Sadece bu değil, eskiden Habsburg İmparatorluğu'nun bir parçası olan Lviv, Viyana, Prag ya da Krakov gibi Avrupa şehirlerini anımsatmaktaydı. Şehir birçok ülkenin eline geçti ve Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasındaki dönemde Polonya'ya bağlıydı (Polonyalılar şu zamanki % 1'lik nüfuslarına kıyasla, o zamanlar % 50 popülasyona sahipti. Ayrıca Yahudiler şuan % 1 olmasına rağmen o zamanlar şehrin % 25'lik popülasyonuna sahiptiler).
Daha sonrasında İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyetler Birliği'ne bağlanan Lviv günümüzdeki haliyle bir Ukrayna şehri haline geldi. Lviv'in parke taşlı tarihi merkezi, "İtalya ve Almanya'dakilerle beraber doğu Avrupa'nın sanatsal ve mimari geleneklerinin birleşiminin mükemmel örneği" olarak anılması sonucu UNESCO Listesi'nde. Rynok Meydanı, her zaman için şehrin kalbi olmuş ve ortasında eski merkezin üstündeki manzaraların görülebileceği Belediye Sarayı Kulesi bulunuyor. Şehrin aynı kısmında, Rönesans tarzı Dormition Katedrali'nden ziyade Ermeni ve Latin Katedrali'ni bulacaksınız. Bunların hepsi kendi tarzında olağanüstü noktalar. Bunları ard arda ziyaret ettiğinizde aklınıza, bu şehrin kaç farklı kültürden etkilendiği sorusu gelecek. Lviv Ulusal Müzesi gibi, Lviv Tarihi Müzesi ve Lviv Sanat Galerisi de göz atmaya değer yerler. Hatta turistik yerler bir yana, eski binalarıyla, etrafında dolaşan tramvaylarıyla ve birçok cazibeli kafesi, kahve dükkanı ve restoranlarıyla beraber eski şehir, takılınabilecek güzel bir yer.
Geceleri oteller muhteşemken, gece hayatı ve kulüp manzarası ateşlidir. Dolayısıyla, mükemmel bir şehri inceliyorsunuz. Şehrin Münih, Roma, Viyana, İstanbul ve kuşkusuz Kiev gibi şehirlerle bağlı olan modern bir havalimanı var.
Not: Lviv, uluslararası iyi bir bağlantıya sahip olması nedeniyle Ukrayna'ya yapılan geziler için iyi bir nokta.