Deprem: AFAD ve Kandilli Rasathanesi yetkililileri, Meclis Komisyonu'nda neler söyledi?

İzmir depreminin ardından beş partinin önerisiyle kurulan TBMM Depreme Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu, bu alanda faaliyet gösteren kamu kurumlarının temsilcilerini dinledi. AFAD Başkanı Recep Güllüoğlu, depremin büyüklüğünün neden farklı açıklandığı sorusuna yanıt verdi.

30 Ekim'deki İzmir depreminin ardından beş partinin önerisiyle kurulan TBMM Depreme Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu, bu alanda faaliyet gösteren kamu kurumlarının temsilcilerini dinledi.

Reklam
Reklam

Komisyona bilgi veren Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanı Recep Güllüoğlu, Kandilli ile AFAD arasındaki deprem büyüklüğü farkına ilişkin sorular üzerine, bunun ölçüm tekniğinden kaynaklandığını belirterek, "Ben tıp doktoruyum. Siz aynı anda iki farklı laboratuvara iki kan tüpü verin ikisinde aynı sonuçlar çıkmaz" örneğini verdi.

'2020'de 30 binden fazla deprem'

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı (AFAD) Başkanı Recep Güllüoğlu önce komisyona sunum yaptı, ardından da milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Türkiye deprem kuşağında yer aldığına vurgu yapan Güllüoğlu, 1100 deprem gözlem istasyonu aracılığıyla yaptıkları son 3 yıl yaşanan deprem bilgilerini paylaştı.

"Depremin bizim açımızdan ne anlama geldiğini ifade etmek için sadece geçtiğimiz yıllardaki depremlere bile baktığımızda 2017 yılında 38 bin deprem ölçtük. 2018 yılında 22 binden fazla, 2019 yılında 23 binden fazla, 2020'de bugüne kadar 30 binden fazla deprem ölçtük. Bir deprem olduktan sonra 5-6 bin civarında veya daha fazla artçı depremler de meydana gelebiliyor."

Reklam
Reklam

'Afet yönetimi açısından büyüklüğün önemi yok'

Komisyondaki görüşmelerde İzmir depremi konusunda, AFAD ve Kandilli arasındaki deprem büyüklüğü farkı da gündeme geldi.

CHP İzmir Milletvekili Gökan Zeybek, Güllüoğlu'na, "İzmir depreminde siz, Kandilli Rasathanesi ve Amerika merkezli üç farklı açıklama geldi: 6,6, 6,9 ve 7. Aslında 6,6'yla 7 arasındaki büyüklük -sismik açıdan bakıldığında- çok ciddi bir büyüklüktür. Neden böyle bir farklılık oldu ve neden düzeltilemedi?" sorusunu yöneltti.

AFAD Başkanı Güllüoğlu ise İzmir'de veri aldıkları 110 istasyonla yaptıkları ölçümlerde deprem büyüklüğünün 6,6 ölçüldüğünü, bir revize ya da düzeltme durumu olmadığını ifade etti. Güllüoğlu bu konuda şu açıklamayı yaptı:

"Afet yönetimi açısından aslında kaç olduğunun emin olun önemi yok yani 6,6 olmasıyla 6,9 olması bizim afet yönetimimiz açısından yani oraya yapacağımız bütün kaynak aktarımı açısından, ekip aktarımı anlamında hiçbir fark oluşmuyor. Ama bazen, ne yazık ki biz hani, özellikle düşük göstermeye çalışıyormuşuz gibi bir algı var, inanın hiçbir alakası yok, tamamen teknik bir konu. Ben tıp doktoruyum yani siz aynı anda iki farklı laboratuvara iki kan tüpü verin ikisinde de aynı sonuçlar çıkmaz. Onun gibi teknik bir konu var. Oraya müdahale edilip 'Arkadaşlar, bunu 6,6 yazalım' gibi bir şey yok ortada."

Reklam
Reklam

https://www.youtube.com/watch?v=gZpDh443K9Q

'DASK, su bağlatırken alınan belge gibi görülüyor'

Komisyona sunum yapan Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) Yönetim Kurulu Üyesi ve Koordinatörü Erdal Turgut, Türkiye'de şu anda zorunlu deprem sigortası yaptırma oranının yüzde 50-55'lerde seyrettiğini, bunu yüzde 100'e çıkarmayı hedeflediklerini anlattı.

Bir zorunlu sigorta olmasına karşın vatandaşlara "illa bu alınsın" diye bir zorlama yapmak yerine, kendi istekleriyle sigortalanmalarını istediklerini belirten Turgut, bunun için de sigorta kapsamını genişletmek istediklerini söyledi:

"Bugüne kadar bizim gelir gelmez gördüğümüz şöyle bir sıkıntı vardı: Su bağlatılırken ya da tapu devredilirken alınan bir belge gibi görülüyor halkın gözünde. Bir de ulaşılması zor oluyor: 150 liralık bir poliçe yaptıracaksınız, gidip bir acente bulmanız lazım, bir yere başvurmanız lazım, bu gerçekten külfet olmaya başlıyor. Bu 2 temel konuda çalışmalarımız başladı: Bir tanesi DASK'ın kapsamını biraz genişletmek; bunun içine diğer doğal afetleri de koymak. Belki sağlık, belki ferdî kaza, belki o anki taşınma yardımı, kira yardımı gibi ek teminatlar da ekleyerek poliçenin gerçek bir poliçe hâline dönmesi. Dolayısıyla hani yeni bir araba aldığınızda kaskosunu yaptırmadı ama acenteden çıkarmıyorsunuz. Dolayısıyla hiç oradan çıkarmayacağınız, eve girerken tapunun zorlamasıyla değil de vatandaşın almak zorunda hissedeceği bir sigorta hâline getirmeyi planlıyoruz."

Reklam
Reklam

Deprem yaşayan yerde sigortalılık arttı

Toplam sigortalı sayısının 10 milyonu geçtiğini belirten Turgut, deprem yaşanan yerlerde sigortalılık oranının da arttığını, İzmir'de yüzde 56 olan sigortalılık oranını yüzde 61'e, Elazığ'da 35 olan oranın yüzde 51'e, Malatya'da da yüzde 38'lerden yüzde 51'e çıktığını söyledi.

Kandilli Rasathanesi: Daha kaliteli veriyi bekleyerek yayımlıyoruz

Komisyona sunum yapan Boğaziçi Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener de deprem büyüklüğünü 30 saniye içinde otomatik olarak belirleme kapasiteleri olmasına rağmen, daha sağlıklı veri elde etmek için geç paylaştıklarını söyledi. Özener, verileri web sayfasına neden geç koyduklarını şöyle anlattı:

"Kandilli olarak otomatik çözümleri biz web sayfasına hızlıca koymuyoruz sebebi bunun deprem dalgaları, halka şeklinde yayıldığı için yakın istasyonlar, 3-4 istasyona gelince büyüklük, lokasyon belirleyebiliyorsunuz ama bu dalgalar uzaktaki istasyonlara yayıldığı zaman, yani geriden kestirme yöntemi gibi daha çok istasyondan daha kaliteli veri alabiliyoruz dolayısıyla biraz bekliyoruz. Dolayısıyla deprem bizim web sayfamıza koymamız altı yedi dakika kime zaman on dakikayı buluyor. Bu sosyal medyada 'Kandilli ne yapıyor? Kandilli'dekiler boğazı seyrediyor herhâlde, viski içiyorlar' gibi enteresan yorumlar geliyor ama tabii ki bunları çok ciddiye almamak lazım."

Reklam
Reklam

'7'nin üzerinde depremleri göreceğiz'

1900'den 2020'ye kadar yaşanan önemli depremlere dikkat çeken Özener, Türkiye'de 4'ten büyük toplam 10 bin 965 deprem yaşandığına işaret etti. Küçük küçük depremlerin, enerji boşalması sağladığı için büyük deprem riskini azalttığı değerlendirmelerinin teorik olarak doğru ancak pratikte çok da mümkün olmadığını belirten Özener, "Yaklaşık 32 bin tane 4'lük deprem olacak ki, bir tane 7'lik depremin enerjisini alsın. Bakın, yüz yirmi senede 10 bin 968 tane 4'ün üzerinde deprem olmuş yani dolayısıyla 7'lik, 7'nin üzerinde depremleri bu coğrafya görecek" dedi.

Türkiye'de 500'ün üzerinde diri fay olduğunu, Hatay'da 1500 yıldan bu yana deprem olmadığını, ancak bunun olmayacağı anlamına gelmediğini ifade eden Özener, "Ben diyorum ki, Türkiye'nin her yerinde her an deprem olabilir. Türkiye'nin birçok yerinde, hiç deprem olmaz dediğimiz bir yerde bile, deprem olabilir" görüşünü dile getirdi.

Reklam
Reklam

https://www.youtube.com/watch?v=i6wRX60TQVQ

'Tsunamiler olacaktır'

Özener, son zamanlarda gündeme daha çok gelen tsunami riskiyle ilgili de şu sözleri söyledi:

"Biz Bodrum depreminde de 'Tsunami var' demiştik, çok kabullenilmedi, 'deniz kabarması' dendi, hafif dalgalar yükseldi. Bunun adı tsunami. Hiçbir zaman tabii ki Uzakdoğu'da olduğu gibi tsunami olmayacak ama tarih boyunca bu coğrafyada tsunamiler oldu, yine olacak. Ege'de, Akdeniz'de tsunamiler tarih boyunca orada olacaktır."