Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretinden sonra Suriye’de gündeme gelmesi muhtemel yeni Amerikan stratejilerini Milliyet’ten Mert İnan'a değerlendiren Prof. Dr. Köni, şunları söyledi:
“Harita, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ABD ziyaretinden hemen sonra servis edildi. Normalde, Trump ve derin bağlantıları olmayan Amerikan düşünce kuruluşları böyle bir haritayı gündeme getirmez. Harita tamamen ABD’nin, Türkiye’yi yanına çekmek için dolaylı; ‘Kuzey Suriye aslında NATO alanı, sen de NATO üyesi bir ülkesin. Menbiç’te NATO grubu olarak işbirliği yapıyoruz. Bu alanın karşısında düşmanlarımız var’ mesajını içeriyor. Düşman olarak gösterilen ülkeler ise İran, Suriye, Rusya. Ancak haritanın bizim açımızdan sıkıntı yaratacak tarafı, YPG-PKK’nın NATO şemsiyesinde altında legal bir görünüme büründürülmek istenmesi.”
“ABD, Menbiç’te petrol dolaşımı ve askeri eğitimler konusunda birlikte hareket ettiğimizi vurgulayıp, bölgenin kendi hegemonyasında değil; NATO şemsiyesi altında olduğu teziyle Türkiye’yi yumuşatmak istiyor. Harita üzerinden Rusya, İran, Suriye’yi hedef gösteriliyor. Türkiye’nin dış politikadaki cilveli tutumu ve Rusya’ya yanaşması, ABD’nin ‘Kuzey Suriye’de biz değil, NATO var’ söyleminin doğmasına yol açtı. Rusya’ya yakınlaşmamız ABD’yi bu anlamda söylem değişikliğine yöneltmiş oldu. Haritanın bizim açımızdan sıkıntı yaratacak kısmı, YPG-PKK’nın NATO şemsiyesinde altında legal bir görünüme büründürülmek istenmesi.”
“Yakın gibi gözüksek de Rusya, bizi Kuzey Suriye’de işgalci görüyor. Ruslar, ABD ile ortak petrol arama faaliyetlerimizden rahatsız. Rusya, Türkiye’nin ABD ile yakınlaşmaya çalıştığının farkında ancak Türkiye’yi kaybetmek istemiyor.
Türkiye’nin ekonomik alanda sıkışması ABD ve Almanya’ya yakınlaşmasına neden oldu. Bu hamlelere mecbur kaldığımızın farkındalar. İşin en başına dönecek olursak, aslında ABD, Esad’ın gitmesini isteyen, ‘Müslüman Kardeşler’e el altından destek veren konumdaydı.”
Türkiye jeopolitik olarak önemli bir ülke. Ruslar, Boğazlar’dan gemilerini geçirerek, Suriye ve Ortadoğu’daki deniz gücü yapılanmasını ayakta tutuyor. Ancak Rusların da bize karşı eli kuvvetli. Turizm, tekstil ve Türkiye’den yapılan ihracatlar ekonomik anlamda bizim ülkemize katma değer yaratıyor. Buradaki kritik konu, Erdoğan’ın Putin ile ne konuştuğu..
Bu konuşmanın detaylarını bilmiyoruz. Suriye’deki radikal dinci örgütler konusunda iki lider arasındaki mutabakatın ayrıntıları gün yüzüne çıkmış değil. Türk, Rus krizine dair emareler yok. Orta ve uzun dönemde ne olacağını bilmiyoruz.”
“Türkiye, artık ABD üslerinin bulunduğu Kuzey Doğu Suriye’de çatışmaya giremez. McKinsey ile yapılan anlaşma ve ekonomik tablo askeri harekât yapmamıza olanak vermiyor. Almanya ziyareti bir yönüyle Rusya ve ABD’ye karşı alternatif arayışı.
İhtiyaç duyduğumuz yatırım, ekonomik güven, teknoloji transferini Almanya’dan talep edebileceğimiz gibi, ABD ile ilişkilerin düzelmesine Almanya desteği çok önemli. Almanya, en fazla ABD üssü bulunduran ülkelerin başında geliyor ve Batı’dan ayrı bir yapıda değiller. Almanya’nın Rusya’dan enerji satın alması ABD’yi rahatsız ediyor, ancak Batı blokunda parçalanmışlık söz konusu değil.”
“Eğer Suriye’de çatışma ortamı sona erer, Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya, barışçıl bir ortamda birlikte masaya oturursa, Suriye’deki sorunlar biter. Böyle bir atmosferde Türkiye’nin Kuzey Suriye’de tampon bölge oluşturmasına izin verilebilir. Şayet ortaya çıkacak barış tablosu İsrail’in hoşuna giderse, ABD’nin Suriye’de kalmasına gerek kalmayacağı gibi, Suriye’yi terk eden ilk ülke ABD olur.
Peki, ‘ABD Kürt koridorundan vazgeçer mi?’ Uluslararası ilişkiler devamlı değişir. McKinsey hamlesi bu anlamda Türkiye’nin elini güçlendirdi. Ekonomik güç ve birlikteliğin, askeri güç ve operasyonlardan daha etkili olduğunu unutmayalım.”
İran ekonomik açıdan zorlanıyor. Suriye’deki hegemonya inadından vazgeçebilirler. Yaşanan tüm çatışmanın nedeni İsrail’in güvenliği. Suriye meselesi bittikten sonra sıranın İran’a geleceği ise kaçınılmaz bir gerçek. Yaşanan gelişmeler ve süreç, her şartta Suriye’nin federatif bir yapıya bürüneceğini gösteriyor.
İşin bir de mülteci göç dalgası boyutu var. Artık her ülke göç dalgalarından rahatsız. Bu sorunun devam etmesi, önümüzdeki 10-15 yıllık dönemde ülke ekonomilerini çökertir. ABD, Rusya, İran ve AB sürekli para harcayarak, İsrail sürekli ülkeleri bombalayarak ekonomik yapılarını muhafaza edemez. Ulusal güvenliğin en önemli boyutu ekonomidir. Askeri giderlere batık giderler gözüyle bakılır.”