Henriette Hömke bu tehlikeli tutkunun en son örneği...
Alman model Miss Germany 2006'da Saksonya eyaleti güzeli olarak yarıştı, güzellik yarışmasında 2007'de Şebnem Schaefer ile aynı podyumu paylaştı, henüz 18 yaşındaydı.
2007'de 63 kiloydu. Daha da zayıflamak istiyordu; diyet, spor derken kilo vermeye başladı. Bu yıl bu zayıflama isteği tehlikeli boyutlara vardı, zira güzel manken 40 kiloya kadar düşmüştü. 7 Haziran 2017'de ise zayıflama hastalığı diye tabir ettiğimiz, halk arasında da kabaca 'açlıktan ölmek' dediğimiz Anoreksiya Nervoza hastalığı yüzünden hayatını kaybetti.
Her zaman kilomuza dikkat etme halindeyiz, ''Su içsem yarıyor...'' diye bir tabirin olduğu bir milletteniz biz. Gel gelelim terazinin öte yanında da fazla fazla örnekler var! Aslına bakarsanız; bu 'kendi kilosundan sürekli rahatsız olma', 'kilo alacağım diye korkuya kapılma' hastalığı son dönemlerde (ve belki de 0 beden mankenlerin moda olması yüzünden) oldukça sık görülüyor...
Uruguay doğumlu süpermodel Elle Ramos'un 2007'de hayatını kaybetmesinin sebebi anoreksiyaya bağlı kalp kriziydi örneğin. Ramos mankenliğe adım attığı anda kendini Güney Amerika'nın en büyük mankenlik ajansında bulmuş, kendi ülkesi haricinde Arjantin, Meksika ve Japonya'da podyumlara çıkmıştı. Geleceği çok parlaktı belli ki; hayatını kaybettiğinde henüz 19 yaşındaydı.
1985 doğumlu Brezilyalı süpermodel de bu trajik hikayelerden bir diğeri... 21 yaşına kadar bu prestijli markaların modelliğini yapmış, 2006'da 1.73'lük boyuna rağmen 40 kiloya düşerek hayata gözlerini yummuştu.
Artık fazla olmayan kilolarımıza da fazlaymış muamelesi yapabiliyor, kendimize ve başkalarına güzel görünebilmek için zaman zaman sağlığımızı, günlük besin ihtiyaçlarımızı bir kenara bırakıyoruz. Hele bu zamanlarda, yaz mevsiminin başlangıçlarında daha da tehlikeli sınırlara dayanıyoruz bu 'diyet' konularında.
Ve her şey günümüzün televizyon yapımcılarının, modellik ajanslarının çizdiği, herkesin de her nedense doğru kabul ettiği güzellik standartlarına uyabilmek için.
Öncelikle unutulmasın; sağlıklı beslenmek için doğal olan her besin maddesine ihtiyacımız var. Az da olsa, çok da olsa her şeye; bu yüzden bir besin maddesini tamamen yasaklayan hiçbir diyet aslında sağlıklı değil!
Bu bakımdan illa zayıflama ihtiyacı duyuyorsak, diyetimizi seçerken bir diyetisyene danışmalı, hiç olmazsa Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlıklı beslenme konusundaki önerilerini dikkate almalıyız...
Tükettiğimiz günlük kalori miktarı, vücudumuzun günlük hayatta yaktığı kalori miktarına kesinlikle eşit olmalı. (Karbonhidratı yasaklayan diyetlere dikkat!)
Yağ tüketimimizi azaltmalı, trans yağlar ve doymuş yağlar yerine doymamış yağları tercih etmeliyiz.
Sebze/meyve tüketimimizi arttırmalı; baklagiller, tahıllar ve yemişleri her öğünümüzde değerlendirmeliyiz.
Şeker tüketimimizi sınırlandırmalıyız. Günlük şeker tüketimimiz, günlük kalori miktarımızın %10'unu geçmemeli.
Tuz tüketimimizi sınırlandırmalı, tükettiğimiz tuzun iyotlu olmasına dikkat etmeliyiz. Hattâ kalp & damar hastalıklarından korunmak istiyorsak, günlük tuz tüketimimiz 5 gramı geçmemeli.
Bizim de elbette size önerebileceğimiz, Dünya Sağlık Örgütü'nün koşullarına da riayet eden bir takım diyet yöntemleri var;
Örneğin göbek yağlarını eriten yoğurt küründen, yağ yakıcı çay tarifine kadar birçok reçeteyi içinde barındıran şu içeriğimize göz atabilirsiniz.
Akşam yemeğinizde sağlıklı ve lezzetli ezogelin içmek istiyorsanız, tık tık!
Alternatif arayanlar için leziz bir brokoli çorbası var.
Elbette bol bol su için!
Su içmenin hiçbir zaman fazlası olmaz; ''Bugün çok su içtim...'' dediğiniz anda bir bardak daha içmeniz sizin yararınıza ;)
Kaynaklar: Mynet Haber, Berkeleywellness.com, Wikipedia.org, Wikipedia.org [2]