İlhan Şeşen’in müziği sıradan aşkları değil, içinden geçilen hayatları anlatırdı. “Neler oluyor bize?” derken, aslında kendi içimize ayna tutar, “Sensiz Olmaz”la bir yokluğu kabullenmeye çalışırdık. Onun sözleriyle yas tuttuk, sevdik, özledik. Ve şimdi, onun yokluğuna alışmak zorundayız. En zoru da bu olacak: Onu, bir şarkıya daha dönüştürmek.
İlhan Şeşen şarkı söylerken, aslında hayatı anlatırdı. Hani bazen kelimeler kifayetsiz kalır ya, o işte tam o anlarda devreye girerdi. Sözün yetmediği yerde, sesi konuşurdu. Gitarını eline aldığında, dinleyen herkes bir köşede durup kendi hikâyesine dönerdi. Çünkü onun şarkıları, başkaları için yazılmış gibi değil, doğrudan bize fısıldanmış gibiydi.
Gösterişsizdi. Öne çıkmak için çabalamadı. Havalı sözlerin peşinde koşmadı. Şöhretin parıltısından uzak durdu. Ama yine de herkes onu tanıdı, sevdi. Çünkü onun sadeliği, içtenliği örtmüyordu; tam tersine, parlatıyordu. İlhan Şeşen olmak kolay değildi. Sade kalmak, bu kadar karmaşanın içinde kendin kalabilmek her zaman en büyük lükstü. O bunu başardı.
Her zaman bir burukluk taşıdı yüzünde. Gülse bile, gözlerinin bir köşesinde hep bir hüzün kalırdı. Belki bu yüzden, şarkıları bu kadar sahiciydi. Çünkü neşesini bile acıdan damıtırdı. Dinlediğimiz her satırda kendi hayatımıza dair bir parça bulmamız, onun kendi hayatını cesurca ortaya koymasındandı.
Hayat dudaklarda mey idi belki, ama onun için artık sustu o kadeh. Dün bir şarkının ortasında, usulca indi sahneden. Gidişi bile kendine yakışır şekilde sessiz oldu. Ne büyük anonslar, ne sahte alkışlar… Sadece bir kaç satırlık haber ve ardından gelen gerçek bir hüznün ağırlığı.
Bugün radyoda çalan “Aşk Layık Olanda Kalır” daha çok içimizi acıtıyor. “Neler Oluyor Bize?” artık sadece bir ilişkiye değil, onun yokluğuna da soruluyor. “Sensiz Olmaz” şimdi çok daha başka bir anlam taşıyor. İlhan Şeşen’in sesi artık bir kayıttan geliyor, ama duygusu hâlâ canlı.
Vedaların yaşı yoktur. Ama bazı insanlar için her veda erkendir. İlhan Şeşen’in ardından konuşurken, sanki bir arkadaşımızı, bir ağabeyimizi, bir sırdaşımızı yitiriyoruz. Bu yüzden cümle kurmak zor, sesimize boğaz düğümü karışıyor.