HABER

Uludağ'ın karları erken eridi

BURSA (İHA) - Bursa'nın en önemli su kaynağı olan Uludağ'ın 2 bin 543 metrelik zirvesinde Mayıs ayında karların erimesi, içme suyu ihtiyacı ve ekolojik sistemdeki endemik türlerin geleceği açısından ciddi bir tehlike sinyali veriyor.

Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında yapılan zirve faliyetinde 2 metre karla mücadele ettiklerini belirten Yıldırım Belediyesi Dağcılık Kulübü üyeleri, bu yıl 19 Mayıs'ta gerçekleştirdikleri zirve yürüyüşünde çanaklarda kalan çok az miktardaki karın dışında her yerin açıldığını ifade etti. İlk defa Mayıs ayında 2 bin metrenin üzerindeki yüksekliklerde Uludağ'da kar bulunmaması, tonlarca suyun yaz aylarında şehre inmeyeceği anlamını taşıyor. En önemlisi ovadaki ve civardaki yer altı kaynaklarını uzun zamanlar sonra besleyecek olan kar yığınlarının bulunmaması, gelecekte yer altı sularında da ciddi kayıplar meydana getirecek.

Bursa'da kar yağışının azalması ve erken erimesinin etkilerinin akademik platformlarda tartışılmasını isteyen dağcılar, çoğu kimsenin Nisan Mayıs aylarında çıkmadığı Uludağ'ın zirvesindeki bu değişimi görerek, gelecek yıllar için alınacak tedbirleri şimdiden oluşturmaları gerektiğini bildirdi.

"İNSAN HAYATI ÖNEMLİ AMA ENDOMİK TÜRLER DE ETKİLENECEK"

Dağlardaki kar azlığı ve erken erime sıkıntısı, su kaynaklarının dengesini bozarak insan hayatını etkileyeceği kadar, sadece bölgede yetişen endomik, nadir bulunan bitki türlerini de ciddi anlamda tehdit ediyor. İklim ve kar durumu değişiklikleriyle yakın zamanda Uludağ'a has bitkilerden yüzde 10'unun ortadan kalkmasından endişe ediliyor.

Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Hulusi Malyer, iklim değişikliği ile birlikte ciddi kayıpların yaşanacağına dikkat çekerek, "Türkiye sahip olduğu yaklaşık 12 bin bitki taksonu ile dünyada önemli bir yere sahiptir. Her yıl floraya eklenen katkı oranı ise yüzde 5'tir. Türkiye'den 25 kat büyük olan Avrupa'da ise takson sayısı 11 bin olup bunun da 5 bin 500'ü Yunanistan'da yaşamaktadır. Ülkemiz sahip olduğu bu zenginliği, sahip olduğu başka özelliklerine borçludur.

Türkiye'de çok çeşitli makro ve mikro iklim alanlarının bulunuşu, engebeli bir topoğrafya (yüksek dağlar, yaylalar, ovalar) ile izole alanların varlığı ve Anadolu'nun geçmiş dönemlerde yaşanan buzul çağından çok az etkilenmiş olması bugünkü bitki çeşitliliğinin başlıca sebepleri arasında sayılabilir. Türkiye Florası'nı oluşturan taksonlardan yaklaşık 3 bin 800'ü endemiktir. Dünyada sadece Türkiye'de yetişir. Endemizim oranı ise yüzde 31'dir. Endemizim oranının bu kadar yüksek oluşu özellikle topoğrafyanın oluşturduğu izole alanlar yanında hem topoğrafya hem de mikroklima sonucu oluşan farklı habitatların ülkemizdeki zenginliğidir.

Ayrıca Anadolu'nun jeolojik yapısına bağlı olarak meydana gelmiş tuzcul bölgeler, serpantinli ve jipsli kayaçlar üzerlerinde çok özel endemik türlerin yaşamasına olanak sağlar" dedi.

Ülke topraklarının ve tarımsal alanların çölleşmesi; aşırı toprak işleme, tarımda kullanılan kimyasal maddelerin artması, aşırı bitkisel üretim ve doğal bitki türlerinin yok edilmesi sonucu verimli toprakların taşınması veya kalitesinin düşmesinin bir tehdit olduğunu anlatan Prof. Dr. Hulusi Malyer, "Çölleşme, toprak verimliliğinin ve bitkisel üretimin azalmasına neden olmakta, bitkisel örtünün azalması da toprak erozyonlarına, toprağın tuzlulaşmasına ve yakın civarda bulunan su kaynaklarının kalitesinin
düşmesine sebep olmaktadır. Genel anlamda tüm dünyadaki bitki türlerinin yüzde 10'undan fazlası yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Türkiye de bu kapsam içindedir. Ayrıca Türkiye, iklimini değiştiren enerji kaynaklarına oldukça yoğun bağlı durumda olup, istatistikler de bunu desteklemekte ve hatta büyük karbondioksit kirleticilerinden biri olabileceğini belirtmektedir. Tüm dünyada bitki çeşitliliğinin korunması amacıyla uluslararası düzeyde çeşitli çalışmaların yapıldığı gözlenmektedir. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 187 ülkenin bitki çeşitliliğinin korunmasını amaçlayan Küresel Bitki Koruma Stratejisi 19 Nisan 2002'de oybirliğiyle imzalandı" diye konuştu.

Türkiye'nin zengin bitki alanlarının koruma altına alınması yönünde atılmış en önemli adımlardan bir tanesi de 2005 yılında yayınlanmış olan Türkiye'nin 122 Önemli Bitki Alanı kitabı Türkiye'nin zengin doğal habitatlarını korumaya yönelik olarak hazırlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Malyer, "Yine ülkemizde yapılan organik tarım çalışmaları da gün geçtikçe revaç bulmaktadır. Ancak endomik bitkilerin bulunduğu Uludağ gibi alanlarda yapılaşma, su pınarlarının toplanması, kar sıkıntısı gibi konular ciddi olarak masaya yatıralarak ortak görüşlerle karara bağlanmalıdır. Çağdaş uygarlığı tehdit eden kirlilik krizinin boyutları gerçekçi bir şekilde incelendiğinde; ekosistemlerin devamlılığının tehlikeye girme oranının artması endüstrileşmiş ülkelerin yetkili yöneticilerinin anlayışlarının değişmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarının bulunmasına, yeryüzündeki biyolojik çeşitliliğin korumasına ve biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanmasına ve bu konularda yapılması zorunlu eğitim
programlarına bağlıdır" şeklinde konuştu.

En Çok Aranan Haberler