Hikaye ya da öykü, giriş (serim), gelişme (düğüm) ve sonuç (çözüm) bölümlerinden oluşan bir düzyazı türüdür. Anlatım tekniklerine göre hikayeler, durum hikâyesi ve olay hikâyesi olmak üzere 2 ana gruba ayrılır. Durum hikayesi, olaydan çok bireylerin iç dünyasına ve anlık durumlarına odaklanmaktadır. Bu hikaye türünün temel kurallarını Rus yazar Anton Çehov belirlemiştir. Bu nedenle, durum hikâyesi "Çehov Tarzı Hikâye" olarak da anılmaktadır.
Durum hikayesi, belirli bir olayı anlatmaktan ziyade günlük yaşamdan bir olayı ele alan bir hikaye türüdür. Bu tür hikayelerde serim, düğüm ve çözüm bölümleri bulunmaz. Bu bölümlerin yerine hayatın akışı içindeki bir an ya da durum doğrudan aktarılır. Dolayısıyla, belirgin bir başlangıç ya da sonuç olmadan yaşamın sıradan bir anına odaklanır.
Bu hikâye türünün gelişiminde Rus yazar Anton Çehov önemli bir rol oynamıştır. Çehov’un eserleri, bu nedenle "Çehov Tarzı Hikâye" olarak da adlandırılır. Çehov tarzı hikâyeler, toplumsal olayları ya da bireysel durumları derinlemesine ele alarak, olayların ya da durumların arka planına dair bir farkındalık yaratmayı amaçlar.
Durum hikayesinin özellikleri şu şekildedir:
Durum hikayesinde karakterlerin ayrıntılı bir şekilde anlatılmasına gerek duyulmaz. Okuyucunun, karakterlerin temel özelliklerini ve ruh hallerini kendisi yorumlaması beklenir. Bu nedenle, karakterlerin fiziksel ya da psikolojik özellikleri kısaca ve dolaylı ifadelerle sunulur. Ana odak karakterin bireysel özelliklerinden ziyade içinde bulunduğu durum ve atmosfer üzerine kurgulanır.
Hikayelerde belirgin bir olay örgüsü bulunmaz. Bunun yerine sıradan insanların günlük yaşamlarından kesitler ele alınır. Olaylar, başı ya da sonu olmayan bir akış şeklinde gelişir. Bu anlatım türünde hikayenin doğal ve gerçekçi bir izlenim yaratmasını sağlar. Genellikle hayatın küçük detaylarına odaklanılır ve bu detaylar okuyucuda derin bir duygu bırakmayı hedefler.
Geleneksel hikayelerde olduğu gibi giriş, gelişme ve sonuç bölümleri keskin bir şekilde ayrılmaz. Hikaye bir olayın ortasında başlayabilir ve bir sonuca bağlanmadan aniden sona erebilir. Bu yapı okuyucunun hikayeye kendi yorumunu katmasına olanak tanır ve bir düşünce akışı oluşturur.
Durum hikayesi, okuyucuyu şaşırtmayı ya da hikayenin sonunda büyük bir sürpriz sunmayı amaçlamaz. Bunun yerine okuyucunun ruh haline dokunmayı, izlenimler bırakmayı ve karakterlerin yaşamlarını anlamlandırmayı hedefler. Yazarın dili ve üslubu okuyucunun hikaye ile empati kurmasına yardımcı olur.
Durum hikayesinde mekan tasvirleri genellikle yüzeysel şekilde yapılır. Sokak, ev, iş yeri gibi sıradan yerler hikayenin geçtiği ortamlar olarak seçilir. Mekan hikayede bir arka plan görevi görür. Detaylı betimlemelerle hikaye akışını bölmek yerine olayların geçtiği atmosferi destekleyecek kadar bilgi verilir.
Bu tür hikayelerde yerel yaşamın, halk kültürünün ve folklorik ögelerin kullanımı oldukça yaygındır. Karakterlerin konuşma tarzı, çevreyle olan ilişkileri ve davranışları hikayeye gerçekçi bir boyut kazandırır. Bu sayede okuyucu, hikayede anlatılan durumu yaşamış gibi hissedebilir.
Hikayelerdeki karakterlerin duygu ve düşünceleri “iç ses” aracılığıyla okuyucuya aktarılır. Bu teknik okuyucunun karakterin iç dünyasına daha fazla odaklanmasını sağlar. Olaylar yerine karakterlerin hislerine yoğunlaşmak, hikayenin psikolojik boyutunu güçlendirir.
Durum hikayelerinde yazar, okuyucuya doğrudan bir mesaj vermeyi amaçlamaz. Bunun yerine olayları ya da durumları olduğu gibi sunarak okuyucunun bunlar üzerine düşünmesine teşvik eder.
Durum hikayesinde kullanılan her detayın bir anlamı ve işlevi vardır. Gelişigüzel ya da gereksiz detaylara yer verilmez. Anton Çehov’un ünlü sözü bu anlayışı özetler:
“Eğer duvarda bir tüfek varsa, bu tüfek hikâye içinde mutlaka patlamalıdır.”
Durum hikâyelerinde dil, yalın ve sade bir üslupla kullanılır. Buradaki amaç, okuyucunun hikayeyi kolayca anlamasını sağlamak ve olayların doğal bir akış içerisinde aktarılmasıdır.