini çatışmacı "kimlik siyaseti"nin reddi oluşturmaktadır.
AKP'NİN SÖZLÜ SAVUNMASINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
AK Parti Türkiye'nin geleneksel kültürel değerleri ile "muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma" hedefi arasında bir çelişki değil, uyum olduğunu gösteren politikalar üretmiştir. Bunu yaparken AK Parti'nin sosyolojik gücü ile siyasi perspektifinin ürettiği sinerji, Cumhuriyetimizin mayasında bulunan modernleşme hedefine odaklanmıştır.
AK Parti, toplumun tüm kesimlerinden, ülkemizin her bölgesinden, bütün ekonomik ve sosyolojik katmanlarından oy almış bir merkez partisidir. Partimiz, son genel seçimlerde 81 ilin biri hariç tümünde milletvekili çıkaran tek partidir.
Dolayısıyla AK Parti Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünün teminatıdır. Toplumun tüm kesimleriyle buluşmuş ve toplumsal barışın, ülkenin birlik ve bütünlüğünün teminatı haline gelmiş bir partinin Anayasaya aykırı eylemlerin odağı olarak gösterilmesi düşünülemez."
"LAİK DEVLET, AK PARTİ'NİN TEMEL SİYASİ MİSYONUDUR"
AK Parti'nin, toplumsal merkeze yaslanarak ilk günden itibaren Türkiye'nin ve milletin tüm hassasiyetlerine duyarlı davranmaya azami özen gösterdiği belirtilerek, "Üniter devlet, laik devlet, demokratik devlet vurgusu, AK Parti'nin temel siyasi misyonudur" denildi. AK Parti'nin, 22 Temmuz seçimlerinde her mitinginde "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" vurgusu yaptığı, bölge ayırt etmeden aynı hassasiyeti sergilediğinin belirtildiği savunmada, AK Partinin laiklik konusunda geliştirdiği anlayış ve siyasi duruşun da Türk siyaseti açısından büyük önem taşıdığı belirtildi.
AKP'NİN SÖZLÜ SAVUNMASINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
AK Parti hükümetlerinin yasal çerçevede laikliğin kurumsal ve pratik şartlarına saygı göstermenin ötesinde, geniş kitlelerin devletin laik karakterini sahiplenmesine önemli bir katkı sağladığının da kaydedildiği savunma metninde şu ifadelere yer verildi:
"Laikliğin geniş kitleler tarafından benimsenmesinde, farklı kesimlerin sisteme entegre edilmesinde partimiz, önemli bir misyon icra etmektedir. Bu nedenle, AK Parti laikliğe karşı odak olan değil, laikliği toplumsallaştıran bir harekettir.
Diğer yandan, bu dava maalesef ülkemize ve milletimize ağır ekonomik ve siyasi bedeller ödetebilecek bir süreci başlatmıştır. Gerçekten de, AK Parti hakkında düzenlenen iddianame, Türkiye'nin demokratik hayatını sarsan, milli iradenin üstünlüğünü tartışmaya açan, gerçeklikleri değil tezvirat ve yakıştırmaları öne çıkaran bir anlayışa dayanmaktadır."
"BU DAVA İLE DEMOKRASİ ZARAR GÖRÜYOR"
Bu davayla hukuk sisteminin zarar gördüğü ve hukukun siyasallaştığı düşüncesinin, vatandaşların hukuka karşı güven duygusunu zedelendiğinin belirtildiği savunma metninde, "Bu davayla Demokrasimiz zarar görmektedir. Meclis demokrasinin kalbi, partiler ise bu kalbe kan taşıyan ana damarlardır. Partilerin kolaylıkla kapatılabilmesi, çoğulcu demokratik siyasetin sorun çözme işlevini yok etmektedir. Milletimizin demokrasiye olan inanç ve güvenini derinden sarsmaktadır" denildi.
AKP'NİN SÖZLÜ SAVUNMASINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Bu dava ile Türkiye'nin ve milletin zarar gördüğüne de vurgu yapılan savunmada, "Siyasi ve ekonomik istikrarın tahrip edilmesi ülkenin ve halkın fakirleşmesi, kaybetmesi demektir. Türkiye'ye onlarca yıl kaybettirmeye kimsenin hakkı olmamalıdır. Bu davayla Devletimizin bütünlüğü zarar görmektedir. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü zedeleyecek düşünce ve hareketler, bu süreçte güç ve zemin kazanmaya çalışacaktır. Hakkımızda düzenlenen bu iddianamedeki hiçbir iddia ve ithamı kesinlikle kabul etmiyoruz." denildi.
"İDDİANAMENİN HUKUKİ VE SİYASİ MAŞRUİYETİ YOK"
İddianamenin hukuki ve siyasi anlamda hiçbir meşruiyetinin olmadığının savunulduğu metinde, "Biz bu iddianamede partimizin değil, partimize gönül veren milletimizin ve onun temel değerlerinin itham edildiğini düşünüyoruz. Bu iddianamenin konusu sadece AK Parti değil, onun üzerinden millet iradesi ve demokratik siyasettir.
Bu iddianame, Cumhuriyetimizin niteliklerinin halkımızca yeterince sahiplenilmediği varsayımına dayanmakta, milletimizin devletine ve Cumhuriyetine olan sadakatini tartışmalı hale getirmektedir. Cumhuriyetimizin bütün kazanımlarını, bütün başarılarını inkar anlamına gelen bu haksız varsayımı kabul etmek mümkün değildir.
AKP'NİN SÖZLÜ SAVUNMASINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Atatürk, Cumhuriyetin temeli olan ilke ve inkılapları millete emanet etmeden yaşatmanın mümkün olmadığına güçlü bir şekilde inanmış, kurduğu yeni rejimin bütün esaslarını, bu inançla Türkiye Büyük Millet Meclis'in demokratik iradesiyle hayata geçirmiştir. Bu sebeple Atatürk ilke ve inkılaplarının koruyucusu, onları hayata geçiren TBMM'dir, bir bütün olarak Türk milletidir. Türkiye Cumhuriyeti, bütün nitelikleriyle milletimize mal olmuştur, çağdaşlaşma süreci milletle buluşmak anlamında amacına ulaşmıştır. AK Parti'nin iktidarda olduğu bu dönemde
AB'ye tam üyelik yolunda kat ettiğimiz mesafe başta olmak üzere, Atatürk'ün işaret ettiği çağdaşlaşma hedeflerine her zamankinden daha çok yaklaştığımız aşikardır" denildi.