Bridget Kendall
BBC Diplomasi Muhabiri
Bir kaç haftadır, İran, Suudi Arabistan, ABD ve Rusya, Suriye'deki çatışmaya ilişkin kilitlenmeyi çözmeye yönelik gibi görünen yoğun diplomatik temaslar yapıyorlar.
Dört yıldır devam eden ve iyice karmaşıklaşan savaşta 250 bini aşkın insan öldü ve 10 milyona yakın insan yani ülke nüfusunun yarısı yerinden yurdundan oldu.
Son haftalarda yapılan temaslar daha öncekilerden farklı ve önemli görünüyor:
Doha'da ABD, Rusya ve Suudi Arabistan dışişleri bakanları arasında üçlü görüşmeSuriye dışişleri bakanının Umman ve Tahran'a giderek İranlı ve Rus yetkililerle buluşmasıRiyad'da üst düzey Suriye ve Suudi istihbarat yetkilileri arasında pek duyulmayan bir toplantıSuudi dışişleri bakanı ve çeşitli Suriyeli muhalefet temsilcilerinin Moskova'ya akın etmesiİran dışişleri bakanının BM'ye de götüreceğini söylediği yeni bir barış planını anlatmak için Ortadoğu ve Güney Asya başkentlerini dolaşmasıBu temasların herhangi birinde büyük bir ilerleme sağlandığına dair bilgi yok, fakat Suriye krizini yakından izleyen tecrübeli diplomatlar bu yaz tatile çıkmamış görünüyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriyeli muhalif liderlerle
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad
Rusya, ABD ve Suudi Arabistan dışişleri bakanlarının Doha buluşması
Neden şimdi?
Herşeyden önce nükleer programı konusunda İran ile küresel güçler arasında varılan anlaşma diplomasiye yeni bir ivme kazandırdı ve herkesi yeni pozisyonlar almaya yöneltti.
Uzun süredir itildiği tecrit edilmişlikten çıkan İran, Ortadoğu'nun lider Şii ülkesi pozisyonunu alarak Suriye barış anlaşmasının kilit arabulucusu olmakla sabırsızlanıyor.
Bu ise Sünni kamptaki ana rakibi Suudi Arabistan'ın rahatını bozan bir gelişme. Suudi krallığı İran'ın yıldızının yükselmesinden ve ABD ile ilişkilerinin yakınlaşmasından huzursuz.
İşte bu yüzden Suudi Arabistan biraz da ABD'ye "Bizi de her durumda cebinizde görmeyin" demek için bir karşı denge unsuru olarak elini Rusya'ya uzatıyor.
İran'ın ABD'ye yakınlaşan yeni konumlanışından Rusya da rahatsız.
Devlet Başkanı Putin sürekli olarak Amerikalılara bu oyunun tek belirleyicisi olmadıklarını hatırlatmanın yollarını arıyor.
Dolayısıyla Suudilerle ilişkileri geliştirmek, ama İran'la da ilişkileri koruyarak Suriye'nin paramparça muhalefetini Şam'da görüşmelere razı etmeye çalışmak, Moskova'nın Suriye konusunda kilit arabulucu rolünü alma girişimlerinin bir parçası.
Savaş dünyanın onlarca yıldır gördüğü en ağır mülteci krizine yol açtı.
Bu arada Amerikalılar da İran'la yapılan nükleer anlaşmanın hem Suriye'deki düğümü çözmeye hem de Tahran ve Moskova ile ilişkileri geliştirmeye yarayıp yaramayacağını görmek istiyor.
Batılı diplomatlar, Ukrayna konusunda ABD ve müttefikleriyle yaşadığı keskin çelişkilere rağmen, Rusya'nın genel olarak İran ile nükleer görüşmelerde olumlu bir tutum takındığını söylüyorlar.
Acaba Suriye ile ilgili ortak kaygılar Batı'nın Rusya ile ilişkilerini onarmasını getirebilir mi?
IŞİD'le mücadeleİşte bu noktada, diplomatik faaliyetlerin yoğunlaşmasına yol açan ikinci nedene değinmek gerekiyor: Suriye ve Irak'da cihatçı IŞİD'in yükselişi.
IŞİD'in yükselişine karşı acilen bir şeyler yapma gereği bütün bu güçlerin hemfikir olabileceği bir şey.
İran, IŞİD tehdidinin biran önce ortadan kalkmasını ya da en azından kontrol altına alınabilmesini istiyor. IŞİD'in varlığı İran'ın Lübnan'daki müttefiki Hizbullah ile arasındaki kara irtibatının kesilmesi anlamına geliyor.
Ayrıca Irak topraklarının üçte birini kontrolü altına alan IŞİD, İran'ın bu komşusundaki etkisini ve çıkarlarını tehdit ediyor.
İran açısından IŞİD, Suriye'de, müttefiki Devlet Başkanı Beşar Esad'a yönelik tehdidi bakımından da çok kritik bir tehlike oluşturuyor.
Ortadoğu ve ötesine kollarını atıp Suudi Arabistan, Türkiye ve Batı Avrupa'da terör saldırıları düzenlemeye başlayan IŞİD artık bölgesel bir tehdit olmaktan çıkıp küresel bir tehlike haline dönüştü.
Bütün taraflar IŞİD'in güçlenmesinden kaygılı
Kremlin de çok ciddi kaygılar besliyor. Cihatçı IŞİD şimdiden Rusya'dan çok sayıda militan devşiriyor. Rusya bunun Rusya'da bir şiddet kampanyasına dönüşmesi ihtimalinden endişeli.
Suriye açısındanOlaya sırf söz konusu ülkelerin Suriye'deki çıkarları açısından bakıldığında bile kaygılanmaları için yeterince sebep var.
İran ve Rusya müttefikleri Devlet Başkanı Esad'ın etkisi ve gücünün sürekli olarak azaldığını görüyor.
Esad hükümeti halen başkent Şam ile ülkenin batısındaki bazı kentleri denetimi altında tutuyor, ama IŞİD ve diğer isyancı güçler karşısında ciddi askeri yenilgilere uğradı.
Yalnızca son bir kaç gün içinde Devlet Başkanı Esad, ordunun, Suriye'nin kuzey batısında geri çekilerek, Alevilerin yaşadığı bölgeler etrafında yeni bir savunma hattı oluşturduğunu ilan etti.
Bu arada ABD ve Körfez'deki müttefikleri de muhtemelen Suriye ve Irak'da IŞİD'e karşı yürüttükleri hava saldırılarının ne derece etkili olduğunu sorguluyorlar.
Suriye ordusu epey mevzi kaybetmiş durumda
ABD'nin başını çektiği uluslararası koalisyon şimdi Türkiye'de İncirlik üssünü de kullanmaya başlayarak havadan IŞİD mevzilerini bombalamaya devam ediyor.
Fakat hava saldırılarının etkisi sınırlı. Hem Esad rejimine hem de IŞİD'e karşı savaşan Batı ile ittifak yapabilecek yerel milis güçleri ise dengeleri değiştirebilecek güçte değil.
Kabus senaryosuDolayısıyla ABD ve müttefikleri Esad rejiminin zayıflamasından memnun olabilecekken, onun gücünün azalması başka kaygılar yaratıyor.
Eğer Esad hükümeti tamamen devrilirse ortaya büyük bir kaosun hakim olacağı korkunç bir durum çıkması ihtimali büyük. Bu da IŞİD'in ülkedeki denetimini daha da artırmasına yarayabilir.
İşte ABD, Suudi Arabistan, İran ve Rusya yani bütün belli başlı aktörleri kaygılandıran kabus senaryosu bu.
Ve son diplomatik telaşın temelinde de muhtemelen bu var.
Ama iş Esad rejiminin geleceği konusuna gelindiğinde eski görüş ayrılıkları baki.
Hava saldırılarının IŞİD'e etkisi sınırlı
İran ve Rusya, Esad'ın IŞİD'e karşı savaşta meşru bir ortak olarak görülmesini istiyor.
Fakat Batı ve Suudi Arabistan Esad'ı çözümün değil sorunun parçası olarak görüyor.
Yine de muhtemelen iki tarafın yer yer yakınlaştığına işaret eden bazı ipuçları var. Mesela Rusya, desteğinin Devlet Başkanı Esad'ın şahsına değil Suriye'nin meşru hükümüteni verilen bir destek olduğunu söylüyor.
ABD ve Batılı müttefikleri ise siyasi bir çözümden önce Esad'ın gitmesi gerektiğini artık dile getirmiyorlar.
Fakat henüz uygulanabilecek bir büyük plan üzerinde anlaşılması pek yakın görünmüyor. Bu arada Suriye topraklarında savaşmaya devam eden güçlerin bu diplomatik pazarlıkların parçası olmadığını da unutmamak lazım.
O zaman şimdilik cevabı kritik asıl soru şu: Diploması Suriye'nin, dış dünyanın artık hiç bir şekilde etkileyemeyeceği tam bir kaosa gömülmesini engelleyecek bir hızla ilerleme sağlayabilecek mi