Zihnimiz ve bedenimiz, birbiriyle sürekli etkileşim halinde. Araştırmalar, bu zihin-beden düetinin sağlığımız ve duygularımız üzerinde tahmin edilenden çok daha fazla etkili olduğunu ortaya koyuyor. Keşfedilenler çoğaldıkça geleneksel tıbbın bu konuya yaklaşımı da değişti. Yakın zamana kadar bilim adamları, zihnin ve bağışıklık sisteminin birbirinden göreceli olarak bağımsız çalıştıklarına inanırken, şimdi bu varsayımın yanlış olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılar, bağışıklık sistemini sinir sistemine, başka bir deyişle doğrudan beyne bağlayan sinirlerin varlığını keşfetti.
Ayrıca nöropeptitler, yani beyin ile vücudun her bir hücresi arasında mesaj taşıyan ve böylece sürekli iletişim halinde olmalarını sağlayan moleküller de keşfedildi. Bu kimyasal alışverişi doğrulayan sayısız deney yapıldı. Bir çalışmada, öğrencilerin final sınavları sırasında bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı ortaya çıkarken, bir diğerinde, oyuncuların belli senaryolar üzerinde çalışırken mutluymuş veya üzgünmüş gibi davranmalarının bile bağışıklık sisteminde değişikliklere yol açabildiğini gösterdi.
Duygularımızın, vücudun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını doğrudan etkilediği, basit bir soğuk algınlığından AIDS'e kadar her türlü hastalığa karşı daha az veya daha fazla dirençli olmamız üzerinde rol oynadığı sanılıyor. Uzmanlar, duygusal hayatı geliştirmek ve genel olarak sağlığı iyileştirmek için, herkesin kendi başına uygulayabileceği onlarca teknik olduğunu, bunların başında egzersizler, örgü örmek, birilerini dinlemek, insanın kendini mutlu hissetmesini sağlayacak meşgaleler, yemek gibi son derece basit şeylerin geldiğini ifade ediyor. Önemli olanın, duyguların beden üzerindeki etkilerinin farkına varmak ve olumsuz bir ruh halinden uzak durmak olduğu belirtiliyor.
Kaynak: İHA