"Dönüş zamanı geçti"

Başbakan Bülent Ecevit, kendisinin ve DSP'nin azınlık hükümeti tartışmalarıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, artık erken seçim kararından dönüş zamanının geçtiğini söyledi. Ecevit, koalisyon ortakları arasına da 'seçim kara kedisi'nin girdiğini ifade etti.

Başbakan Bülent Ecevit, katıldığı bir televizyon programında son günlerde yaşanan siyasi gelişmeler ile Ortadoğu'daki son durumu değerlendirdi.

Reklam
Reklam

Başbakan Bülent Ecevit, 'DSP'nin ve sizin durumunuz seçimin ertelenmesi noktasında nedir?' sorusuna, "Bir kere seçimlerin ertelenmesine biz başlangıçta karşıydık. Anayasa gereği olarak seçimlerin Nisan 2004'te yapılması gerektiğini savunuyorduk. Bir süre sonra işler karıştı. Bizim dışımızda birçok parti erken seçimi erteleme girişinde bulundu. Biz uygun bulmadık, çünkü seçimlerle ilgili işlemler yapılmaya başlanmıştı. Onun dışında benimle ilgili olarak son günlerde çıkan söylentilerin de aslında bizimle hiçbir ilgisi yoktur. Bazı seçimleri erteleme girişiminde bulunan kimseler, milletvekilleri, bana bir azınlık hükümeti başkanlığı vermek isteyenler çıktı. Bizim bunlarla hiçbir ilgimiz yok. Bu konuda herhangi bir girişimde, istekte bulunmadık. Biz normal olarak seçimlerin zamanında yapılmasını bekliyoruz" cevabını verdi. Ecevit, 'Sizin 1 Ekim'de yapılacak oylama için parti grup kararı alıp almayacağınız yönünde yorumlar yapılıyor. Bu konuda ne yapacaksınız. Meclis'e girecek misiniz?' şeklindeki soruyu şöyle cevaplandırdı:

Reklam
Reklam

"Meclis'e gireceğiz. Parti meclisini toplamamız gerekebilir, bu aşamada. Fakat edindiğim izlenime göre bizim arkadaşlarımız seçimlerin normal süresi içerisinde devam etmesinin en doğru yol olduğunu düşünüyor". 'DYP grupta bağlayıcı karar alacak. DSP de böyle bir bağlayıcı karar alma eğiliminde mi?' sorusuna Ecevit, "Şu sırada öyle bir gereksinme duymuyoruz. Bizim partimizin içinde bir tutarlılık vardır. Onun için böyle bir takım olağanüstü kararlara başvurma gereğini herhalde duymayacağımızı düşünüyorum. Biz başlangıçta erken seçime karşı olduğumuz halde artık bunun zamanı geçmiştir. Onun için herhangi bir yadırgayıcı karar almadan işlemlerin işlemesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Biz belirlenen seçimin, belirlenen tarihte yapılmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz" karşılığını verdi. Ecevit, 'Gaffar Yakın'ın sizinle görüşme girişimi oldu. Siz onun görüşme talebini Mecit Şekercioğlu'na ilettiniz. Bu talebi dolaylı da olsa kabul etmeniz muhatap aldığınız yönünde yanlış anlaşıldı. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?' sorusu üzerine şunları kaydetti: "Hayır muhatap olma öyle bir niyetimiz yok. Arkadaşımız benimle ısrarla görüşmek istedi. Ben bunu doğru bulmadım. Çünkü kararımız belliydi. O arkadaşımızın da bize ne için geleceğini tahmin ediyorduk. Fakat dediğim gibi bu işlere karışmak istemedik. Onun için kendisini üzmek de istemedim. Bir arkadaşımızdan işte ne istiyor, isteği nedir öğrenelim diye görüşmesini istedim. Herhangi bir tartışma da olmadı o arkadaşlarımız arasında".

Reklam
Reklam

Ecevit, 'Sizin başbakanlığında bir azınlık hükümeti önerisi var. Kulislere yansıyan haberlere göre DSP bütün parlamentonun bir konsensüs sağlaması halinde buna evet diyebilir mi?' sorusuna, "Biz bunu düşünmedik bile. Düşünmeyi de doğru bulmuyoruz. Sanki öyle bir isteğimiz, eğilimimiz varmış gibi bir izlenimin ortaya çıkmasını istemiyoruz. 1999 yılı başında da başımıza böyle bir olay gelmişti biliyorsunuz. Bizim dışımızdaki bütün partiler erken seçim üzerinde birleşmişlerdi. Sadece biz karşı çıktık. Bunun üzerine diğer partiler kendi aralarında anlaştılar ve bizden azınlık hükümetinin başına geçmemizi istediler. Bu bir önemli görevdi, nitekim hiçbir partiyi üzmeden, hiçbir haksızlık yapmadan seçim zamanına kadar işin başına geldik.

Bazen beklenmedik olaylar da olabiliyor" cevabını verdi. Ecevit, 'Derviş'in erken seçim kararının alınmasındaki etkisi ne oldu?' sorusu üzerine, "Sayın Kemal Derviş bir noktadan sonra belli ki kendisini ekonomiden daha çok siyasete, politikacılığa vermeye başladı ve ilginç adımlar attı. Evvela DSP'nin bölünmesine öncülük yaptı. DSP'nin bölünmesi için adımlar attı. Bildiğiniz gibi o Troyka söylemi ortaya çıktı. İsmail Cem, Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş biraraya geldiler ve DSP'yi yoketmek için girişimde bulundular ama başaramadılar. Ondan sonraki aşamada kendi öncülüğünde bulunan YTP'yi bıraktı. CHP'ye geçti. Böyle ilginç tertipler oldu. Ben politikacıyım ama bu tür politikacıya şimdiye kadar aklım ermemiştir" dedi.

Reklam
Reklam

Katıldığı televizyon programında Ecevit'e sorulan diğer sorular ve verdiği cevaplar şöyle:

"Soru: Geçmişe dönmeniz mümkün olsa sayın Derviş'i yine davet eder miydiniz?
Cevap: Artık geçmiş üzerinde durmanın faydası yok. Ama bu deneyimden sonra herhalde daha çok düşünürdüm bu konuda.

Soru: Bugün itibariyle 3 Kasım'dan dönüş olabilir mi?
Cevap: Bence olamaz. Yani zorlanırsa olur tabi, fakat artık bu erken seçim kararından dönüş zamanı geçmiştir kanısındayım. Adaylar belli olmuştur. Sayın Adalet Bakanı'nın söylediği gibi yurt dışından gelen vatandaşlarımız oylarını kullanmaya başlamıştır bile. Hukuki bakımdan yasaları zorlamayla bazı terpitler de yapılabilir. Ama dediğim gibi artık iş işten geçmiştir. Seçimlerin zamanında yapılması gerekir.

Soru: Seçim çalışmalarına çor erken başladınız. Sağlığınız nasıl?
Cevap: Sağlığım çok iyi. Tahlil sonuçları çok iyi gidiyor.

Soru: Koalisyon ortakları arasındaki uyum seçim yaklaştıkça azaldı mı?
Cevap: Seçim yaklaştıkça ortaklıklar gölgelenmeye başladı maalesef. Bu arada beklenmeyen şeyler de oldu. Birkaç hafta önce sayın Mesut Yılmaz bana başbakanlığı bırak dedi. Ben şu aşamada bırakamam dedim. Öyleyse sayın Bahçeli çekilsin dedi. O da çekilmeyince karma heyetten oluşan hükümet kurulsun dedi. O da olmayınca başka düşünceler öne sürdü sayın Mesut Yılmaz. Ortam bir hayli karışık. Çok değişik düşünceler gündeme getiriliyor. Dediğiniz doğrudur. Deyim yerindeyse bu seçim kara kedisi aramıza girinceye kadar ilişkilerimiz çok iyiydi. Ben de buna azami özen gösteriyordum. Fakat bu seçimle birlikte işler değişmeye başladı.

Reklam
Reklam

Soru: Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulma tehlikesine karşı, Türkiye'nin Kuzey Irak'a bu nedenle tümden girebileceği söyleniyor. Böyle birşey söz konusu mu?
Cevap: Öyle bir gereksinim olmayacağını umuyorum. Yalnız Kuzey Irak'taki bazı Kürt liderler özellikle Barzani, Türkiye'ye gereksiz bir şekilde meydan okuma havası içine girdi. Fiili devletlikten yasal devletliğe geçiş sürecini başlatmak için birtakim eğilimleri olduğu anlaşılıyor. Tabi bu da bizleri rahatsız ediyor. Rahatsızlığımızı geçen günlerde birkaç kere ilettim.

Soru: Tarık Aziz ile bu konuyu konuşacak mısınız?
Cevap: Bağdat yönetimi ile görüşmelerimiz oluyor zaten. Bizden bakanlar gidiyor, onlardan bakanlar geliyor. Ekonomik ilişkilerimizde bir hayli gelişme var. Ama bu son gelişmeler ABD'nin kararı bu konular tabi gündeme gelecektir. Biz de Bağdat yönetiminin düşüncelerini, eğilimlerini, kaygılarını kendilerinden dinleme olanağı bulacağız.

Soru: Barzani ve Talabani Kerkük bizim başkentimizdir diyor. Bu ısrar bir savaş belirsizliği içine de girerse Türkiye'nin tavrı ne olur. Türkiye buna izin verir mi?
Cevap: Türkiye'nin meşru çıkarlarına ters düşecek her türlü davranışa elbette biz de tepki gösteririz. Fakat böyle tepkilere gereksinme olmayacağını umarım, temenni ederim. Tabi Irak'ta dengeler sarsılmış durumda. Kuzey Irak'taki Türk grupların, özellikle Barzani Türkiye'ye karşı tavır almaya başladı. Bunları kabul edemeyeceğimizi zaten son günlerde söyledik.

Reklam
Reklam

Soru: Irak'a müdahale olursa seçim ertelenir gibi tezler ortaya atılıyor. Bir savaş hali seçimi erteletir mi?
Cevap: Seçim çok yaklaştı artık. Bir değişiklik olacağını sanmıyorum ve temenni de etmiyorum.

Soru: Bush'a gönderdiğiniz mektubun içeriği nedir?
Cevap: Dediğim gibi Filistinliler arasında terörü tahrik edin gruplar var. Bunların kaynağı da benim tahminime göre bazı arap ülkelerindeki radikal unsurlar. Bunlar Filistin'de Filistinlilere bağlı olarak bir demokratik yönetim kurulmasını kesinlikle istemezler. Filistinliler aslında diğer bazı Arap topluluklarına nazaran çok yüksek düzeyde eğitilmiş, demokrasiye yatkınlığı olan bir toplum. Eğer Filistin devleti bu şekilde kurulacak, işlerlik kazanacak olursa bunun bütün Orta Doğu'daki Arap ülkelerine olumlu etkileri olacaktır. Bunu istemeyen radikal unsurlar da olay çıkartmak için her fırsatı kullanıyor, yahut fırsatlar yaratıyorlar. Artık Yaser Arafat bunlar üzerinde frenleyici etkilerini kullanamaz duruma geldi. Onun için Arafat'ın bir odaya hapsedilip, sürekli ateş altında tutulması sonucu Arafat kendi yapabileceği şeyleri yapamıyor, bunları hatırlattık".

Reklam
Reklam