ANKARA (İHA) - Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Başkanı İsmet Cengiz, 2025 yılında 52 ülke ile 3 milyar kişinin su sorunu yaşayacağının tahmin edildiğini belirterek, "Stratejistlerin su savaşları öngörüsü pek uzak görünmemektedir" dedi.
58. Türkiye Jeoloji Kurultayı'nda bir konuşma yapan Cengiz, Türkiye'de bilime ayrılan payın olması gerekenin çok altında olduğunu belirterek, bu durumun jeoloji araştırmalarına da yansıdığını ve meslek alanlarını etkilediğini kaydetti. Türkiye'de bilinen tüm yeraltı kaynaklarını bulan Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün 1980'den sonra ismi ve yapısının değiştirilerek sıradan bir devlet dairesine ve partizanca müdahalelere açık bir genel müdürlüğe dönüştürüldüğünü ve bilinçli olarak etkisizleştirildiğini savunan Cengiz, MTA'nın yeniden enstitü yapısına kavuşturulması ve Ar-Ge kurumu olması gerektiğini ifade etti. Küresel ısınmadan, insan sağlığına ve güvenliğine kadar geniş bir uygulama alanı olan jeolojinin, doğa-insan ilişkilerini düzenleyen tüm yasaların olmazsa olmazı olduğunu belirten Cengiz, "Jeoloji mühendisliği ne yazık ki Türkiye'de hak ettiği ilgiyi görmemektedir" dedi.
"NÜKLEER ENERJİNİN YOLU AÇILMAYA ÇALIŞILMAKTADIR" Cengiz, 2004'te yürürlüğe giren Maden Kanunu'nda jeoloji hizmetlerinin dışlandığını ve kanun yönetmeliğinde meslek şovenizmi yapıldığını öne sürdü. Küreselleşme politikalarının dünya ölçeğinde en büyük yıkımı enerji sektöründe yaptığını ifade eden Cengiz, "Küreselleşme ve buna bağlı olarak geliştirilen enerji politikalarının temelini, emperyalist ülkelerin dünya enerji hammaddelerine el koyma stratejisi oluşturmaktadır. Bu bazen yasal düzenlemelerle bazen de Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi açık askeri işgal ve katliamlarla gerçekleştirilmektedir" diye konuştu.
Türkiye'deki enerji sektörünün uyum yasaları ve özelleştirme politikaları ile çıkmaza itildiğini kaydeden Cengiz şunları kaydetti:
"Enerji sektörü neredeyse tümüyle dış kaynaklara bağımlı kılınmış, enerji açığı söylemi sürekli gündemde tutularak bu politikalara meşruluk kazandırılmaya çalışılmıştır. Örneğin, 8.5 milyar ton linyit rezervimiz atıl bırakılmış, kömüre dayalı termik santraller düşük kapasite ile çalıştırılmış ya da uluslararası sermayenin yönlendirmeleri doğrultusunda ithal kömüre dayalı termik santraller dereye alınmıştır. Kamu çıkarları bir yana bırakılarak, enerji üretimi için ihtiyacı aşan boyutta ve yüksek fiyatlarla doğalgaz alım anlaşmaları imzalanmıştır."
Hidrolik kaynakların yalnızca yüzde 35'inin kullanıldığını da belirten Cengiz, "Kaynak çeşitliliği gerekçesiyle nükleer enerjinin yolu açılmaya çalışılmaktadır" dedi.
Tüm bunlar yanında olumlu gelişmeler de yaşandığını kaydeden Cengiz, yeni linyit sahalarının aranması, 'Jeotermal Yasa Taslağı' ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarını görüşlerini alınmasının olumlu gelişmeler olduğunu belirtti. Bu yasada yer almak istediklerini de vurgulayan Cengiz, bunun mesleki bir kaygı değil kamu yararı için bir zorunluluk olduğunu kaydetti.
"SU KAYNAKLARI ÇOK ÖNEMLİDİR" Petrol Kanunu'nda en çarpıcı yönün, halkın emek ve katkısıyla kurulmuş, dışa döviz ödememek adına an küçük petrol potansiyelini değerlendirmek için çaba gösteren TPAO'nun gözden çıkarılması olduğunu savunan Cengiz, "Bilindiği gibi tüm dünyada petrol sektöründe arama, üretim, taşıma, rafinaj ve dağıtım entegre bir yapıda sürdürülür. Ancak Türkiye'de bu ilke terk edilerek, TPAO bünyesindeki TÜPRAŞ, BOTAŞ, POAŞ ve DİTAŞ bilinçli olarak parçalanmıştır. Bugün gelinen noktada yerli kuruluşumuzun arama faaliyetleri durma noktasına gelmiştir" diye konuştu. TPAO'nun bilinçli olarak atıl hale getirildiğini ve özelleştirilmesinin zeminin hazırlandığını savunan Cengiz, "Ülke gerçeklerinden ve çıkarlarından uzak bu tasarının çekilerek kurum ve kuruluşların kamu yararı ekseninde ortaklaştıkları bir metnin hazırlanmasını öneriyoruz" şeklinde konuştu.
Dünyada 26 ülkede 350 milyon kişinin susuzluk çektiği, 1.5 milyar civarında insanın yeterli su temin edemediğini ifade eden Cengiz, "Her yıl çoğunluğu çocuk olmak üzere 5 milyon kişinin su yetersizliğinden ve kirli sular nedeniyle yaşamını yitirdiği bilinmektedir. 8.5 milyar nüfusun olacağı varsayılan 2025 yılında 52 ülke ile 3 milyar kişinin su sorunu yaşayacağı tahmin edilmektedir ve stratejistlerin su savaşları öngörüsü pek uzak görünmemektedir. Bu bağlamda Türkiye'nin su kaynaklarının araştırılması, korunması ve işletilmesi çok önemlidir" diye konuştu.
Jeoloji mühendislerinin en temel sorununun işsizlik olduğunu kaydeden Cengiz, odaya kayıtlı 10 bini aşkın jeoloji mühendisinin yüzde 55'inin işsiz ya da meslek dışı çalıştığını söyledi. Ayrıca, istihdamda kadın jeoloji mühendislerine yönelik cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını savunan Cengiz, "Kadın meslektaşlarımıza yapılan haksızlığın giderilmesini talep ediyoruz" dedi.