ANKARA (ANKA) – Mahkemelerde kazanılan davalara karşın su ile ilgili projelerin devam ettiğine dikkat çeken Jeoloji Mühendisleri Odası, bütüncül bir havza yönetim anlayışını esas almayan, konuyu tek proje bazında ele alan HES Proje üretim ve çevresel etki değerlendirme anlayışından uzaklaşılması gerektiğini vurguladı.
Jeoloji Mühendisleri Odası, “Dünya Su Günü” nedeniyle yayınladığı mesajında suyun hayat olduğunu vurgulayarak, suyun sermayeye devredilemeyeceğini vurguladı. Suyun yalnızca insanlık için değil, canlı ve cansız tüm doğa için vazgeçilmez doğal ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Jeoloji Mühendisleri Odası’nın açıklamasında, “Doğal bir varlık olan suyun kullanımı ve korunmasıyla ilgili kararlarda yöre, bölge, ülke insanını yok sayma anlayışı terk edilmelidir. Suyu ‘doğal hak’ olmaktan çıkarıp, ‘ticari bir mal’ haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmelidir. Bugün yaşanan süreçte mahkemelerde kazanılan davalara karşı su ile ilgili projeler devam ediyor. Bütüncül bir havza yönetimi anlayışını esas almayan, konuyu tek proje bazında ele alan HES proje üretimi ve çevresel etki değerlendirme anlayışından uzaklaşılmalıdır” denildi.
-"SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİ GİRİŞİMLERİ HIZLA ARTIYOR"-
Dünyada suyun ticarileştirilmesi, piyasa ekonomisine bırakılmasıyla ilgili girişimlerin, Türkiye’de de hızla arttığına dikkat çekilen açıklamada, şehirlerde içme, kullanma amaçlı suyun dağıtım ve satışına yönelik uygulamalarla başlayan sürecin, bugün su havzalarının enerji, sulama, içme amaçlı olarak sermayeye açılmasına dönüştüğü vurgulandı. Açıklamada, enerjide dışa bağımlılığın azaltılarak, yerli kaynakların harekete geçirilmesi gibi meşru anlamlı gerekçelendirmelerle 2003 yılında yürürlüğe konulan, aslında suyun kullanım ve denetimini sermayeye aktaran, “Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği” çerçevesinde özel sektör tarafından inşa edilecek ve tamamlandığında yaklaşık 5.2 milyar kilovat saat hidroelektirik enerji üretilmesini sağlayacak 75 adet tesisin temel atımının 24 Kasım 2009’da törenle kamuoyuna duyurulduğu dile getirildi.
-"PLANSIZ HES'LERLE DOĞA KATLİAMI YAPILIYOR"-
Enerji arz güvenliğinin sağlanması gerektiği gerekçesiyle yapılan bu yatırımların Doğu Karadeniz’de, birçok dere üzerine yapılan, sayıları yüzlerce olan plansız nehir tipi HES ya da barajlarla doğa katliamı yaşandığının dile getirildiği açıklamada şu noktalara dikkat çekildi:
"Artvin’de Çoruh Vadisi boyunca, vadi üzerinde yer alan onlarca köy ile Yusufeli ilçesi, projelendirilen barajlar ve hidoelektrik santrali sebebiyle sular altında kalacak, tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri yok olacaktır. Tunceli Munzur Vadisi sular altında kalacak. Tarihi kültürel ve doğal güzellikler yok olacaktır. Tunceli Munzur Vadisi ile çevrenin baraj ve hidroelektrik santral projesi sebebiyle ekolojik dengesini bozulacak, insanlar göçe zorlanacak, yaşam kültürünün temelleri yok edilecektir. Hasankeyfte yapılacak barajlarla tarihi kültürel değerlerimiz sular altında kalma ve yok olma tehdidi altındadır.”(ANKA)