Türkiye’de çok az sporcuya “iki branşta da milli” olma şansı verilmiştir. Can Bartu, işte o nadir isimlerden biriydi. Fenerbahçe basketbol takımında başladığı spor hayatını, futbolla taçlandırdı. Bu iki farklı alanda da milli formayı giymesi, onun ne kadar özel bir sporcu olduğunun en büyük kanıtıydı. Hem filelere basket bırakan, hem rakip fileleri havalandıran bir sporcunun hikâyesi, Türk spor tarihinde bir efsaneye dönüştü.
Fenerbahçe taraftarlarının gönlünde Can Bartu’nun yeri her zaman ayrıdır. Ona verilen “Sinyor” lakabı, sadece bir hitap değil, aynı zamanda bir saygının ifadesidir. Avrupa’ya giden ilk Türk futbolcularından biri olarak İtalya’da Lazio ve Fiorentina formaları giydiğinde, hem yeteneği hem de centilmenliğiyle büyük takdir topladı. O dönemde Türk futbolunun dünyada tanınmasına öncülük eden isimlerden biri oldu.
Bugün Avrupa’da oynayan Türk futbolcuları konuşurken, aslında yolun taşlarını döşeyenlerden birinin Can Bartu olduğunu unutmamak gerekir. Fiorentina ile Avrupa kupalarında final oynayan ilk Türk futbolcu olarak tarihe geçti. Onun İtalya macerası, sadece kendi kariyeri için değil, Türk sporunun vizyonu için de yeni bir kapı açtı.
Can Bartu’yu sadece bir sporcu olarak anmak eksik kalır. O, sahadaki zarafetiyle, centilmenliğiyle ve efendi tavrıyla da gönüllerde taht kurdu. Sporculuğun sadece kas gücüyle değil, aynı zamanda ahlakla ve karakterle de yapılması gerektiğini bizlere hatırlattı. Her maç sonunda rakibiyle el sıkışan, taraftara saygı duyan, genç sporculara örnek olan bir kişilikti.
Aktif sporculuk hayatını noktaladıktan sonra da spordan kopmadı. Spor yazarlığı ve televizyon yorumculuğu yaptı. Onun yorumlarını dinleyenler bilir; asla bağırarak konuşmaz, kimseyi küçük düşürmez, futbolun özünü ve güzelliğini anlatmaya çalışırdı. Kendi kuşağından sonra gelen nesiller için de sporun bir tutku ama aynı zamanda bir kültür olduğunu vurguladı.
Can Bartu, 11 Nisan 2019’da aramızdan ayrıldı. Fenerbahçe camiası, Türk spor basını ve elbette milyonlarca sporsever, o gün büyük bir üzüntü yaşadı. Ama arkasında bıraktığı miras hâlâ yaşıyor. Bugün Fenerbahçe’nin stadında onun adıyla anılan tribünler, genç sporcular için bir ilham kaynağıdır.
Can Bartu’nun hayatı, bize sadece sporun değil, insan olmanın da önemini gösterdi. Bir sahada aynı anda hem zarafet hem mücadele, hem yetenek hem de tevazu olabileceğini kanıtladı. Onun adı, Türk spor tarihinde sadece bir satır değil, altın harflerle yazılmış bir paragraf olarak kalacak.