Tek bedende iki görünüm: Bir yanda Seyfi bir yanda Huysuz Virjin'in bilinmeyen hayat hikayesi

Türkiye'nin gelmiş geçmiş en muzip sanatçılarından Seyfi Dursunoğlu... Siz onu daha çok Huysuz Virjin olarak tanıyorsunuz. Hayatı da en az sahnesi kadar hareketli ve karmaşık geçmiş bir diva...

Anadolulu bir ailenin oğlu

Reklam
Reklam

Trabzonlu Hafız Mehmet Efendi ile Selvi Hanım'ın 1932 yılında doğan oğludur Seyfi. Delidolu ve cesur hayatına karşın babası oldukça dindar ve muhafazakar bir adammış. Kendi ağzından şöyle: “Biz yedi kardeştik; babam çok sert ve disiplinli olduğu için kardeşlerim çok dayak yerlerdi babamdan. Bense dayak yememe kararı aldığım ve babamın kurallarına uyduğum için hiç dayak yemedim; ama çok da sıkıntı çektim.”_

Büyük şehrin karmaşası...

Seyfi, çok küçük yaşlardayken Trabzon'dan İstanbul'a taşınmışlar. Şimdi Fatih'e bağlı olan Vefa ve Karagümrük semtlerinde yaşamışlar. İlkokulu ise bambaşka bir yerde, Anadolu yakasının en güzel yerinde Beylerbeyi'nde tamamlamış.

Askeri liseden ayrılış

Ailesinin isteğiyle Heybeliada Askeri Deniz Lisesi'nde yatılı olarak okumaya başlasa da bir süre sonra oradaki düzene ayak uyduramaz. Okuldan ayrılıp Boğazçi Lisesi'ne devam eder.

Reklam
Reklam

Üniversite bir hayaldi!

Kötü giden lise hayatını İngiliz Filolojisi kazanarak güzel bir yere taşıyan Seyfi, maddi zorluklar yüzünden eğitimine devam edemez. Önce askerliğini yapar, daha sonra da SSK'da memur olmaya hak kazanır. 18 yıl sürecek memuriyet hayatı işte tam orada başlar.

O yıllardan ise şöyle bahsediyor: “Babamın isteğiyle askeri okula gittim, memur oldum; ama gönlümde hep tiyatro vardı. Gençliğimde çok yakışıklıydım, beni sokakta görenler birbirini dürterdi, “A şuna bak, Yunan heykeli gibi” diye. Ama o güzelliğimi kullanamadım. O kadar zapturapt altındaydım ki bir yere gidemezdim, evden çıkmama izin vermezlerdi.”_

Memuriyetin huysuzu!

Memuriyet yıllarında da bugün tanıdığımız Huysuz Virjin'in aslında ta kendisidir. İşlerini çabuk bitirip diğer arkadaşlarını lafa tuttuğu için amirleri tarafından pek sevilmez.

Seyfi'den Huysuz'a uzanan karar

Gösteri ve sahne dünyasına adım atması ise 1970 yılında olacaktır. İşte o gün memur Seyfi ölür, yerine Huysuz Virjin doğar. Kulüplerden teklifler almaya, herkes onu konuşmaya başlamıştır. En büyük şansı ise her sene İzmir Fuarı'nda Türkiye'nin ünlü solistleriyle aynı sahneyi paylaşması olmuş.

Reklam
Reklam

Kendi ağzından yeniden doğuşu

Memurluktan gösteri dünyasına geçişini şöyle anlatır Seyfi Dursunoğlu: “Memurken Beylerbeyi’nde Ramazan eğlenceleri yapardık, para kazanmak için. Yalvar yakar elli kuruşa bilet satardık. Gösterimiz ilgi görmeye başlayınca ertesi yıl bir lira, daha ertesi yıl iki buçuk lira yaptık biletleri. Salonumuz yine hep doldu, yani hep beğenildik. Bunun üzerine sanatçı arkadaşlarımın eşleri beni o zaman sağa sola önermişler. Böylece Kulüp 12’de gösteriye başladım.”

"Kısmet açılan bir şeydir

Devam eder: “Memurdum, bodrum katında oturuyordum. Ev sahibi kiraya 50 lira zam yaptı, ‘N’olur artırmayın, ödeyemem’ dedim, oralı olmadı, ben de iki elimi göğe açtım; ‘Yarabbim, bu hayat böyle devam edemez. Sen yardım et bana’ diye dua ettim. Birkaç yere sanatçı olarak başvurdum; beğenmediler, bir gün çalıştırdılar, gönderdiler. Sonra baktım, Seyfi’yle bu işi beceremeyeceğim, Huysuz Virjin tipini yarattım. Hep duyuyorlardı ama Öztürk Serengil’in bir programına çıkınca böyle bir insanın varlığını gördüler. O olaydan sonra kısmetim açıldı: Fuarlar, gazinolar… Her gittiğim yerde şovum çok sevildi, sonra derken televizyon. Kanallar koşmaya başladı peşimden..''_

Reklam
Reklam

Sanki iki kişiydi

Bir yanda Seyfi bir yanda Huysuz... Tek bedende iki görünüm, iki ruh gibi. Herkes tarafından sevilmesi de cabası. Nazik, titiz, temiz kalpli bir İstanbul beyefendisi ve diğer yanda lafını esirgemeyen, hınzır ve komik kadın Huysuz Virjin...

Huysuz Virjin neden huysuz?

Seyfi Dursunoğlu’nun anlatımıyla huysuz Virjin: “O hiç kimseye yüz vermeyen, ömrü boyunca bir eş aramış; ama bulamamış çok tahammülsüz bir kadın. Yaşına göre boyanmayan, giyinmeyen, frapan arsız ve cazgır bir mahalle kadını. Yani toplumun içinde yaşayan tiplerden biri.”_

Elinden makası eksik olmayan Katina..

Kulaklarınızda yankılanan o şarkı Huysuz Show ile doğar. 1980 yılında kantolardan oluşan bir plak yapar ve televizyon kanallarında yarışmalar sunmaya, jüri üyeliği yapmaya başlar.

Şimdilerde...

Sahneleri bıraktığından beri Çengelköy'deki evinde bazen kitap okuyup bazen de el işleri yaparak televizyon izliyor bugün. 2012 yılında tüm mal varlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bağışlayacağını açıklamıştı. Sahneden inse de hala hepimizin hafızasında tatlı bir yerlerde...

Reklam
Reklam


Anahtar Kelimeler: