ANKARA (ANKA) – Uluslar arası Saydamlık Örgütü'nün 2007 Küresel Yolsuzluk Raporu'nda Türkiye'de yargının siyasallaştırılmaması istendi, adalet sektörünü temizlemeye yönelik çabalara siyasi ve kurumsal desteğin düşük kaldığı belirtildi. Raporda, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na avukat üye alınması, Adalet Bakanlığı'nın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan çekilmeye ikna edilmesi, HSYK'nın Adalet Bakanlığı'ndan tamamen ayrılması, yargıç ve savcı yemininin yolsuzluk konularını içermesi gibi öneriler dile getirildi.
Yolsuzluğa karşı Uluslar arası Saydamlık Örgütü'nün (Transparency International, TI) hazırlayıp Cambridge University Press'in bastığı 2007 raporunun konusunu bu yıl yargı oluşturdu. Raporda ABD, Rusya ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu birçok Avrupa ve dünya ülkesi incelendi.
Raporun başında dünyada adli yolsuzlukların "hükümet-meclis etkisi" ve "rüşvet" olmak üzere iki alanda incelendiği belirtilirken, "Politikanın yargıya müdahalesi biçimindeki yolsuzluğun engellenmesinde anahtar; yargıçlara ani görevden uzaklaştırma ya da tarafsız araştırma yapılmadan gerçekleştirilen tayinlere karşı kalkan oluşturacak anayasal ve yasal mekanizmalardır" denildi.
-YARGIÇA AŞIRI DOKUNULMAZLIK ZARARLI-
Bu korumanın mahkemelerin, dış etkenlere karşı bağımsız olmasına kadar gidebileceği belirtilen raporda, "Fakat sırasıyla Türkiye, Pakistan ve Nepal'de rastlandığı gibi, yargıçların çağ gerisinde kalmış bir takım bağışıklıklara sığınmalarına izin verilmesi, kanunlara sert biçimde itaatsizlik gösterilmesi ve meslektaşlar arası dayanışma görülmesi eşit düzeyde sorunlara yol açabilir. Burada, bağımsızlık ve hesap verebilme arasında dikkatli bir denge oluşturmak ve birçok hükümet ve adliye çevresinin istek duyduğundan daha fazla saydamlık istenmektedir" denildi.
-YARGIDA BOZULMAYA İNANANLAR SIRALAMASINDA TÜRKİYE 16'NCI-
Rapora göre, Paraguay, yargıda yolsuzluk olduğuna inanan en fazla kişinin yaşadığı ülke olarak başı çekiyor. Paraguay'dan sonra ilk 20 şöyle sıralanıyor: Peru, Kamerun, Makedonya, Bolivya, Meksika, Hırvatistan, Hindistan, Bulgaristan, Nijerya, Gabon, Arjantin, Dominik Cumhuriyeti, Ukrayna, Panama, Türkiye, Senegal, Fas, Tayvan, Rusya.
Listenin sonunda bulunan, yani yargılarından emin insanların en fazla yaşadığı ülkelerin ise Danimarka, Singapur ve İsveç olduğu belirtildi.
-YARGISAL BAĞIMSIZLIK VE YOLSUZLUK–
Raporda, politik aktörlerin yargı bağımsızlığına muhalefet ettikleri, direnişin iktidarlarının kontrol edilmesini ve çıkarlarının bozulmasını istemeyen "başkan" ya da yasama meclisi üyelerinden kaynaklandığı ifade edildi ve şöyle denildi:
"Bu tip direnişlerde hükümetler mahkemelerin etkisini, bütçeyi, maaşların ve çalışma koşullarının zayıflaması için düşük tutarak sınırlamaya çalışabilir. Adli atamaları yasal liyakat esaslarına tabi tutmadan ‘clientelist' yani patronaj ilişkisi temelinde, siyasi çıkarlar doğrultusunda gerçekleştirirler. Rapordaki ülke değerlendirmeleri, bir dizi Latin Amerika ülkesi, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, Pakistan, Rusya, Sri Lanka ve Türkiye'de yargıçların seçimi üzerindeki siyasi etkiyi belgelemektedir."
-"BAĞIMSIZ DEĞİL"–
Raporun "Türkiye'de Yargı: Yolsuzluğun Kökünü Kazıma" başlıklı bölümünde "Türkiye kimlik kartı" yer aldı. Türkiye'de 100 bin kişiye 7 yargıç düştüğü, kariyerinin başlangıcında bir yargıcın yıllık 16 bin 505 dolar maaş aldığı, üst düzey mahkeme yargıçlarının yıllık maaşlarının 34 bin 660 dolara ulaştığı, yargının yıllık bütçesinin 1.2 milyar dolar olduğu, toplam bütçe içindeki payının yüzde 1 düzeyinde bulunduğu belirtildi. Kimlik kartının "Disiplin ve yönetsel gözetimden sorumlu kuruluş" hanesinin karşısına "Bağımsız değil" ifadesi yazıldı. Rapora şöyle devam edildi:
"-Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk 60 yılında görece düşük olduğu kabul edilen yargıda yolsuzluk, son 20 yılda, kamuoyu anketlerinin yargıya duyulan güvende azalma sinyali verdiği bir noktaya yükselmiştir. Basında hakim ve savcıların karıştıkları skandalların sayısının artışı bu algılamayı ortaya koymaktadır.
-Bu gelişme, basının yolsuzlukları haber yapabilme yeteneğinin artışından çok, yolsuzluğun artışını yansıtmaktadır, çünkü son yıllarda basın özgürlüğünde önemli bir genişleme söz konusu olmamıştır.
-Anayasa, ‘yasa önünde eşitlik', ‘mahkemenin bağımsızlığı ve herkes için adalet' ilkelerini, hukukun üstünlüğünden kaynaklanan yönetim ilkeleri olarak özellikle tanımlamaktadır, buna karşın yargıda yolsuzluk var olmaktadır.
-Yolsuzluğun bulunduğu düşüncesi, halkın yargıyı, Türkiye'de vergi departmanından sonra Türkiye'nin en fazla bozulmuş ikinci sektörü olarak görmesine yol açmıştır."
-"YOLSUZLUĞU ARAŞTIRDI SORUŞTURULDU"–
Raporda kimi kanıtların bu algılamaları doğruladığı, 1999'da Akdeniz Üniversitesi'nden Prof. Hayrettin Ökçesiz'in İstanbul Barosu'yla işbirliği halinde yaptığı araştırmada 666 avukattan yüzde 95'i oluşturan 631'inin yargıda yozlaşma bulunduğu yanıtını verdiği iade edildi. Prof. Ökçesiz'in daha sonra bir soruşturma geçirdiği ve daha fazla araştırma yapmaya kimsenin cesaret edemediği de kaydedildi.
-TÜM SİSTEM BOZULMUŞ DEĞİL–
Yargıda yolsuzluk tartışmalarının tüm sistemin bozulduğu anlamına gelmeyeceği kaydedilen raporda, basındaki değerlendirmelerden ve AB kuruluşlarınca yapılanlar dahil uluslar arası raporlardan yararlanıldı. "Yargı atamalarına siyasi müdahale" başlığı altında şöyle denildi:
"-Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu sistemin en hassas noktasındadır.Bu kurul aynı zamanda sekreterya görevini yerine getiren Adalet Bakanlığı içinde toplanır. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yargı bağımsızlığı ilkesinden bu sapmayı 2005 parlamento açış konuşmasında vurgulamış, konu AB 2005 İlerleme Raporu'nda da eleştirilmişti.
-BOZULMANIN NEDENİ–
-Yargıda bozulmanın bir nedeni de, yargısal görev yerlerinin doldurulmasında siyasi müdahale ve yüksek kurula atamalarda Adalet Bakanlığı etkisidir. Yüksek kurul (HSYK) personelle ilgili tüm kilit kararları sonuçlandırır, temyiz mahkemeleri dahil yargıçları ve tüm seviyedeki savcıları atar, terfi ve tayinlerden, dokunulmazlıkların kaldırılmasından sorumludur. Ancak atama ve tayin listeleri önce, yargıç ve savcıların davalardan uzaklaştırılmasında da kritik etkiye sahip olan Adalet Bakanlığı'nca incelenmektedir.