HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Yargıtayın Berberoğlu kararının gerekçesi tamamlandı (2)

Gerekçeden: - "Milli güvenlik bağlamında ciddi bir tehdit süreci devam etmekteyken yapılan haber suretiyle açıklanan, daha evvel açıklanmamış bölümleri ve içeriği itibarıyla devletin güvenliği ve siyasal yararlarını koruma kabiliyetini haiz olan bilgilerin halen 'sır' vasfını muhafaza ettiğinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır" - "Devletler de insanlar gibi hayatiyetlerine yönelik saldırı ve tehditler karşısında meşru savunma durumunda kalabilirler. Bu durumda olan devletlerin saldırıyı defetmek üzere orantılı biçimde müdahalede bulunmaları, karşılık vermeleri bir hukuka uygunluk nedeni olarak hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kabul görmektedir" - "Suriye Devleti topraklarında gerçekleşen iç savaş nedeniyle sınır komşusu olan ülkemize yönelik açık ve yakın tehdidin gerçekleşmesinden önce meşru savunma durumunda kalan devletin, yetkili organları marifetiyle halin gereklerine uygun, orantılı ve önleyici tedbirleri almak hakkına sahip olduğuna kuşku duymamak gerekir" - Berberoğlu hakkında kesinleşen hükmün bir örneği, Anayasa gereğince gereğinin takdiri için TBMM Başkanlığına gönderilecek

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin, Enis Berberoğlu'na durdurulan MİT tırları görüntüleriyle ilgili verilen cezanın onaması ve infazın durdurulmasına ilişkin kararının gerekçesi tamamlandı.

Suriye'deki iç savaş ve çatışmaların ülkenin milli güvenliğini ciddi manada tehdit ettiği belirtilen gerekçede, çatışmalardan kaçmak zorunda kalan 3 milyondan fazla mültecinin Türkiye'ye sığındığı, çok sayıda intihar eylemcisinin de sınırı aşarak ülkeye girdiği ve terör eylemleri gerçekleştirdiği anlatıldı.

Merkezi otoritenin kaybolduğu bölgede ortaya çıkan çok sayıda taşeron terör örgütünün, ülkenin toprak bütünlüğüne, milli güvenliği ve siyasi menfaatlerine açık ve yakın tehdit oluşturduğu, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek isteyen küresel güçlerin stratejik hamlelerinin dünya kamuoyunca da bilindiği belirtilen gerekçede, şöyle denildi:

"Bu itibarla milli güvenlik bağlamında ciddi bir tehdit süreci devam etmekteyken, sanık Berberoğlu tarafından temin edilip Can Dündar'a verilen ve Dündar tarafından da daha evvel haber yapan gazeteden farklı olarak geniş bir kitleye ulaşan Cumhuriyet gazetesinin 29 Mayıs 2015 tarihli nüshasında yapılan haber suretiyle açıklanan, daha evvel açıklanmamış bölümleri ve içeriği itibarıyla devletin güvenliği ve siyasal yararlarını koruma kabiliyetini haiz olan bilgilerin halen 'sır' vasfını muhafaza ettiğinin ve sırrın korunmasının demokratik toplumda gerekli olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Devletler de insanlar gibi hayatiyetlerine yönelik saldırı ve tehditler karşısında meşru savunma durumunda kalabilirler. Bu durumda olan devletlerin saldırıyı defetmek üzere orantılı biçimde müdahalede bulunmaları, karşılık vermeleri bir hukuka uygunluk nedeni olarak hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kabul görmektedir. Suriye devleti topraklarında gerçekleşen iç savaş nedeniyle sınır komşusu olan ülkemize yönelik açık ve yakın tehdidin gerçekleşmesinden önce meşru savunma durumunda kalan devletin, yetkili organları marifetiyle halin gereklerine uygun, orantılı ve önleyici tedbirleri almak hakkına sahip olduğuna kuşku duymamak gerekir."

-"Hiçbir devlet felaketlerin gelip çatmasını bekleyemez"

Hiçbir devletin felaketlerin gelip çatmasını bekleyemeyeceği belirtilen gerekçede, "Somut faaliyetin de bu kapsamda milli savunma ve siyasal menfaatlerin korunması bağlamında icra edilen bir görevin ifası olarak değerlendirilmesi gerekeceğinden savunmada ileri sürülen, sır olarak korunan bilgi ve faaliyetlerin suç oluşturduğu yönündeki ispat edilemeyen iddianın hukuki dayanağının da bulunmadığının kabulü gerekir." ifadesi kullanıldı.

Berberoğlu'nun, devletin milli güvenliği ve siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla devlet sırrı mahiyetinde icra edilen faaliyetlere ilişkin bilgi ve görüntüleri, haberi yapan Can Dündar'a, faaliyetten yaklaşık 16 ay sonra verdiğinin anlaşıldığı ifade edilen gerekçede, şu tespitlere yer verildi:

"Sanığın bilgi birikimi ve mesleki tecrübesine göre, eyleminin sonuçlarını bilebilecek durumda olduğu ancak Dündar'la saik/özel kast bakımından iştirak iradesi doğrultusunda sezgi ve zan düzeyini aşacak şekilde hareket ettiğini ortaya koyan kesin delil elde edilemediği, mahallinde gerekçeleriyle açıklanmıştır. Buna göre, sanığın niteliği gereği devlet sırrı olan bilgileri açıklamaktan ibaret eyleminin TCK'nin 329/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğunun kabulünde, aynı gerekçelerle anılan bilginin sır olarak korunmasının, suç tarihi itibarıyla de demokratik toplumda gerekli/zorlayıcı bir tedbir niteliğinde kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır."

Belirtilen nedenlerle kararın onandığı aktarılan gerekçede, Anayasa'nın 84/2. maddesi uyarınca milletvekilliğinin kesin hüküm giyme halinde düşmesinin, bu husustaki kesin mahkeme kararının genel kurula bildirilmesine bağlandığı anlatıldı.

TBMM üyesi hakkında, seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesinin, üyelik sıfatının sona ermesinden sonra mümkün olduğu belirtilen gerekçede, Anayasa'nın 83/3 maddesi gereğince Berberoğlu hakkında verilen ceza hükmünün yerine getirilmesinin üyelik sıfatının sona ermesine bırakılmasına karar verildiği kaydedildi.

Öte yandan, Berberoğlu hakkında kesinleşen hükmün bir örneğinin Anayasa'nın 84/2 maddesi gereğince gereğinin takdiri için TBMM Başkanlığına gönderileceği bildirildi. Karar Meclis Genel Kurulu'nda okunduğu takdirde Berberoğlu'nun milletvekilliği düşecek.
\

- Karşı oylar

Berberoğlu hakkındaki onama kararına iki üye farklı gerekçelerle muhalif kaldı.

Üye Hakan Yüksel, eylemin "devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama" suçu yönünden de araştırılması ve sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi görüşüyle karşı oy kullandı.

Üye Yusuf Hakkı Doğan ise Anayasa'nın 83/4. maddesine göre "tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturmanın, Meclisin yeniden dokunulmazlığı kaldırmasına bağlı olduğu" gerekçesiyle öncelikle durma kararı verilmesi gerektiği görüşüyle onama kararına muhalif kaldı. Doğan karşı oy gerekçesinde ayrıca, sırrın aleniyet kazanıp kazanmadığı yönünden Aydınlık gazetesinin konuya ilişkin nüshalarının incelenmesi gerektiği, eylemin sübutunun kabul edildiği takdirde, TCK'nin 327. maddesinde düzenlenen "devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme suçunu" oluşturduğu görüşünü aktardı. Doğan, eylemin gizli kalması gereken bilgileri açıklama olarak kabulü karşısında, bu konuda daha önce Aydınlık gazetesinde yayınlanan haber ve görüntüler nedeniyle kısmen sırrın açıklandığı ve tehlikenin hafiflediği göz önüne alınarak cezanın alt sınırdan verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu öne sürdü.

(Bitti)

Yerel Seçim 2024


En Çok Aranan Haberler