Rengin Arslan
BBC Türkçe, İstanbul
Iraklı Hristiyan bir kadın, Keldani-Asuri Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği'nde görüşme için bekliyor. Fotoğraf:AFP
Irak Şam ve İslam Devleti (IŞİD) Suriye'nin yanı sıra Irak'ta da yeni topraklar ele geçirdiğinde, önceden Suriyeliler için bir kaçış noktası olan Türkiye, Iraklılar için de bir sığınağa dönüştü.
Her ne kadar Suriyeliler kadar görünür olmasalar da, IŞİD'in Musul'u aldığı Mayıs ayından bu yana yaklaşık 100 bin Iraklı evlerini bırakarak buraya geldi.
Kurtuluş'un arka sokaklarından birinde bundan üç ay önce Musul'un bir köyünden kaçıp İstanbul'a gelen bir aileyle buluşuyorum.
İstanbul'un bu semtine gelip yerleşmelerinin tek nedeni var: Yıllardır savaşlardan ve en son kendileri gibi IŞİD'den kaçan pek çok Iraklının İstanbul'da bu semte gelmesi.
Üstelik Musul'un Hristiyanlarından olan bu aile için semti çoktan terk etmiş Rum ve Ermenilerden kalan kiliseleri görmek, Pazar günleri Harbiye'deki Saint Esprit Kilisesi'nde ayine gitmek, onlara evlerinden çok da uzakta olmadıkları hissi veriyor. Kısa bir süreliğine olsa da..
'30 yıllık hayatımı bavula koydum geldim'Evde bir anne ve iki çocuğu karşılıyor beni. Kimse adının yazılmasını istemiyor. Anne 54 yaşında. Hikayeyi o anlatıyor. Sorduğum sorulara ilk yanıtı ise önce hep kısa bir sessizlik oluyor, ağlıyor ve sonra konuşmaya başlıyor. Buraya neden geldiniz diye sorduğumda olduğu gibi... "Kasım'da geldik. IŞİD'den kaçtık. Köyümüze yaklaştıklarını duyduk. Evimizi olduğu gibi kapattık. Kapıyı kapatıp çıktık. Gidecek kimsem yoktu Irak'ta. Ne akraba, ne başka bir şey. 30 yıllık hayatımı küçük bir bavula koyduk ve çıktık" diyor.
27 yaşındaki en büyük çocuğu ise "Bütün hatıralarımız orada kaldı. Çocukluk resimlerimiz yok artık. Ama düşünün ki yanımıza evdeki birikmiş paramızı almayı bile unutarak kaçtık" diye anlatıyor. Musul'da muhasebeci olarak çalışıyormuş IŞİD bölgeyi ele geçirmeden önce.
Irak'ın Şabak toplumundan sığınmacılar Musul'dan kaçarak Erbil yakınlarındaki Baharka kampına gitti.
Peki önceden hayatları nasıldı? Bunu sorduğumda çizdikleri tablo da aydınlık değil. Anne, "Savaş, savaş, savaş" diye yanıtlamaya başlıyor. "1960'lardan beri öyle veya böyle savaş var. Kuzenlerim Irak-İran savaşında öldü. Benim 14 yaşındaki kızım çamaşır asmaya çatıya çıkmaya korkuyordu. Bir şey değişmiyor" diyor.
Sonra oğlu sözü alıyor. Yaşının yettiği tarihi anlatıyor: "Hele 2003'ten beri her zaman bir şey olmasını bekliyorduk. Başımıza gelebilecek en iyi şey bir bombanın düşmesiydi, öyle düşünün. Çünkü bizi vurmayabilir diye düşünüyorduk."
'Hasta olmamaya bakıyoruz'Kendilerini Türkiye'de güvende hissediyorlar. Ancak para kazanmak imkansız, sağlık olanakları erişimleri yok. Evin babası, ailesi için para kazanmak için Irak'ta kalmış. Doha'ya giderek çalışmaya başlamış. Anne en çok 14 yaşındaki kızı için endişeleniyor. Onu Ezidi kadınların kaderinin bir benzerini yaşamaktan kaçırabildiği için mutlu ama "Şu an çok kritik bir yaşta, eğitim alması gerek, okula gitmesi gerek" diyor.
Statü olarak Suriyelilerden farklı olan Iraklıların özellikle sağlık hizmetlerine erişim için adımlar atılmaya başlansa da bugüne kadar pek çok sıkıntı yaşanmış. Örneğin bu aile bir hastaneye gittiğinde ücretsiz muayene olamıyor. Peki ne yapıyorsunuz diye sorduğumda, "Hasta olmamaya bakıyoruz" diye yanıtlıyor anne.
'Göçmen insan kayıp insandır'Keldani-Asuri Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği'nin kurucularından Francois Yakan. Foto: AFP
Keldani-Asuri Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği hem Türkiye'ye gelen sığınmacıların kayıtlarını Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) adına kayıt yapan derneklerden biri hem de kendilerine gelenlere olabildiğince yardım etmeye çalışıyorlar. Galatasaray'daki binasında ziyaret ettiğim, derneğin kurucularından François Yakan, bu ay yaklaşık sekiz bin kişiye giyecek yardımı yaptıklarını söylüyor. Ve ekliyor: "Şu an Suriyeliler görünüyor sadece ama Iraklılar da çok perişan. Iraklılara göçmen statüsü veriliyor sadece ama bir yardım yok. Eğitim ve sağlık yok, gıda yardımı yok" diyor.
"Onları hayatta tutmak bize kalıyor. Göçmen insan kayıp insandır" diyor. Genelde ucuz evlerde, gecekondularda yaşadıklarını söylüyor.
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği'nin (SGDD) verdiği bilgiye göre 62 uydu kente yönlendiriliyor Iraklılar.
SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, "Suriyelilerin sağlık masraflarını AFAD karşılıyor. Onun dışındaki gruplara ise bir kimlik numarası veriliyor ve onlar SGK'lı oluyor. Masraflarını SGK karşılıyor. Ancak özellikle Mayıs ayından sonra gelen Iraklı nüfusun da Suriyeliler ile aynı kapsama alınacağı bilgisi verildi. Ancak onlara verilen numara SGK sisteminde görülmedi. Dolayısıyla bir sıkıntı doğdu. Kanser, böbrek rahatsızlığı olanlar ciddi sıkıntı yaşadı. Mayıs'tan sonra gelen Iraklılar arada kaldı" diyor.
'Artık geri dönüş yok'Ancak bu durumun artık değişmesi bekleniyor. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş iki hafta önce yaptığı bir açıklamada, "Irak'tan gelen Türkmenler ve Ezidiler. Bu gelen komşularımızın, yeni misafirlerimizin dün akşamki Bakanlar Kurulu toplantısında aldığımız karar gereği, bütün sağlık hizmetlerinden, ister acil olsun, ister normal şartlarda olsun yararlanması da bundan sonra mümkün olacaktır. Bunu da yeni bir haber olarak, yeni bir müjde olarak vermeyi uygun görüyorum'' demişti.
Kavlak da bu açıklamadan sonra yapılacak düzenlemeyle, Iraklıların sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanmasıyla ilgili sorunların çözülmesini beklediklerini söylüyor.
Sayıları Suriyeli mülteciler kadar çok değil ve gidecekleri şehirler resmi kurumlar tarafından belirlenmiş. Bu nedenle Iraklı sığınmacılar belli başlı illerde büyük sayılara ulaşmadıkları için Suriyeliler kadar görünür değiller. Ama onlar da memleketinden kaçmak zorunda kalanların zor kaderini yaşıyor. Üstelik sağlık ve eğitim gibi konulardaki düzenlemeler Mayıs ayındaki beklenmedik göçün de etkisiyle biraz zaman alacak gibi görünüyor.
Bütün bunların arasında yine evin annesinin söyledikleri onların derdini en iyi şekilde yansıtıyor belki de: "Artık geri dönüş yok. Irak'tan kaçmak için geç bile kaldık. Geç fark ettik. Artık çocuklarımın güvenle çalışabileceği bir yerde yaşamak istiyorum."
Tarif ettikleri bu yer Türkiye de değil. Türkiye'de çalışmaları yasal olarak mümkün değil. Ancak kayıtdışı çalışmak istemiyorlar. Bunun onların "başını daha çok derde sokmasından" kaygılılar. Bunun için daha önce akrabalarının yaptığı gibi üçüncü bir ülkeye yeni bir statü ile gitmek en büyük istekleri.
Annenin dediği gibi, ailelerini bir arada tutarak, her insanın hakkı olan "normal bir hayat sürmek" tek istekleri.