ANKARA (İHA) - Başbakan Abdullah Gül, Avrupa Birliği'nin (AB) atacağı adımla Kıbrıs müzakeresini kolaylaştıracağını söyledi. Başbakan Gül, TGRT'de yayınlanan 'Neler Oluyor' programına konuk oldu. Programda, "AB Uyum paketleri 12 Aralık' a kadar yetişecek mi?" sorusuna cevap veren Gül, "Önümüzde gerçekten çok ciddi gündem maddeleri var. Bunlardan biri Avrupa Birliği, diğeri Kıbrıs meselesi ve Irak'taki muhtemel gelişmeler. Bunlar hükümet olur olmaz önümüzde bulduğumuz çok önemli konular. Hepsiyle ilgili bir tarih söz konusu. 12 Aralık Kopenhag toplantısı gerçekten çok önemli. AB'nin genişlemesi ile ilgili tarihi bir karar alınacak. Bir nevi AB'nin yeni sınırları ve yeni üyeleri belirlenecek. Şu anda 15 üyesi olan AB'a yeni 10 ülke daha girmek üzeredir. Türkiye işte bu durumu değerlendirmeye çalışıyor. Somut şeyleri üretmek durumundayız" dedi.
Hükümetin AB konusunda somut adımlar attığını belirten Abdullah Gül, "En son toplanan Bakanlar Kurulunun gündemi de buydu. İlgili bakan arkadaşlarım çalıştı. Dün TBMM'ye bunu ihtiva eden yasa tasarısını sevk ettik. Bugün yine yeni bir reform paketi daha gönderdik. İki paketi de 12 Aralık 'a yetiştirmeyi düşünüyoruz. Hükümetin siyasi kararlılığını göstermek açısından biz üstümüze düşen adımları attık. Objektif bakılırsa Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini fazlasıyla yerine getirdiğini herkes görecektir" diye konuştu.
Almanya ve Fransa'nın büyükelçileri ile yaptığı toplantı konusunda bilgi veren Abdullah Gül, "Çok açık ve net görüşlerimizi söyledim. Almanya Başbakanı ile Fransız Cumhurbaşkanı Chirac Berlin'de bir araya geldi. Önemli bir toplantı. Almanya ve Fransa AB'nin iki önemli ülkesi. Bunların kararı çok önemlidir. Dolayısıyla ile bu toplantıdan evvel Almanya ve Fransa büyükelçilerini buraya davet ettim. Onlara hükümetimizin attığı son adımları söyledim. Ayrıca gerek Almanya gerek Fransa'nın AB'ye daha geniş bir strateji ve geniş açıdan bakmalarını , bazı önemsiz ufak meseleleri dikkate almamaları söyledim" dedi.
Avrupa Birliği konusunda hükümetin üzerine düşen bütün görevleri yerine getirmeye çalıştığını belirten Gül, "Biz üstünümüze düşeni yaptık. Türkiye bunu hak etmiştir. Bunun gerisine düşmek istemiyoruz. Bunun gerisine düşersek durumu halka izah etmek zordur. Şöyle bir kanat var: Türkiye Müslüman bir ülke, ne yaparsa yapsın Avrupa Birliğine alınmaz. Avrupa Birliği bir Hıristiyan Kulübü. Türkiye içinde değil Türkiye dışında da böyle bir kanat var. Türkiye artık bir tarih almazsa bu kanat ispatlanmış olacaktır. O bakımdan da böyle bir manzara ortaya çıkmaz. Avrupa eğer önemli bir merkez olacaksa dünya meselelerinde önemli bir rol oynayacaksa Türkiye AB'yi kuvvetlendirir, AB'ye yük olmaz" diye konuştu.
Kıbrıs konusunda KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile görüş ayrılıklarının olup olmadığı yolundaki bir soruyu cevaplandıran Başbakan Gül, "Son durum gayet açık. BM Genel Sekreteri'nin son teklifini biz de ciddi olarak çalıştık ve inceledik. Verdiğimiz ilk cevap da şudur: Bu görüşülebilir tartışılabilir... Bildiğiniz gibi Rum Kesimi'nin Başkanı Klerides de Denktaş da birer mektup yazdı. Mukayese ettiğimizde Sayın Denktaş'ın mektubu çok daha olumlu ifadeler taşımaktadır. Klerides'in mektubundan daha ileri adımlar var. Bu doğrusu önemli bir şeydir. Türk tarafının itiraz ettiği noktalar da bulunmaktadır. Bugün veya yarın Sayın Denktaş bu mektubu göndermek üzeredir. Biz de barış olması için gayret ediyoruz. Bu barış tatmin edici bir barış olmalı. Ama AB'nin Kopenhag'da Türkiye'ye kesin tarih vermesi şüphesi Kıbrıs'taki görüşmeleri çok daha olumlu bir şekilde etkileyecektir" dedi.
"Annan'ın planının Kıbrıs adasını 1960 öncesine döndürülmesi anlamına geldiği ileri sürülüyor. Bunlar müzakere edilecek diyorsunuz siz de. Böyle bir şey doğru mu?" sorusunu da cevaplayan Gül, "Hayır. Eğer ciddi bir şekilde incelerseniz o kadar da denildiği gibi değil. İlk etapta 50-60 milyon Rum gelsin Türk insanının içine yerleşsin diye bir şey söz konusu değil. Tabi ki şu anda bizim kayda aldığımız bazı şeyler var. ama bunlar oturulup konuşulacak ve halledilebileceğine inandığımız meselelerdir. Peşinen biz herşeyi kabul ettik demiyoruz. Ama çok olumlu yaklaşıyoruz. Mesele çözülsün. Müzakere edeceğimiz zaman buradan Kopenhag'da alacağımız tarih ve Avrupa liderlerinin atacağı adım Kıbrıs meselesine de çok yardımcı olacaktır. 12 Aralık'tan önce nihai bir çözüme varmak mümkün değil. Bunu herkes biliyor. Bunu Avrupalılar da biliyor Rum Kesimi de biliyor. Yunanlılar da biliyor. Önemli olan meseleye iyi niyetli yaklaşmak. 12 Aralık'ta Kopenhag'da alınacak karar oradaki meseleleri de çok kolaylaştıracaktır ya da zorlaştıracaktır" diye konuştu.
Irak meselesi konusunda da görüşlerini açıklayan Abdullah Gül, "Irak'ta olup bitenleri herkes yakından takip ediyor. Gerçekten çok önemli gelişmeler söz konusu. BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı son karar ile silah deneticileri bu ülkeye gitti. Kimyasal silah , tehlikeli silah var mı yok mu tespit ediyorlar. İyi bir işbirliği içerisinde işler şu anda gayet iyi gidiyor. Neticesi ne olacak bilmiyoruz. Biz de savaşın çıkmasını istemiyoruz. Savaş iyi bir şey değildir. Savaşta o bölgenin insanları ister istemez çok etkilenecektir. Bizim hepsiyle bir geçmişimizde vardır. Bu ülkenin insanlarına yakınız. Savaş sadece bu bölgede değil, dünyanın en uzak köşesinde de olsa iyi bir şey değil. Önce savaşın olmaması için gayret edeceğiz. Ama çıkarsa da tabi kimyasal silahlar kitle imha silahlarının bir komşu ülkede olması iyi değildir" dedi.
Irak konusunda herhangi bir taahhütte bulunmadıklarını belirten Abdullah Gül, "Kimseye karşı artı herşeyin uluslararası hukuk çerçevesi içinde olması gerektiğini söyledik. Türkiye demokratik bir ülkedir Türkiye'nin parlamentosu vardır. Türkiye'de kamuoyu vardır, kamuoyunun görüşleri de çok önemlidir. Türkiye de krallık değildir. Türkiye bir sultanlık değildir. Türkiye diktatörlükle idare edilen bir ülke değildir ki krallar , sultanlar, diktatör yöneticiler ne derse o olur... hayır Türkiye'yi yönetenler olarak yani biz hükümet olarak biz herhangi bir karar alırken halkın milletin kanaatlerini dikkate almak zorundayız. Bu metod açık seçik bir şekilde dünkü görüşmede ifade ettik. Dün bir yanlış anlaşılma oldu. Dışişleri Bakanımızın Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu ile yaptıkları basın açıklamasında yani biraz farklı şekilde yansıdı. Aslında Dışişleri Bakanımız açıklık getirdi. Söylediğim şeyler demin dediğim çerçevede herhangi bir taahhüt şu anda söz konusu değil. herhangi bir siyasi karar şu anda almış değiliz. Yapılacak her şey demokratik bir ülkede hangi çerçevede içerisinde yapılacaksa o çerçeve içerisinde yapılacaktır. kamu oyu dikkate alınacaktır" diye konuştu.
Üslerin kullandırılması konusunda para istendiğine dair basında haberlerin çıktığının hatırlatılması üzerine konuşan Başbakan Gül, "Hayır.. Biz bu işlerde bize şu kadar para verirseniz bizde şu kadar iş yaparız bu bizim hükümetimizin tavrı değildir. Tabi ki şu anda itibaren bile Türkiye ekonomik olarak etkilenmeye başlamıştır. Birinci körfez savaşının yükünü Türkiye çekmiştir. 40 milyar dolara yakın direk kaybı olmuştur. Daha dolaylı alternatif kayıplarda alındığını da bu rakam daha büyük boyutlara ulaşmaktadır. Dolayısıyla muhtemel bir savaş olursa Türkiye'nin ekonomik kaybı ne olur bunlar hesaplanmaktadır. Tabi ki bir ülke hesaplar dikkate alır ona göre tedbirler alır. Bu çerçeve içinde ekonomik kayıplar söz konusu olduğunda karşılıklı çatışmalar yapılmıştır. Yapılmaktadır, bu tedbirlerde muhakkak alınacaktır" ifadelerini kullandı.
Başbakan Abdullah Gül, TGRT'de yayınlanan "Neler Oluyor" programına katılarak gündemdeki konuları değerlendirdi. Programda, "İptal edilen Siirt'teki seçimlerin 9 Şubat'ta yapılması öngörülüyor. Anayasanın 67, 76 ve 78. maddelerini değiştiren teklifi TBMM Başkanlığı'na sundunuz. Bayramdan sonra bu yasalar çıkartılacak mı?" şeklindeki soruya cevap veren Gül, "Siirt'teki seçimler YSK tarafında iptal edilmesiydi biz bunları yine yapacaktık. Çünkü bu maddelerin değiştirilmesi için millete söz verdik. Türkiye'de biz siyasi yasakları kaldıracağız. 1970'den sonra AP iş başına geldiğinde Demokrat Parti ile ilgili yasaklar uzun süre kaldıramadı. 1980 sonrasına kadar Rahmetli Özal bir çok şeyi kaldırdı. AB'ye tam üye olmaya çalışıyoruz. Ben başbakan olduğumda ilk verdiğim demeçlerde siyasi yasakları kaldıracağımı söyledim. Bu bizim halkımıza karşı olan görevimizidir. Bu değişiklikleri zaten yapacaktık. İkisi tamamen tesadüftür" dedi.
"ERDOĞAN ADAY OLABİLİR" Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanı Recep tayyip Erdoğan'ın Siirt'ten milletvekili adayı olup olmayacağı ile ilgili bir soruyu da, Başbakan Gül, "YSK, bu seçimi 3 Kasım seçiminin bir parçası olarak görüyor. Yüzde 10 Türkiye barajı uygulanacak ve daha önceki seçime giren adaylar seçime girecek. Tabii ki daha önceki seçime giren adaylardan bazıları çekilebilir. Recep Tayyip Erdoğan aday olabilir" şeklinde cevapladı.
Programın yapımcısı ve sunucusu, TGRT Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın, "Türkiye'nin önünde AB, Kıbrıs gibi bir çok konuları varken bir de türban konusu tartışılıyor. Bu sorunu toplumsal uzlaşma sağlayarak ne zaman aşacağız?" şeklindeki sorusuna Başbakan Gül, şu yanıtı verdi;
BAŞÖRTÜSÜ KONUSU "Bunlar konuşulunca inanın çok üzülüyorum. Niye üzülüyorum; Türkiye'nin önünde o kadar devasa meseleler var ki, bakın büyük bir savaş çıkmak üzere, her şey etkilenecek. Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden birisi olan ülkemizin AB'ye girme konusu var. Yavru vatanımız Kıbrıs'ın durumu var. Bütün bunlar dururken aslında gereksiz konular konuşuluyor. Gereksiz konular derken problemi de görmezlikten gelmiyorum. 'Problem olmamalı' demek istiyorum. Türban Türkiye'ye yabancı unsur değil ki... Bu, Türkiye'nin bir parçasıdır. Bunlar bazı çok ekstrem hareketler, ideolojik eylemler olabilir ama genel olarak baktığınızda; başörtüsü, açıkçası dindar insanların tüm kıyafetlerine dikkat ettiği bir husustur. Başörtüsü üniversitelerde çoğalıyorsa bu da modernleşmenin bir neticesidir. Türk muhafazakarlığının modernleşmenin bir neticesidir. Eskiden dindar aileler kızlarını okula göndermezlerdi, evde bir köşede tutarlardı. Modernleşme neticesinde çocuklarının artık aktif olarak hayatta yer almalarını istiyorlar, aynı zamanda dindarlıklarını muhafaza etmek istiyorlar. Hiç kimse Cumhuriyetin temel ilkelerine karşı değildir. Türkiye'de, zaten bu mümkün de değildir. Türkiye'yi geriye götürmek de zaten mümkün değildir. Bakın kapalı rejimlere, işte komşumuz İran'a bakın, daha çok açılımın peşinde, özgürlükler peşindeler, daha çok reformlar yapılmakta. Bu çağda Türkiye'yi geriye götürmek zaten mümkün değildir. Evet, çok ekstrem gruplar olabilir, bunlar sadece bizim ülkemizde değil tüm gelişmiş ülkelerde, ABD'de, Avrupa'da da olabilirler. Bunları takip etmek, gerekli tedbirleri almak muhakkak ki devletin görevi olacaktır. Ben bu konunun bu kadar konuşulmasının Türkiye'nin ulusal bünyesini zedelediği kanaatindeyim. Bu açıdan bazı şeyleri doğal haline bırakmak gerekir. Ne yazık ki bu mevzunun bu kadar problemli haline gelmesinin de sebebi vardır. Bu da, geçmişte bu konunun siyasete alet edilmesidir. Ne yazık ki bu konuyla ilgili gereksiz konuşmaların, gereksiz davranışların yapılmasıdır. Bu çözülecek meseleyi çözülmez haline getirmiştir o açıdan bir hassasiyet vardır. Ben inanıyorum ki bu mesele karşılıklı anlayış, güven esası içerisinde uygun bir zaman süresi içerisinde halledilecektir."
BEDELLİ ASKERLİK Başbakan Abdullah Gül, bedelli askerlikle ilgili bir soruyu da, "Bizim şu anki gündemimizde bedelli askerlik konusu yok. Seçim beyannamemizde de, programımızda da bununla ilgili bir konu olmadı. Ancak kamuoyunun bazı talepleri bize de ulaşıyor bu konuyla ilgili. MSB'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'mizin görüşleri çok önemlidir. Çünkü bunlar bilgiye dayalı konuşulacak konulardır, önümüzde önemli gelişmelerde vardır. Bu nedenle Milli Savunma Bakanlığı'mızın ve Türk Silahlı Kuvvetleri'mizin görüşlerini almadan bu konuda herhangi bir şey söylemeyi doğru bulmuyorum" şeklinde yanıtladı.
"TÜRKİYE'NİN ENFLASYONU YENMESİ GEREKİR" Batuhan Yaşar'ın sorduğu, "'Tek haneli enflasyonla ülkemizi tanıştıracağız' dediniz. Bu ne zaman olacak? Bu yapılırken büyüme devam edecek mi?" şeklindeki soruyu cevaplandıran Gül, önemli olanın ikisini bir götürmek olduğunu söyledi. Gül şöyle devam etti;
"Türkiye'nin yüksek enflasyon ile yaşaması mümkün değildir. Yüksek enflasyonu olan ülkelere şöyle bir baktığımızda ve bunu ülkemizle karşılaştırdığımızda ben mahcup oluyorum. Türkiye'nin enflasyonu yenmesi gerekir. Gelir dağılımdaki haksızlıklar, adaletsizliklerin tek sebebi de enflasyondur. Biz enflasyonu tek rakamlı hale düşüreceğiz ve bunda kararl.cyük projelerinden birisi olan ülkemizin AB'ye girme konusu var. Yıyız. Ancak enflasyonu düşürürken de bir taraftan da büyümeyi de gerçekleştireceğiz. Çünkü bu kadar büyük olan ve nüfusu büyük olan ülkenin ekonomik büyümesini de gerçekleştirecektir. Bunların hepsi bir denge içinde gidecektir. Bunun için yeni yatırımlar söz konusu olacaktır. Yabancı sermayenin direk sermaye yatırım olarak Türkiye'ye gelmesi gerekir. Bununla ilgili tedbirleri önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Bayram sonrası Türkiye'deki en büyük yabancı sermaye kuruluşlarının genel müdürlerini, yönetim kurulu başkanlarını, onların odalar birliğini davet ettik, oturup konuşacağız. Türkiye'nin iklimini yabancı sermayeye hazırlayacağız. Bununla ilgili idari ve bürokratik tedbirleri çok kararlılık için de alacağız. Bir taraftan büyüme istikrarlı bir şekilde devam edecek diğer taraftan da enflasyon düşecek. Bu arada, büyüme gerçekleşirken kapasite kullanımını biz sonuna kadar kullanacağız. Şu anda sanayimizde eksik kullanım vardır her ne kadar geçen aylara göre çok iyi neticeler, özellikle imalat sektöründe söz konusu ise biz tam kapasite sınırına gelmiş değiliz."
TÜRKİYE-IMF İLİŞKİLERİ Başbakan Abdullah Gül, Batuhan Yaşar'ın sorduğu diğer soruları da şöyle cevapladı;
"Geçen dönemlerde Türkiye'nin IMF ile ilgili olarak çok teslimiyetçi olduğu görüşü vardı. AK Parti Hükümeti döneminde Türkiye IMF ilişkileri nasıl olacak?"
"Biz hükümet olarak kendi ekonomimizi kendimiz düzelteceğiz, inisiyatifimizi kendimiz kullanacağız. Yeni ekonomik program bizim kendi programımız olacak. Bunları zaten bir açıdan yaptık da, 'Acil Eylem Planı'mızda, hükümet programımızda, seçim beyannamemizde hedeflerimizi açık açık ortaya koyduk. IMF'nin düşünmediği bir çok reform yasaları bizim Acil Eylem Planımızın içinde var. IMF'nin Avrupa direktörü giderken yaptığı basın açıklamasında güzel şeyler söyledi. Biz onlara nasıl bir reformist hükümet olacağımızı anlattık. Bizim bu açıklamalarımız onları şok etti. Kendilerinden çok daha ileri derece de bazı şeylerde reformlar söz konusu olduğunu gördüler. Bu ev bizim evimizdir onları evi değildir bu evin zengin olması, düzenli olması bizim görevimizdir. Bu evin içinde ne yapılacaksa biz yapacağız. Köylümüzün, esnafımızın, çiftçimizin hassasiyetini iyi biliriz. Onların sıkıntısını, üzüntüsünü derinden hissederiz, yaşarız, yabancılar bunu hissedemezler. Türkiye'yi zengin etmek bizim görevimizdir. Bu nedenle de bununla ilgili yapılması gereken tedbirleri de almak zorundayız. AK Parti Hükümeti olarak uzun dönemli başarıların peşindeyiz. Kısa dönemli başarılar elde edeceğiz diye orta ve uzun dönemi mahvedersiniz. Yani biz günü kurtarmaya çalışmayacağız, eğer günü kurtarmaya çalışırsanız geleceği mahvedersiniz."
DOLARIN DURUMU "AK Parti Hükümeti iktidara geldikten sonra dolarda başlayan düşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu düşme devam edecek mi? Sizce dolar ne olmalı?"
"Önemli olan ihracatla, ithalat arasındaki cari işlemler dengesidir. Bu dengelere baktığımızda doğrusu da çok büyük bir karamsarlık söz konusu değil. Hükümet programında da söyledim. Merkez Bankası da politikalarını açık açık kamuoyuna deklere etti. Her şeyi kendi seyri içinde takip edeceğiz. Olumsuz bir gelişme söz konusu olduğunda, hele hele bu olumsuz gelişme bir maniplasyon neticesinde oluyorsa tabii ki gerekli müdahale yapılacaktır. Şu anda her şey kontrol altındadır, bir sıkıntı söz konusu değildir. İhracatımız artmaya devam etmektedir. Bu arada, ihracatçımıza şunu söylemek istiyorum; İhracat sadece kur avantajı ile götürülemez, ihracatının önünde başka engeller vardır. Teminat mektupları, devletin finanse desteği, ihraç malların üretimindeki girdilerin ucuzlatılmazı, ki başta enerji olmak üzere. Bunlarla ilgili AK Parti Hükümeti olarak çok ciddi çalışmalar yapıyoruz ve bu çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde kamuoyuna anlatacağız."
EKONOMİK DENGELER KONUSU "Göreve geldiğiniz kısa süre içerisinde neler yaptınız? Ekonomik dengelerle ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?"
"Şu kısa süre içerisinde yapılan şeylere bakıldığında olumlu şeyler de yaptık. Mesela, çiftçilerimizin hepsini olmasa da bir çok ilde en azından köylümüzün alması gereken doğrudan gelir desteğini gönderdik. Bunları yaparken hiçbir partizan hareketin içinde olmadık. Daha öne ne yazık ki bu paralar dağıtılırken kendi partinize yakın iller hatta ilçeler tercih ediliyordu. Biz geçenlerde 223 trilyon lira dağıttık. Bu paraları köylüsü en fakir olan illerden başlayın talimatını verdik. Ocak ayı içerisinde hemen 2. bir dağıtım daha yapacağız. Doğrudan Gelir Desteği'nden faydalanamayan illerimizin çiftçileri Ocak ayında faydalanacak. Faizlerde ciddi düşüşler var. En son borçlanmamız yüzde 49 ile oldu. Bu arada, konu gelmişken, önemli noktalardan birisini de dikkat çekmek istiyorum; Türkiye şimdiye kadar iç borçlanmayı 5-6 ay vadeli olarak yapıyordu. Geçen hafta içinde yaptığımız borçlanma ilk defa bir seneyi geçti. Dış borçlanmada ise 10 sene vadeli borçlanmayı gerçekleştirdik. Türkiye'ye karşı güven tesis edilmiştir."
GÜNDEMDEKİ EKONOMİK SORUNLAR "Reel faizler yüzde 30'lara ne zaman gelir?"
"Bu bir şekilde oraya doğru yaklaşıyor. En son yüzde 49'a düştü."
"Benzin ve mazot fiyatlarındaki vergi oranlarının düşmesiyle bir düşme sağlanabilir mi?"
"Bunun üzerinde çalışıyoruz. Özellikle mazot üzerinde çalışıyoruz. Çünkü mazot köylünün üretimdeki girdi maddesidir. O bakımdan bunun fiyatlarını nasıl indiririz, onun üzerinde çalışıyoruz. Tabii ki bunun kaynağını bulmadan da yapamazsınız. Merkez Bankası para basmayacağına göre, Merkez Bankası bağımsız olduğuna göre, bunun fiyatlarını indirmek veya yeni zamlar yapmamak için buna bir kaynak bulmak lazım. Başka yerlerde yapacağımız tasarrufları mazot fiyatlarının düşürülmesine vereceğiz. Dolayısıyla talimatlarımız verilmiş durumda çalışmalar yapılıyor. İnşallah önümüzdeki günlerde bu gelişmeleri göreceğiz."
"Akaryakıttan alınan vergiler indirilecek mi?"
"Bu yönde çalışmalar yapılıyor ama özellikle mazotla ilgili bu yönde çalışmaları yapıyoruz."
GIDA VE TARIM İLAÇLARIYLA İLGİLİ VERGİLERİN DÜŞÜRÜLMESİ "Gıda ve tarım ilaçlarıyla ilgili ÖTV ve KDV oranlarının düşürülmesi gündeminizde mi?"
"Düşünüyoruz ama bunlar bugünden yarına olacak şeyler değil. Niçin derseniz, kimse şunu unutmasın: Türkiye, borcunu borçla ödemek zorunda, yani diğer bir eski siyaset tarzını unuttuğumuz için 'Şunu devraldık, bunu devraldık' demeyeceğiz. Demedim de, geriye bakıp geçmişle ilgilenmeyi hiçbir zaman düşünmedim. Ama bir gerçek var, önümüzde borcunuzun günü geliyor, bunu ödemek zorundasınız. Günü geldiğin de bu borcu ödemezseniz o zaman bu faizler, yüzde 49'a inen faizler yüzde 69'a, 89'a çıkar. O açıdan ödeme kararlığımızı göstereceğiz. Biz bunu gösterirken de inşallah üretim genişleyecek. Bir taraftan üretimi harekete geçirirken, bir taraftan vergi oranlarımızı düşüreceğiz. Bunlar ikisi bir gidecektir. Bunlar önümüzdeki aylarda gerçekleşecektir. Burada bir şeye açıklık getirmek istiyorum; Bu vergi affı gibi konular vardı. Biz vergi affı getirmeyeceğiz. Bunu açıklıkla söylüyorum. Vergi affı demek, vergisini ödeyene haksızlık yapmaktır. 2 tane esnaf zamanı gelince vergisini ödüyor, diğeri ödemiyor. Sonra, 'Ben bunu affettim' diyorum. Bu, diğer esnafa haksızlıktır. Bazı dosyalar var, bunların sayısı 130 bine kadar ulaştığı biliniyor. Tartışmalı konular var, vergi daireleriyle mükellefle arsında tartışılan konu dosyaların çözülmesiyle ilgili bizim dediğimiz. Yoksa bir vergi affı değil. Herkes de bunu bilsin."
VERGİ AFFI "'Vergi affı yok' dediniz. Peki, sicil affı var mı, yok mu? Kriz döneminde çek sorunu yaşandı. Bankalar çek vermiyor. Esnaf, 'Çeklerimizi geri alabilecek miyiz?' diye soruyor?"
"Şimdi neticelendirmediğimiz, kararlaştırmadığımız konular hakkında açıklama yapmak istemiyorum. Yani, şöyle bir sıkıntı var piyasalarda, eskiden çekler senetler de oldu. Yani çek deyince sanki peşin paraymış gibi güvenirlerdi. Ve ticaret canlanırdı. Şimdi çeklerle ilgili yapılan daha önceki düzenlemeler çeklere olan itimadı ve güveni de tahrip etti, o açıdan piyasa durgunlaştı, onunla ilgili şikayetler geliyor. Biz de takip ediyoruz, önümüzdeki günler de bu konuyu daha iyi bir şekilde çalışacağız."
İŞSİZLİĞİN ÇÖZÜMÜ "İşsizlik konusunda kısa ve uzun vadede neler yapacaksınız?"
"İşsizlik konusunun çözümü şudur; Ticaretin canlanması, iş hayatının canlanması, yatırımların canlanması gerekir, yoksa olmaz. Biz diyelim hadi Türk Telekom'a işsizliği çözelim diye. 5 bin kişi koyalım başka yerlere, 3 bin kişi koyalım, böyle bir politikamız yok. Çünkü kamu da çalışanların sayısı olması gerekenden daha fazla, yani 1 işi 3 kişi yapacaksa 6 kişi yapıyor bundan dolayı toplanan vergiler yatırıma gitmiyor, cari harcamalara gidiyor. Bundan, dolayısıyla uzun vadede devlete çalışanların sayısını azaltacağız. Ama bunları atarak değil tabii bir şekilde emekli olanların yerine yenilerini almayarak yapacağız. O zaman işsizliği nasıl çözeceğiz? İşsizlik, yatırım yaparak, ticareti canlandırarak... Düşünün, işler canlansa ticaret canlansa her esnaf yanına 1 kişi alsa birkaç milyon kişi iş bulur. Bugün Türkiye'de meydana getirdiğimiz güven ortamı bile ticareti canlandırmaya başlattı. Giderek iş sahalara açılmaya başladı. Mevcut iş yerlerine yeni, yeni elemanlar alınmaya başlamıştır. İnşallah Bu önümüzdeki günlerde artarak sürecektir."
"MALİ MİLADI NİÇİN KALDIRDIK?" "Mali Miladın kaldırılmasıyla yurt içi ve yurt dışındaki yastık altı paranın ne kadarının piyasaya arz edilmesini bekliyorsunuz?"
"Büyük bir para var ancak bunlar ekonominin içinde değil. Bunların bir kısmı Türkiye'de, bir kısmı yurt dışında. Mali Miladı kaldırmamızın sebebi de budur. Yoksa Mali Milat hiç olumsuzluğu olmayan bir şey değil. Olumsuzlukları da vardır. Tabii ayrıca kayıt dışını kayıt içine alacağız ama kimseyi böyle tedirgin etmeden yapacağız bunu. Bu 2 iş bir arada gidecektir ama birinci öncelik yatırımları artırmaktır."
"Sorunlardan bir tanesi kaynak sorunu... Yatırımlar için kaynakları nereden bulacaksınız?"
TÜRKİYE-YABANCI SERMAYE İLİŞKİSİ "Tabii ki Türkiye yatırımlar için çok cazip yabancı yatırımcıların sermayesi gelecek. Türklerin yatırımları gelecek, yastık altındaki paralar gelecek. Biz yapacağımız reformlarla çok büyük tasarruflar elde edeceğiz. Bunlardan biri de tabii ki yolsuzluklardı. Yolsuzluk sadece hırsızlık anlamına gelen yolsuzlukta değil bir de verimli olmayan harcamalar var. İhaleler yapılmış 50 milyon dolara yapılacak iş. 200 milyon dolara ihale edilmiş. Bütün bunları gözden geçirmeye başladık. Şimdi mesela öyle şeyler vardır ki iç projelerle ilgili olarak dışarıdan bulunan krediler vardır. Bunlarla ilgili hesap kitap yapılmadan para nasıl olsa dışarıdan geliyor zihniyetiyle bakıldığı için para gelsin denmiştir. Tamam gelsin ama 10 liralık işi eğer siz 40 liraya yaptırıyorsanız bu para neden dışarıdan gelsin? Niçin gelsin bu para? Neden bu para bizim borç olarak bizim hanemize yazılsın? Tüm bunlar gözden geçirilecek, bir de ayrıca büyük tasarruflar yapılacaktır. Bu tasarruflarımız tahminlerin ötesinde olacak ve bunlar büyük kaynaklar olacak bizim için."
KABİNENİN KÜÇÜLTÜLMESİ VE KAMUSAL YAPILARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ "Kabineyi küçülttünüz. Ankara'nın küçültülmesine yönelik başka somut adımlara ne zaman atılacak? Mesela, kamu saraylarının küçültülmesi gibi adımlar ne zaman atılacak?"
"Bununla ilgili olarak çalışmalar yapılıyor. Mesela kamuya öyle şeyler var ki sosyal tesisler gibi ait envanterler çıkartılıyor. Bunların hepsini özelleştireceğiz, hepsini satacağız. Özelleştirmeyi çok süratlendireceğiz. Kamuoyu bununla ilgili çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde görecekler. Mesela, bir fabrika, adını vermeyim, özelleştirme kapsamına alınmış, hiçbir yatırım da yapılmamış, fabrika durmuş ama içinde insanlar çalışıyor ve onlara maaş ödendiği gibi onlar yeni sosyal haklar alıyorlar. Böyle şeyler olmaz, eğer bunu özelleştirmeyecekseniz o zaman çalıştırın bari. Böyle garip durumlar ile karşı karşıya bulunuyoruz. Biz bunları hızlandıracağız."
MAHALLİ İDARELER REFORMU "Mahalli İdareler Reformu bu tip olaylarla çok ilintili. Bununla ilgili çalışmalar hangi aşamada?"
"Bu bizim önceliklerimizin içinde. Birkaç ay içerisinde çıkartacağımız kanunlardan biri mahalli idarelerle ilgili 'Yerel Yönetimler Kanunu'dur. Pek çok yetkiyi ve otoriteyi yerel yönetimlere devredeceğiz. Asılında bununla ilgili TBMM'ye ilk sunulan kanun çok fena değildi ancak sonrada yapılan değişiklikler, adeta bu kanunu kuşa çevirmiştir. Onu esas alarak onda bazı düzenlemeler yapacağız ve bu kanunu hızlı bir şekilde getireceğiz."
BAŞBAKAN GÜL'ÜN RAMAZAN BAYRAMI MESAJI
"Halkımıza Ramazan Bayramı mesajınız veya bir müjdeniz olacak mı?"
"Biz, Ramazan Ayı'nın nasıl geçtiğinin farkında değildik. Türkiye çok sıkıntılı günlerden geçti ve halkımızın çok sıkıntıları var. Ancak bir yandan da geleceğe karşı umut söz konusu. Yani, geleceğe karşı karamsarlıkları yendiğimiz kanaatindeyim. AK Parti Hükümeti çok şeyi bu ülkede değiştirdi. Evet, şu anda işin başındayız ancak milletimize hükümet olarak güven verdik. Bize oy vermeyen insanlarımız da bize olumlu şekilde bakıyor. Biz bunu en iyi şekilde değerlendireceğiz. Bu bayramın daha güzel, daha aydınlık günlere vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Milli birliğimizi beraberliğimizi, kardeşliğimizi daha da pekiştirmesini çok arzu ediyorum. Zaten dini bayramlar dayanışmanın günüdür. Herkes bu bayramlarda daha dayanışma içinde olur ve kardeşlik bağları daha da güçlenir kuvvetlenir. Ben de bu Ramazan Bayramı'nın Türkiye'de bir dönüm noktası olacağına inanıyorum. Kurumunuz vasıtasıyla tüm vatandaşlarımızın, gençlerin yaşlıların, hanımların bayramını tebrik ediyorum. Gelecek günlerin herkes için hayırlı olmasını temenni ediyorum ve Cenab-ı Allah'tan da hepimize başarılar ihsan etmesini temenni ediyorum."