Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün Gürcistan Dışişleri Bakanı David Zalkalian ile düzenlediği basın toplantısında, bir soru üzerine, "Doğu Akdeniz'de en uzun karası ve kıyıları olan iki ülke olarak ilişkilerimizin seyrine göre biz de yarın deniz yetki alanları konusunu Mısır'la müzakere edebiliriz, kendi aramızda da ileride bir anlaşma imzalayabiliriz" dedi.
Çavuşoğlu'nun bu açıklamayı yapmasına neden olan gelişme ise Mısır'ın Doğu Akdeniz'de hidrokarbon faaliyetleri için çıktığı ihalede ilan ettiği alanı 28. meridyenin doğusunda, yani Türkiye'nin 2019'da Birleşmiş Milletler'e bildirdiği Türk kıta sahanlığının güney sınırında sınırlandırması oldu.
Bakan Çavuşoğlu, Mısır'ın Türkiye'nin kıta sahanlığına saygı gösteriyor olmasını olumlu karşıladıklarını kaydederken, Kahire'nin bu tavrını geçen sene Yunanistan ile imzaladığı deniz yetkilendirme anlaşması sırasında da gösterdiğini anımsattı.
Türkiye'nin tepkisine neden olan 6 Ağustos tarihli anlaşmayla Yunanistan ve Mısır, Doğu Akdeniz'de deniz sınırlarını belirlemiş ancak Kahire yönetimi Atina'nın girişimlerine karşın sınır çiziminin Meis Adası'ndan başlatılmasına karşı çıkmıştı. Yunanistan da böylece adaların otomatik olarak kıta sahanlığı yarattığı tezinden geri adım atmış olmuştu.
Bakan Çavuşoğlu geçen sene yaptığı açıklamalarda da Mısır'ın Türk kıta sahanlığının güney sınırını kabul ediyor olmasından Ankara'nın memnuniyet duyduğunu kayda geçirmişti.
Türkiye ile Mısır arasında asıl merak edilen süreç, son dönemde giderek artan yumuşama işaretlerinin siyasi ilişkilere nasıl ve ne zaman somut olarak yansıyacağı. Türkiye, Mısır'da 2013 yılının Temmuz ayında Abdülfettah es-Sisi'nin Muhammed Mursi'yi darbeyle devirmesine en sert ve en uzun tepki veren ülkeler arasında yer almıştı. Türkiye ve Mısır, darbeden sonraki süreçte diplomatik ilişkilerini maslahatgüzar seviyesine çekmişler ve temaslarını en alt düzeye indirmişlerdi.
Türkiye'nin darbeye karşı çıkması, Sisi'yi ağır dille eleştirmesi Mısır'ın yeni yönetiminin en büyük destekçileri olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) de tepkisine neden olmuş ve Ankara'nın bölgesel ilişkilerinde olumsuz sonuçlar doğurmuştu.
Türkiye'nin Filistin meselesi nedeniyle İsrail'le de ilişkilerin bozulması ve bu genel olumsuz durumun Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından Doğu Akdeniz hidrokarbon zenginlikleri açısından kullanılması Ankara'nın yeni bir değerlendirme yapmasına ve başta İsrail ve Mısır olmak üzere ilişkilerini onarma arayışına girmesine yol açtı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen yıl Ağustos ayında yaptığı bir açıklamayla Türkiye ve Mısır istihbarat servisleri arasında görüşmeler yapıldığını duyurmuştu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da Mısır'la normalleşme açısından bazı girişimlerin olduğunu kaydetmiş ve hatta Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile 2020'de yapılan İslam Konferansı Örgütü toplantısı sırasında yüz yüze görüştüğünü ve ilişkileri normalleştirmek için bir yol haritası üzerinde çalışma teklifinde bulunduğunu bildirmişti.
Bu temaslar neticesinde Türkiye ve Mısır karşılıklı jestler yaptılar ve birbirlerini uluslararası örgütlerde engellemekten vazgeçmeye başladılar. En somut adım ise Türkiye'den geldi. Türkiye, Mısır'ın NATO toplantılarına katılımına koyduğu vetoyu 2020 içerisinde kaldırdı.
Türkiye'nin Mısır ile ilişkileri normalleştirme çabasına Kahire genel prensip olarak olumlu bakıyor. Temasların devam ediyor olması da bunun somut bir göstergesi olarak görülüyor. Ancak Kahire, normalleşmeyi bir süreç olarak ve Ankara'nın atacağı adımların bir sonucu olarak değerlendirme niyetinde.
Kahire'nin Ankara ile ilişkileri düzeltme sürecinde üç temel koşulu bulunuyor. Bunlardan en önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Türk devlet yöneticilerinin Mısır Devlet Başkanı Sisi'ye dönük ağır eleştiri içeren konuşmaları durdurmaları. Erdoğan'ın son dönemde Mısır liderliğini hedef almaktan vazgeçmesi bunun bir karşılığı olarak görülüyor.
İkinci bir koşul ise darbeden sonra Mısır'dan kaçarak Türkiye'ye yerleşen Müslüman Kardeşler bağlantılı kişilerin Kahire yönetimine karşı faaliyetlerine izin verilmemesi. İstihbarat kurumları arasında en çok konuşulan konuların başında Mısır'ın bu rahatsızlığı olduğu kaydediliyor.
Üçüncü önemli bir unsur ise Türkiye'nin Libya'daki askeri varlığı. Mısır'ın komşusu Libya'da Trablus hükümetini destekleyen Türkiye, Suriye'den çok sayıda cihatçı silahlı unsuru bu ülkeye getirmekle suçlanıyor. Bu konudaki en son açıklamayı Mısır Dışişleri Bakanı Şükri, 3 Mart'ta yapılan Arap Birliği toplantısında yaptı.
Mısır basınında çıkan haberlere göre, Arap Birliği dışişleri bakanlarının Türkiye'nin bölgedeki askeri müdahalelerini ve bazı Arap ülkelerindeki asker konuşlandırmalarını tamamen reddettiğini açıklayan Şükri, Türk politikalarının daha fazla kutuplaşma ve anlaşmazlıktan başka bir şeye hizmet etmediğini belirtti.
Bu koşullara karşı Ankara ilişkilerin normalleşmesi konusunda iyimser. Ankara'nın en önem verdiği unsurların başında taraflar arasındaki doğrudan diyaloğun sürüyor olması geliyor. Çavuşoğlu ile Şükri'nin uluslararası toplantılarda da olsa görüşmeleri, iki ülkenin diplomatik temsilcilerinin alt düzeyde ve istihbarat kurumlarının görüşüyor olmaları da önemli olarak görülüyor. Normalleşme sürecine bağlı olarak tarafların karşılıklı büyükelçi atamaları Ankara'nın hedefleri arasında.
Ankara'da yapılan değerlendirmelerde, Mısır'ın özellikle Doğu Akdeniz'de Yunanistan ile deniz yetki anlaşması imzalamasına karşın Türkiye'nin kıta sahanlığına saygı göstermesi önemli bir işaret olarak görülüyor. Mısır'da yapılan iç tartışmalarda, 2020'de Yunanistan ve geçmişte Kıbrıs Cumhuriyeti ile yapılan deniz sınırlandırma anlaşmalarında Mısır'ın aleyhine unsurlar olduğu, benzer anlaşmaların Türkiye ile yapılması durumunda Mısır'ın Akdeniz'de daha fazla egemenlik alanı elde edeceği görüşü gündeme geliyor.
Türkiye ve Mısır, Mursi'nin kısa süren iktidarı sırasında deniz yetkilendirme anlaşması konusunda görüşmelere başlama konusunu ele almışlar ama somutlaştıramamışlardı.
Ankara-Kahire ilişkileri açısından olumlu etki yapacak bir gelişme de başta BAE ve Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin Katar'a uyguladıkları blokajı kaldırmaları ve ilişkileri yeniden tesis etmeleri oldu. Katar ile Körfez arasındaki yumuşamanın Türkiye'nin de genel olarak hem Körfez hem de Arap ülkeleriyle ilişkilerine olumlu yansıması bekleniyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Ocak ayında yaptığı bir açıklamada, Türkiye'nin BAE ile ilişkileri düzeltmek istediğini ancak Abu Dabi yönetiminin de benzer bir iradede olması gerektiğini kaydetmişti. BAE, Suudi Arabistan ve Mısır son yıllarda giderek daha da artan bir ivmeyle dış politika konularında beraber hareket ediyorlar. Yemen ve Libya'daki çatışma süreçleri bu işbirliğinin en yoğun görüldüğü alanlar oldu.
Bu değerlendirmeleri yapan Ankara, diyalog sürecinin kesintiye uğramadan devam etmesi durumunda Kahire ile ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesini umuyor.