HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Türkiye'de hipertansiyon görülme sıklığı son derece yüksek"

Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol: - "Türkiye'de hipertansiyon görülme sıklığı son derece yüksek. 140-90 mmHg eşik değer alındığında ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31,2'sinde hipertansiyon var. Kadınlarda bu oran yüzde 36, erkeklerde ise yüzde 30 oranındadır" - Prof. Dr. Vedat Aytekin: - "Tansiyon yani kan basıncı ölçümlerini halkımız kendisi de yapabilir. Kullanılacak tansiyon aleti tercihen üst kol ortasına veya el bileğine yerleştirilen klasik, yarı otomatik veya otomatik bir cihaz olabilir. Ancak ölçüm hatalarını azaltmak için üst kol ortasına yerleştirmek ve otomatik bir cihaz kullanmak daha doğru olacaktır"

İSTANBUL (AA) - Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, hipertansiyonun Türkiye'de de önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu belirterek, "Türkiye'de hipertansiyonun görülme sıklığı son derece yüksek. 140-90 mmHg eşik değer alındığında ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31,2'sinde hipertansiyon var. Kadınlarda bu oran yüzde 36, erkeklerde ise yüzde 30 oranındadır." dedi.

Erol, Taksim'de bir otelde düzenlenen basın toplantısında, Türk Kardiyoloji Derneği olarak hipertansiyon bilincini artırmak amacıyla "Değerini Bil" sloganıyla sosyal medya üzerinden yürütülecek bir kampanya başlattıklarını söyledi.

Her üç erişkinden birinin hipertansiyon hastası olduğunu ifade eden Erol, yaşla birlikte hipertansiyon hastası sayısının arttığını, 70'li yaşlarda her üç kişiden ikisinin hipertansif hale geldiğini aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ülkemizde hipertansiyondan haberdar olma oranları, eskiye göre bir miktar düzelme olmakla birlikte yeterli değil. Hipertansiyonu olan hastaların ancak yüzde 55'i tansiyonunun yüksek olduğunu biliyor, yani her 100 hipertansiyonlu vatandaşımızın 45'i tansiyonunun yüksek olduğunun farkında dahi değil. Türkiye'de hipertansiyonun görülme sıklığı son derece yüksek. 140-90 mmHg eşik değer alındığında ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31,2'sinde hipertansiyon var. Kadınlarda bu oran yüzde 36, erkeklerde ise yüzde 30 oranındadır.

Tabii ki bu hastalar tanı alamadıkları için tedavi de alamıyorlar. Bunun ana nedeni hipertansiyonun belirtilerinin silik olmasıdır. Hipertansiyon baş ağrısı, kulak çınlaması gibi genel belirtiler veriyor ancak kronik yükseklikte bu belirtiler de olmayabiliyor, bu durum tanı konmayan hastaların tedavisiz yaşamalarına yol açıyor. Ancak kronik kan basıncı yüksekliği kalp damar hastalığı, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, beyin kanamaları ve felç için ana risk faktörü. Bu nedenle hipertansiyon hastalarının olabildiğince tamamının saptanıp tedavilerinin yapılarak toplumda hipertansiyona bağlı gelişebilecek birçok hastalığın önlenmesi mümkündür."

- "Değerini Bil sloganıyla kampanya başlatıyoruz"

Prof. Dr. Erol, Türkiye'de, hipertansiyon konusuna dikkati çekmek, bilinci artırmak, tanı almamış, hastalığının farkında olmayan bireylerin saptanması amacıyla harekete geçtiklerini ifade ederek, "Türk Kardiyoloji Derneği olarak 'Değerini Bil' sloganıyla ağırlıklı sosyal medya üzerinden yürüteceğimiz bir kampanya başlatıyoruz." şeklinde konuştu.

Bir yıl devam edecek kampanya hakkında bilgi veren Erol, şöyle devam etti:

"Bu kampanyada sosyal medyadan olabildiğince daha fazla kişiye ulaşarak olabildiğince fazla kişide kan basıncının ölçülmesi ve tanı almamış hipertansiyon hastalarının ortaya çıkarılması ve uygun tedavilerinin yapılmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Hedef kitlemiz tabii ki toplumumuzun tümü ancak bu kampanya ile sosyal medyayı nispeten daha sık kullanan gençlerimiz ve çocuklarımızda bilinçlendirerek hem kendilerinin hem de ebeveynlerinin tansiyonunu ölçtürmelerini, yani değerini bilmelerine ve bu bilincin geliştirilmesinin gelecekte de hipertansiyon bilincinin artırılmasına katkı sağlayacağını düşünmekteyiz."

Erol, sosyal medya ağlarında, haftada üç kez farkındalığı artıracak mesajlar yayınlanacağına dikkati çekerek, "Ayrıca www.degerinibil.net mikro sitesi üzerinden halkın hipertansiyonla ilgili bilgilendirilmesi amacıyla, kısa videolar ve bilgilendirme yazıları paylaşılacaktır. Yine bu kampanyayı halkımızın günlük yaşamda sıklıkla karşılaşabileceği yerlerde billboardlar, hastane ekranları ve benzeri görsellerle de destekleyeceğiz. 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü'nde ise kampanyamızı daha da zenginleştirmek istiyoruz." bilgisini paylaştı.

- "Tansiyon ölçümlerini halkımız kendisi yapabilir"

Prof. Dr. Vedat Aytekin de tansiyon ölçümlerinin her evde rahatlıkla yapılabileceğini anlatarak, "Tansiyon yani kan basıncı ölçümlerini halkımız kendisi de yapabilir. Kullanılacak tansiyon aleti tercihen üst kol ortasına veya el bileğine yerleştirilen klasik, yarı otomatik veya otomatik bir cihaz olabilir. Ancak ölçüm hatalarını azaltmak için üst kol ortasına yerleştirmek ve otomatik bir cihaz kullanmak daha doğru olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

İlk kullanımlarda birkaç kez tecrübeli, profesyonel bir kişinin ölçümüyle kendi ölçümlerini eş zamanlı olarak karşılaştırmanın uygun olduğunu aktaran Aytekin, şöyle devam etti:

"İlk ölçümde her iki koldan ölçüm yapılmalıdır, iki kol arasında 5 mmHg'ya kadar fark olabilir. Daha sonraki ölçümlerde yüksek ölçülen taraftan takip yapılmalıdır.
Ölçüm yapılmadan önce 5 dakika kadar sakin bir ortamda ve oturur konumda istirahat edip ardından ölçüm yapmak daha doğru rakamı verecektir. Tansiyon ölçmeden önceki son yarım saatte kafein alınmamalı, sigara içilmemiş olmalıdır. Ölçüm birkaç dakika arayla 2 kez tekrarlanmalı ve çelişkili bulunursa bir kez daha yapılmalıdır.
Evde ölçüldüğü zaman, normal tansiyon değerleri büyük tansiyon için 135 mmHg'nin altı, küçük tansiyon için 85 mmHg'dır. Doktor ofisinde yapılan ölçümlerde bu oranın ise biraz daha yüksek çıkabilmektedir."

- "Hastaların tedavisi kadar, takibi de tedavinin bir parçasıdır"

Prof. Dr. Atila Bitigen ise hipertansiyon hastalarının takibinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Hastaların tanı ve tedavisi kadar tanı konulduktan sonra takibi de tedavinin bir parçasıdır. Hastanın takibi, hastanın ve yakınlarının bilinçlendirilmesi, kan basıncı değerinin takibi, ilaç ve ilaç dışı tedaviye uyumun artırılmasını içerir. Tedavi başlanan hasta, ilacın kan basıncı üzerine olan etkisinin ve muhtemel yan etkilerinin değerlendirilmesi amacı ile tedavinin başlanmasını takiben 2-4 hafta aralıklarla görülmelidir. İlaçların maksimum etkileri genellikle günler veya haftalar içinde görülür." şeklinde konuştu.

Kan basıncı açısından hedeflenen değerlere ulaşıldığında kontrol vizitelerinin araları açılıp, hastanın birkaç ayda bir görülebileceğinin bilgisini veren Bitigen, şunları kaydetti:

"Hasta takibinde bir amaç da düzeltilebilir risk faktörlerinin kontrol edilmesidir. Hipertansiyon tedavisinin eşittir ilaç tedavisi olmadığı bilinci hastalara verilmelidir. Yaşam tarzı değişiklikleri diye özetlediğimiz düzeltilebilir risk faktörlerinin ortadan kaldırılması her vizitte kontrol edilmeli ve hastaya bunun önemi tekrar tekrar vurgulanmalıdır. Şişman bir kişinin 10 kilogram vermesinin bir ilaç kadar tansiyonu düşüreceği, yine sporun, tuzsuz yemenin, uygun beslenmenin, sigaranın bırakmanın önemi her doktor ziyaretinde kontrol edilmelidir.
Viziteler sırasında kan basıncı yüksekliğinin devam ettiği tespit edilen hastalarda bunun sebepleri araştırılmalıdır."

Konuşmaların ardından "Değerini Bil" kampanyası kapsamında hazırlanan video sunumu gösterildi.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler