ANKARA (İHA) - Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Okay Çakıroğlu, Türkiye'de nükleer enerji kullanılması durumunda en gelişmiş teknolojilerin kullanılacağını belirterek, bu konuda hiçbir endişeye gerek olmadığını belirtti.
Son günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Türkiye'de Nükleer Enerji Santralleri kurulacağı yönündeki açıklamaların ardından halkın ve çevreci sivil toplum kuruluşlarının endişeleri artıyor. Türkiye'nin nükleer enerji kullanımında başarılı olup olamayacağı ve bu konuda yeterli alt yapı ve yetişmiş insan olup olmadığı konuları da bu endişelerin başında geliyor.
Konuyla ilgi İHA'ya açıklamalarda bulunan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Okay Çakıroğlu, konuyla ilgili halkı bilgilendirme çalışmaları yaptıklarını ve uzmanların illeri dolaşıp, halkın bilgi eksikliğini gidermeye çalıştıklarını bildirdi. Çevreyle en uyumlu, ucuz, güvenilir elektrik enerjisinin nükleerden elde edildiğini vurgulayan Çakıroğlu, "Çünkü hiçbir kimyasal ve karbondioksit emisyonu yok. Dünyada yüzde 17, OECD ülkelerinde yüzde 23 ve Avrupa'da yüzde 33 nükleer elektrik kullanılıyor. Gelişmişlikle enerji tüketimi arasında doğrudan ilişki var" şeklinde konuştu.
Nükleer enerjinin çevre dostu bir enerji kaynağı olduğuna vurgu yapan Çakıroğlu, çevrecilerin bu konudaki eylemlerinin hatırlatılması üzerine, Green Peace üyelerinin savundukları şeyin çok eksik olduğunu, çünkü güneş ve rüzgar ile dünya elektrik ihtiyacının ancak çok küçük bir miktarının sağlanabileceğini söyledi. Dünyanın enerji talebinin güneşle ve rüzgarla sağlanmasının imkanı olmadığını belirten Çakıroğlu, "Yenilenebilir enerji kaynaklarına karşı değiliz. Ama bunlar yaraya merhem olmuyor. Keşke imkan olsa da ihtiyacı güneşle karşılayabilsek, ama bu mümkün değil" diye konuştu. Çakıroğlu ayrıca kömür ve fosil yakıtların nükleerden daha çok radyasyon verdiğini de kaydetti.
Türkiye'de nükleer konusunda çok iyi yetişmiş uzmanlar olduğuna dikkat çeken Çakıroğlu, "İnsanlara zarar verecek birşey yapmak mümkün değil. Çünkü, radyasyon hepimizi etkileyecek bir olgu. Bunu yapanlar savundaklarının ne olduğunu bilen insanlar" dedi. Nükleer reaktörlerin, doğru yapıldığı ve çalıştırıldığı sürece riskleri minimize edilmiş sistemler olduğunu da ifade eden Çakıroğlu, "Teknoloji geliştikçe daha önce tehlikeli olan birşeyin riski de azalıyor. Reaktörlerde iyi yapılırsa, denetlenirse riski çok az olan sistemlerdir. Artık teknoloji çok gelişti ve hiçbirşey şansa bırakılmıyor. Reaktörlerin pahalı olmasının nedeni de güvenlik sistemlerinin çok gelişmiş olması" dedi.
Reaktörlerin 1950'lerden bir yapıldığını belirten Çakıroğlu, "İlk reaktörler gerekli güvenlik önlemleri alınmadan yapılmış ve kazalar olmuş. Özellikle Çernobil'den sonra sağlıklı çalışan sistemleri de yenilediler. Eskiler de iyileştirildi" dedi. Amerika'nın nükleeri bıraktığı bilgisinin de doğru olmadığını belirten Çakıroğlu, "Yeni santral yapmasalar da var olan 30 nükleer santralı yanileyerek kullanmaya devam ediyorlar" dedi. Türkiye'nin nükleer enerji kullanmaya başlaması durumunda dünyanın en gelişmiş ve en güvenli reaktör teknolojisini kullanacağını da belirten Çakıroğlu, "Kötü ve eski teknoloji kullanılamaz. Çünkü bir aksilikte sadece Türkiye değil, tüm ülkeler etkilenir. Türkiye bu konuda ucuza kaçamaz. Bu konuda yalnız değiliz. Geri kalmış bir teknolojinin Türkiye'de kullanımına hiçbir ülke müsade etmez. Türkiye nükleer enerji elde ederse tüm dünyanın gözü Türkiye'de olacak" şeklinde konuştu. Türkiye'nin süratle büyüdüğüne ve elektrik ihtiyacının da arttığına dikkat çeken Çakıroğlu, "Bu talebi sahip olduğumuz kaynaklarla karşılamamız mümkün değil. Alternatif enerji kaynakları yaratmanın zamanı geldi de geçiyor" şeklinde konuştu. Şimdiye kadar, nükleer enerji konusunda uzmanların konuşmaması sonucunda halkın yanlış bilgilendirildiğini de ifade eden Çakıroğlu, "Hükümette aynı şeyi düşünüyor. Biz şeffaf bir yönetimiz. Gizleyecek birşey yok. Bu ülke ne kullanmaya karar verirse versin bu gizli bir karar olmayacaktır. Kimsenin kafasında soru işaretleri kalmayacak. İnsanlarımıza rağmen birşey yapılmaz" diye konuştu. Enerji kullanımının gelişmişliğin bir göstergesi olduğunu da kaydeden Çakıroğlu, "Türkiye şu anda enerji kullanımı açısından istenen seviyede değil. Bunun için de üretimin artması gerekiyor" dedi. Çakıroğlu, Türkiye'nin bu sistemin kullanılmasında yeterli kalıp kalmayacağı konusundaki endişelerle ilgili olarak da, zaten Türkiye'de nükleer reaktörlerin bulunduğuna işaret etti. İstanbul Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi'nde 2 adet araştırma reaktörü bulunduğunu belirten Çakıroğlu, TAEK'in aynı zamanda reaktör operatörü lisansı da verdiğini söyledi. Türkiye'nin 42 yıldır reaktör çalıştırdığını belirten Çakıroğlu, "Yani Türkiye reaktöre yabancı değil. Türkiye 60'li yıllarda reaktörle tanıştı. Herkes müsterih olsun ki, Türkiye'de nükleer konusunda yetişmiş insan gücü yeterliden de fazla" şeklinde konuştu.
TAEK Başkan Danışmanı ve Nükleer Reaktör Mühendisi, aynı zamanda yeni kurulan Nükleer Bilgi Birimi'nin (NÜKBİL) yöneticisi Gül Göktepe de, TAEK'in nükleer santral işletilmesi ile bir ilgisi olmadığını belirtbirşey yapmak mümkünerek, "TAEK sadece nükleer santralın kurulması ile ilgili teknoloji transferi işlemlerini yürütecek olan kurumdur. TAEK bu santrallerin en güvenli şekilde işletilip kullanılmasının garantisini verecek. Olağanüstü güvenliğin sağlanmadığı, çevre ile barışık olamayan nükleer santrallerin de TAEK den ruhsat alması mümkün değil. Biz halkın adına çalışıyoruz. Biz doğrudan kamu adına çalışan insanlar olduğumuz için güvenlik bizim için de en önemli kavram. Biz halkın bu konuda güvenliğini garanti altına alan kurumuz" şeklinde konuştu. Halkın Çernobil'den sonraki hassasiyeti konusunda yıllardır araştırma yaptıklarını belirten Göktepe, "Çernobil'in radyasyon etkisi dünyada çok iyi biliniyor. Çernobil'den önce de atmosferde 50 nükleer deneme yapılmış. Radyoaktif serpintinin dağılımı ile ilgili olarak dünyada büyük bir deneyim var. Ancak, Karadeniz'deki kanser vakalarının artması olayının tamamen Çernobil ile bağdaştırılması doğru değil. Karadenizde kanser sebebi olabilecek başka faktörler var. Örneğin Karadeniz'de tüm atıklar, çöpler açıkta bulunuyor. Tarımda aşırı gübre kullanılıyor. Çernobil Türkiye'yi algılandığı düzeyde etkilemedi. Radyasyon etkisi Türkiye'ye rüzgar yönüne bağlı olarak etkisi azalmış olarak geldi. Tüm bu radyasyon etkileri halen dünyada çok hassas bir şekilde takip ediliyor. Olayın meydana geldiği ve en fazla kontamine olan bölgelerde bile böyle kanser patlaması vakaları kaydedilmedi. Dolayısıyla bu iddiaların olduğu yerlerde ilgili kuruluşlar tarafından çevre ve kanser araştırması yapılması gerekir. Radyasyon bulutlarının nerede olduğu, nerelere gideceği ve etkisi artık biliniyor" dedi. Çernobil'den sonra Türkiye etrafında 67 istasyon vasıtasıyla erken uyarı sistemi ağı (RESA) kurduklarını belirten Göktepe, kurulan kriz merkezleri sayesinde en ufak bir hareket olunca anında görebildiklerini ve bir erken uyarı sisteminin varolduğunu söyledi.