Mahmut Hamsici
BBC Türkçe
ABD'de yaşayan avukat Viswanathan Rudrakumaran, Sri Lanka'daki barış müzakerelerinin bazılarında masaya Tamil Kaplanları adına oturan isimlerden.
Rudrakumaran son dönemde, Tamiller'in küresel çaptaki örgütlenmesi olan ve kendini Tamil halkının temsilcisi olarak tanıtan 'Tamil Eelam Geçiş Hükümeti'nin seçilmiş 'Başbakanı'.
Barış görüşmelerinin durması ve sonunda çatışmaların çok büyük bir askeri operasyonla sonlandırılmış olmasının ardından Tamiller ülke dışında kendi parlamentoları ve hükümetlerini kurdular.
BBC Türkçe'nin telefonla sorularını yanıtlayan Rudrakumaran bir noktaya hep özel vurgu yapıyor: Müzakereleri yürüten iktidardaki birliği ve süreklilik.
Müzakarelerin kesilmesinin en önemli nedeninin o dönemde devlet içindeki uyum sorunu olduğunu belirtiyor Rudrakumaran.
'O dönemki devlet başkanıyla başbakanın barışa yaklaşımlarının farklı olmasının, iktidarı elinde bulunduranlar arasında farklı kanatların bulunmasının barış sürecini bitirdiğini' söylüyor ve bunun sonuçlarını kendi tarafları açısından şu sözlerle açıklıyor:
"İktidarda iki başlılık durumu vardı. Bu bir samimiyet sorunu doğurdu. Sri Lanka tarafı müzakere turlarına, bir önceki turlarda verdiği sözleri yerine getirmeyerek ve çeşitli bahanelerle geldi. Sözlerini tutmadılar. Çünkü devlet başkanı bu barış sürecini desteklemiyordu. Tamil Kaplanları'nın o zamanki görüşmelerini yürüten sözcüsü, Sri Lanka hükümetinin sınırlarını gördü. Sri Lanka hükümetinin sözlerini tutmaması Tamil halkının barış müzakerelerine dair inancını kaybetmesine neden oldu."
Tamiller Kaplanları'nın komutanı Velupillai Prabhakaran ve Viswanathan Rudrakumaran. Prabhakaran 2009 yılında Sri Lanka ordusu tarafından öldürülmüştü.
Rudrakumaran, barış görüşmelerinin başarısız olmasıyla ilgili uluslararası topluma da sert eleştiriler yöneltiyor:
"Bence uluslararası aktörlerin asıl amacı da sorunu çözmekten ziyade Tamil Kaplanları'nı denetim altına almaktı. Uluslararası toplum müzakereleri domine etti. Örneğin kararların sadece iki taraf arasında alınması gerekirken uluslararası aktörler bağımsızlık talebinin müzakere masasından tamamen kaldırılmasını istedi. Ve birçok tartışmada hep Sri Lanka devleti tarafında yer aldılar."
"Peki sürecin başarısız olmasında Tamil Kaplanları'nın hiçbir payı yok mu? Tamil Kaplanları'nın sivillerin de öldüğü bombalı saldırılar düzenlediği iddialarını nasıl yorumluyorsunuz" sorularımıza Rudrakumaran, "Hayır, biz barış konusunda samimiydik" diyerek yanıt vermeye başlıyor.
Rudrakumaran devam ediyor: "Ateşkes Gözlem Misyonu'nun, Tamil Kaplanları'nın sivillere yönelik bombalı saldırı yapmasıyla ilgili hiçbir resmi açıklaması olmadı. Tabi ki ateşkes döneminde bazı şiddet olayları oldu ama bunları devletin şiddetiyle karşılaştırırsanız görürsünüz ki niteliği çok farklıdır. Örneğin Tamil Kaplanları bazı devlet binalarına bayrak asmıştı ve bu bir şiddet olayı olarak algılandı. Tamil Kaplanları'nın barış sürecini bozmaya yönelik özel bir saldırısı olmadı. Tamil Kaplanları hiçbir zaman sivilleri hedef almaz. Öncelikli hedefleri askeri hedeflerdir. Savaşın kurallarını bilirler."
2008-2009 yılında Tamil Kaplanları'nın yenilgisiyle sonuçlana büyük askeri operasyon içinse 'soykırım' terimini kullanmayı tercih ediyor Rudrakumaran.
Bu konuda en fazla tepkisininse uluslararası kamuoyu ve uluslararası medyaya olduğunu söylüyor: "Birleşmiş Milletler (BM) de dahil olmak üzere uluslararası aktörler orada ne olduğunu biliyordu. Dolayısıyla uluslararası güçler sonucu ne olursa olsun Tamil Kaplanları'nın tamamen yok edilmesini istediler. Ve Tamiller soykırıma uğrarken gözlerine siyah bant çektiler. Bu, ileride BM raporlarında da itiraf edildi."
"Peki artık çatışma süreci bitti mi?"
"Hayır" diyor Rudrakumaran ve devam ediyor: "Tamiller'in mücadelesi yeni direniş biçimleriyle devam edecek. Sri Lanka'da şu anda Tamiller'in herhangi bir politik hareket alanı yok, bu yüzden Tamil diasporası politik bir alan açtı ve demokratik ve diplomatik yollarla mücadelesini sürdürüyor. Spekülasyon yapmak istemem ama umarım bu mücadele yöntemi uluslararası toplum tarafından desteklenir."