HABER

Yargıtay, 'Başbakanın kasası' ibaresini hakaret saydı

İş adamı Remzi Gür, Aydınlık dergisinin 25 Kasım 2009 tarihli sayısında, "Kendi sesiyle ispatlıyoruz Remzi Gür, Tayyip'in kasası" başlığıyla yayımlanan haber nedeniyle dava açtı.

Yargıtay, 'Başbakanın kasası' ibaresini hakaret saydı

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, iş adamı Remzi Gür'ün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "gizli kasası" olduğunu iddia eden ve Erdoğan-Gür arasındaki telefon konuşmasını yayımlayan Aydınlık dergisinin eski sorumlu yazı işleri müdürü Ruhsar Şenoğlu'na verilen cezayı az buldu. Daire, Şenoğlu'na "kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması" suçundan verilen mahkumiyet kararı ile Şenoğlu'nun "hakaret" suçundan beraatına ilişkin kararı bozdu.

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Şenoğlu'nun kayda alınan konuşmaları, kişilerin izni olmadan yayımladığı ve bunu basın yoluyla yaptığının tüm dosya kapsamından anlaşıldığını belirterek, sanığı 6 ay hapis cezasına çarptırdı, hapis cezasını 3 bin lira para cezasın çevirdi. Mahkeme, sanığın "hakaret" suçundan ise beraatına karar verdi.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 12. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu.

Dairenin kararında, haber içeriğinin görünür gerçeğe uygun ve güncel olduğu, verilişinde de toplumsal ilgi bulunduğu kabul edilebilirse de derginin kapağı ve haberin bütünü göz önüne alındığında, "T.C. Başbakanının kişisel ödemelerini yapmak amacıyla katılanda bir miktar parayı saklı tuttuğu açıklandıktan sonra, katılanın hakkında bilinen anlamının dışına çıkılarak 'kasa' ibaresi kullanılıp, katılanın Başbakanın gizli kasası olacak derecede onunla kurduğu yakın ilişki sonucu firmasının sermayesini büyüttüğünün belirtildiği" aktarıldı.

Kararda, okuyucuda, katılanın bu ikili il sayesinde usulsüz kazanımlar elde edip zenginleştiği algısı doğuracak ve kesin kanaat oluşturacak biçimde, "Kasa' Remzi Gür, Tayyip Erdoğan'ın çok yakın dostu. Tatillerini birlikte geçirecek kadar samimi. Gür'ün sıfır sermayeyle girdiğini iddia ettiği tekstil sektöründe, özellikle AKP iktidarı döneminde hızla büyümesi dikkatlerden kaçmadı. Sermayesiz küçük bir şirketin Recep Tayyip Erdoğan iktidarıyla birlikte dev bir boyut kazanması, akıllara bunun kaynağının ne olduğu sorusunu getiriyordu. Terzilikten tekstil devine dönüşen Ramsey, Tayyip'in parasıyla mı zengin gözüküyordu?" şeklinde, haberi daha cazip kılmak amacıyla, hiçbir nesnel olguya dayanmayan değerlendirmelerde bulunulduğu kaydedildi.

Böylelikle katılan Remzi Gür'ün, küçük düşmesine yol açan değer yargısı içerecek, onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek, abartılı, saldırgan ve tahkir edici üslup kullanılarak "ölçülülük" ilkesinin ihlal edildiği vurgulanan kararda, "Konunun okuyucuya aktarılması sırasında, basının haber verme hakkı sınırlarının aşılması nedeniyle sanığın atılı hakaret suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçelerle beraat kararı verilmesi kanuna aykırıdır" denildi.

Kararda, hükümden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesi gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunmasının bozmayı gerektirdiği belirtildi.

Özel hayatın gizliliğini ihlal
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan kurulan mahkumiyet hükmünü de az bularak bozdu.

Kararda, Başbakanın kızının, katılanla, yurt dışından arama yapıp, görüşmek istediğinde, hangi telefon numaralarını tuşlaması gerektiği ve katılanın onunla iletişim kurup, kuramayacağı konusunda, katılanla, Başbakanın, telefon aracılığıyla yaptıkları konuşmaların, gizlice kaydedilmiş içeriğini, sorumlu yazı işleri müdürü olarak çalıştığı dergide, metin halinde yayımlayan sanığın, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu işlediğinin iddia edildiği kaydedildi.

Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK), kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu düzenleyen hükümlere yer verilen kararda, söyleşiden farklı, iki kişi arasında gerçekleşebilecek konuşmada konuşan tarafların aralarında geçen sözleri kaydetmesinin 133/1 maddesi kapsamında suç olarak tanımlanmadığı, koşulları bulunduğu takdirde eylemin aynı Kanun'un 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği belirtildi.

Kararda, elverişli bir aletle dinlenilen veya kaydedilen konuşma veya söyleşiden elde edilen bilgiler sayesinde kendi veya 3. kişi lehine maddi ya da manevi yarar yani fayda veya avantaj sağlanması, bu bilgilerin menfaat karşılığı olsun ya da olmasın ilgilisi dışındaki kişi veya kişilere verilmesi ya da diğer kişilerin dolaylı bilgi elde etmelerinin temin edilmesinin de ayrıca suç olarak tanımlandığı hatırlatıldı.

Hükümden sonra 5 Temmuz 2012'de yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 80. maddesiyle TCK'nın 133/3. maddesinde değişiklik yapıldığı ve kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin, hukuka aykırı ifşa edilmesi eyleminin suç olarak düzenlendiği hatırlatıldı.

"Zarfı açılmadan ışığa tutulan mektup"
Kararda, belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek gizliliği sağlamaya özen gösterip internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt gibi elverişli araçlar ve söz, yazı, işaret gibi ortak semboller aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının özel hayata ilişkin olsun, olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından özel çaba gösterilerek doğrudan veya dolaylı şekilde, zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi, okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi eyleminin haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği belirtildi.

Başkalarının haberleşme içeriklerinin ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa edilmesi, yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması eyleminin de bu suç kapsamında değerlendirileceği ifade edilen kararda, kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, belirli olmayan birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa etmesi eyleminin de haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği kaydedildi.

Kararda, şöyle denildi:

"Konuşmada, kişiler arasında vasıta bulunmaksızın iletişim gerçekleştiği halde haberleşmede elverişli bir araç sayesinde kişilerin iletişime geçtikleri, dolayısıyla katılanın T.C. Başbakanı ile yaptığı görüşme içeriğini basının haber verme hakkı sınırları dışına çıkarak, metin halinde yayımlayan sanığın eyleminin, taraflar arasındaki iletişimin telefon aracılığıyla gerçekleşmesi nedeniyle, TCK'nın 132/2. tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı ve sanığa hükmedilen cezada karar tarihinde yürürlükte bulunan TCK 132/4 maddesi gereğince artırım yapılması gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek sanığın kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan TCK 133/3. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilerek eksik ceza tayin edilmesi bozmayı gerektirmiştir."

Kararda, hükümden sonra 5 Temmuz 2012'de yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesiyle 31 Aralık 2011'e kadar basın yayın yoluyla işlenen adli para cezası ya da üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektirir suçtan açılan davaların ertelenmesine karar verildiği anımsatılarak, bu hüküm gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunmasının da bozma nedeni yapıldığı belirtildi. (AA)

Tüm haberler

En Çok Aranan Haberler