HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Yerel seçim 2019 - AKP'nin İstanbul adayı Binali Yıldırım'dan 'Meclis Başkanlığı'ndan istifa etmeli' çağrısına 'Seçim siyasi faaliyet değil' yanıtı

AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterdiği TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Meclis Başkanlığı'ndan istifa etmemesini 'Seçim bir siyasi faaliyet değildir' yorumuyla açıkladı. Yıldırım, tüm adayların görevlerinden istifa etmesi halinde kendisinin de istifa edebileceğini söyledi.

Yerel seçim 2019 - AKP'nin İstanbul adayı Binali Yıldırım'dan 'Meclis Başkanlığı'ndan istifa etmeli' çağrısına 'Seçim siyasi faaliyet değil' yanıtı

AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterdiği TBMM Başkanı Binali Yıldırım, CHP ve İYİ Parti yöneticilerinin, "Belediye başkanı seçilemeyeceğini bildiği için istifa etmediği" eleştirilerine, "Çıktığım yoldan geri dönmem, kazanacağım içlerine doğmuş" yanıtı verirken, Meclis Başkanlığı'ndan istifa etmemesini ise 'Seçim bir siyasi faaliyet değildir' yorumuyla açıkladı.

TBMM Başkanı Binali Yıldırım, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle, parlamento muhabirleriyle kahvaltıda biraya geldi.

Gazetecilerin parlamento faaliyetleri ile ilgili sorunlarını da dinleyen Yıldırım'a sohbet sırasında muhalefet partisi sözcülerinin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasına karşın TBMM başkanlığından istifa etmemesi ile ilgili yönelttikleri "Seçilemeyeceğini bildiği, zaten geri döneceği için istifa etmiyor" eleştirileri de soruldu.

TBMM Başkanı Binali Yıldırım, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Parlamento muhabirleriyle bir araya geldi.

"Bir kere ben çıktığım yoldan geri dönmem. Belli ki arkadaşlarımızın benim kazanacağım içlerine doğmuş" diyen Yıldırım, doğru kararı, kendisinin ya da muhalefet sözcülerinin değil, İstanbullu'nun vereceğine dikkat çekti.

Kendisinin hukukçu olmadığını, ancak hukukçulara danıştığına işaret eden Yıldırım, Anayasa'nın 94. Maddesindeki TBMM Başkan ve Başkanvekilleri ile ilgili "siyasi faaliyet yasağı"nın Meclis faaliyetlerine ilişkin olduğunu belirtti. Yıldırım, Siyasi Partiler Yasası'nın 24. Maddesinde Meclis Başkanı'nın milletvekilliğine aday olması halinde siyasi parti faaliyeti yasağı kapsamı dışında tutulduğunu, belediye başkanı adayı olması haline ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, Mahalli İdareler Yasası'nda, milletvekillerinin adaylık halinde istifa etmeyeceklerinin düzenlendiğini vurguladı.

TBMM Genel Kurulu

Yıldırım, Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve Mahalli İdareler Yasası dikkate alındığında, milletvekilliğine aday olan TBMM Başkanı'nın istifa zorunluluğu olmayacağına ilişkin hükmün, belediye başkan adaylığı halinde de geçerli olacağını savundu. "İşin özeti, Anayasa 94 ve diğerlerini birarada düşündüğümüzde hukuki açıdan Meclis Başkanı'nın aday olmasında herhangi bir sorun yok, hukuki bir sıkıntı yok" diyen Yıldırım, şu görüşleri dile getirdi:

"Zaten tartışma da burada değil, tartışma Anayasa 94' e göre siyasi faaliyetler yapılır mı? Yapılmaz… Bizim yaptığımız bir siyasi faaliyet yok. Seçim bir siyasi faaliyet değildir. Seçim aday olduğunuz işle ilgili vatandaşlara ne yapacaksınız, niye aday oldunuz, bunu anlatmaktır. Ben şimdi işin mahiyeti olarak soruyorum, eğer Meclis başkanı bağımsız bir milletvekili olsaydı ve belediye başkan adayı olsaydı ona ne diyecektik. Partili değil bağımsız. Zaten Anayasa 94'ün gerekçesine baktığınız zaman orada mesele anlaşılıyor. Bu işin bir yasama kürsü faaliyeti olduğu . Meclis başkanı çok kürsü faaliyeti yapmaz, parlamento geleneğimizde ya iki ya üçtür. Dolayısıyla bu tartışma siyasi bir tartışmadır. Hukuki bir altyapısı yoktur."

'Kararı YSK verir'

Yıldırım, Anayasa'nın 79. Maddesi'ne göre seçim ve adaylıkla ilgili tüm itirazların ve çözüm yerinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) olduğuna vurguladı. Yıldırım, "Dolayısıyla bizimle ilgili de, anayasa bakımından diğer kanunlar bakımından bir hukuksuzluk iddiası varsa, bunların mercii YSK'dir. YSK de önüne konu geldiğinde kararını verecektir. Konu bu kadar basittir. Onun dışındaki bütün değerlendirmeler siyaseten bizi yormaya yöneliktir. Ama ben ne yaptığımı biliyorum. Hukuka saygısızlık edecek hiçbir işin içinde olmam" diye konuştu.

'Hepimiz görevlerimizi bırakalım'

Gazetecilerin, TBMM Başkanı sıfatı nedeniyle diğer adaylarla eşit koşullarda yarış olmayacağı eleştirilerini anımsatmaları üzerine de Yıldırım, kendisi de dahil, tüm adaylara mevcut görevlerini bırakma çağrısı yaptı:

"Seçim meydanında belediye başkanlığı yarışında belediye başkanı mı avantajlı, yoksa dışarıdan aday olan biri mi avantajlı? Bunun cevabını verir misiniz bana. Belediye başkanı kendi makamında oturuyor ve o makam için yarışıyor. Bir başkası da dışarıdan gelip, kazanmak için yarışıyor. Hangisi daha avantajlı? Aşikar belediye başkanı… Çünkü görevinden ayrılmıyor. Meclis başkanının elinde hiçbir imkan yok, bütçesi yok, seçimde harcayacağı tek kuruşu yok, icracı bir makam değil, itibarlı bir makamdır. Ama belediye başkanı herşeyi yapabilir, her türlü imkan elinin altındadır. . Benim bir teklifim var, madem öyle, bütün seçime girecekler, bulundukları görevleri bıraksınlar. Ben buradan bir çağrı yapıyorum. Bu meseleyse, milletvekilleri de ayrılsın, belediye başkanları da ayrılsın, bakanlar da ayrılsın, kim varsa herkes ayrılsın, seçime böyle girelim. Yasal düzenlemeye de gerek yok, buyursun bütün adaylar bulundukları pozisyonu bıraksınlar, seçime öyle girelim."

Gazeteci Ünker davası

Yıldırım'a yöneltilen bir başka soru ise gazetecilik faaliyeti nedeniyle gazetecilere verilen hapis cezalarıydı. Zira, Yıldırım ve oğullarının Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Paradise Papers" belgeleri nedeniyle açtığı dava sonucu birkaç gün önce gazeteci Pelin Ünker'e, hakaret suçlamasıyla 1 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verilmişti.

Yıldırım, bu soruya, Ünker davasına göndermede bulunarak yanıt verdi:

"Sadece gazetecilik faaliyeti sebebiyle bir insanın bir gazeteci arkadaşımızın, herhangi bir ceza alması hiçbir zaman bizim tasvip ettiğimiz bir şey değil. Dava, ortada mesele varsa sözkonusu olabilir. Benim de davalarım oldu ama birçoğunu mahkemeler, 'madem siyasetçisiniz, bu ve buna benzer ağır eleştirilere hazır olmalısınız' diye klişe cümlelerle reddetti. Son olayı diyorsanız, dosyayı incelediyseniz, orada gazetecilik faaliyeti yok. Açıkça şahsımıza yönelik, ne diyor, 'eski başbakanın yurt dışında off-shore hesapları var, orada da vergi kaçırıyor. ' Bunu yalanladım, belgeleriyle ertesi gün. İkinci gün de şunu yazdı: Başbakan ve çocukları devletten ihale aldı.

Bunların ikisi de gazetecilik değil, kusura bakmayın. Buna gazetecilik diyen varsa, yanlış yaptığımı kabul edeceğim. Ben toplumun önünde de bir insanım. Devleti yöneten birinin devletten ihale alması şeklinde bir suçlama, ağır bir suçlamadır. Toplumun bunun böyle olmadığını bilmesi gereklidir. Aynı şekilde başbakanın dışarda off-shore hesabı olması oraya para aktardığı iddiası vahim bir iddiadır. Yani o ülkede insanlar ne diyecekler, bizi kimler yönetiyor diye hayrete düşeceklerdir. Gazetecilik faaliyeti olarak eleştirebilir, 'başbakan ülkeyi iyi yönetemiyor diyebilir, yanlış işler yapıyor' diyebilir. Asla dava konusu olmaz. Ama diğeri şahsımı hedef alıp, iftira eden, gerçek olmayan şeyleri geçekmiş gibi kamuoyuna yansıtırsanız kimse kusura bakmasın bunun altında da kalmayız. Suskun kalmak bunu kabul etmek anlamına gelir. "


En Çok Aranan Haberler