Stephanie Flanders
BBC Ekonomi Editörü
İngiltere'de çağdaş başbakanlardan hiçbiri ülke ekonomisinde Barones Margaret Thatcher kadar büyük bir dönüşüm yaratmamıştır. Thatcher kabineden ayrıldığında İngiliz ekonomisi hemen hemen bütün yönleriyle köklü bir değişime uğramıştı.
Onun "Toplum diye bir şey yoktur" sözlerinin ne anlama geldiği daha uzun süre tartışılacaktır. Ancak 1970'lerin İngiltere'sinde tüketici diye bir olgunun olmadığını söylemek gerekir. O görevden ayrıldığında ise politikacılar bundan başka bir şey konuşmuyordu.
Thatcher karşıtları, onun, Britanya toplumunu bir arada tutan kurum ve kuralları ortadan kaldırdığını söyleyecektir. Taraftarları ise bu kurum ve kuralları 1970'lerin can çekişen ekonomisini geri tutan güçler olarak niteliyordu. Ama iyi de olsa kötü de, Thatcher'ın, kolektif yerine bireyin öne çıkmasında katkısı olduğu bir gerçek.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere ve diğer ülkelerin çoğunda söz sahibi devletti. Onyıllar boyunca da İşçi Partisi ve Muhafazakâr Parti hükümetleri açısından da devletin herşeyi en iyi bildiği varsayımı geçerliydi.
"Önce düzenle, soruları sonra sor" kuralı geçerliydi. Birine danışmak istiyorsanız başvuracağınız yer de sendikalar ya da işveren örgütü CBI idi. Politikaların belirlenmesinde bireysel tüketicinin yeri yoktu.
İster sendikalardaki reformlar açısından olsun, isterse döviz kurlarının serbest bırakılması, kitlesel özelleştirmeler, sosyal konutların satışı olsun Thatcher, büyük bir ülkede savaş sonrası devletçi konsensüse ciddi bir şekilde karşı çıkan ilk lider oldu.
Ama yalnız değildi. Başbakan olduğunda küresel çapta devlet karşıtı hareket zaten başlamıştı. Üstelik Thatcher'dan kısa bir süre sonra 1980'de ABD'de Ronald Reagan devlet başkanı olmuştu. Jimmy Carter seçilmiş olsaydı Thatcher'ın ilk dönemi bugün farklı anlatılıyor olabilirdi.
Birçok açıdan Thatcher'ın iktidarının ilk yıllarındaki mücadelesi makro ekonomikti. Enflasyona karşı faiz oranları yüzde 10'un üzerine çıkarıldı; 1981'de artan işsizliğe karşı vergileri yükseltildi. Ekonominin tabandaki işleyişine karşı asıl mücadelesi ise daha sonra gelecekti.
Bütün bunları yaparken Thatcher, en sert muhalefeti gögüsleyerek kolektivist güdüye karşı savaş açan politikacı oldu.
Fakat tüm ekonomistler açısından onun ilk hatırlanacak mirası piyasa lehine yaşanan değişimdir. Bugün etrafımızı saran ve değişmesi pek muhtemel olmayan asıl değişim budur.
Finans krizi nedeniyle bazıları piyasanın aşırı serbestliğinden, tüketicinin fazlasıyla güç sahibi olmasından ve bireyin fazlasıyla riske maruz kalmasından şikayet ediyor. Bu devam etmekte olan önemli bir tartışma.
Ancak 1979'da hükümetlerin piyasalara ya da bireylere ne kadar az güven duyduğunu unutmamak gerekir. Takvimleri o tarihe götürmek isteyecek modern kapitalizm karşıtlarının fazla olduğunu sanmıyorum.
Bugün Thatcher hakkında taziyelerini ifade eden İşçi Partili politikacıların hiçbiri de böyle bir şeyi bir an için bile düşünmeyecektir.