Edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olan hamse sıklıkla araştırılan konulardan biridir. Divan şiirinin devam ettiği dönemde hamse sahibi olmak, dönemin edebi alanında ustalık göstergesi olarak kabul edilirdi. Hamsenin ne olduğu ve yazarları hakkında detaylı bilgiler araştırılmaya başlandı.
Hamse, “beş eserden oluşan külliyat” anlamında ifade edilebilir. Edebî bir kelime olarak “İran ve Türk Edebiyatları içerisinde beş mesneviyi ihtiva eden eserler” anlamına gelir. Daha sonraki dönemde tek örnekleri de olmakla beraber 5 mensur eserden, 1 divan ve 4 mesneviden meydana gelen eserler grubuna da hamse denmiştir. Hamse türünün ortaya çıkışı Fars Edebiyatı'na kadar uzanır. Bu türde eserleri olan ilk isim 12. yüzyılda yaşamış olan Azerbaycanlı şair Nizami Gencevi'dir.
Zamanla Türk edebiyatında da görülmeye başlayan hamse türünde ilk olarak taklit eserler verilirken sonraki dönemde orijinallik katılarak yazılmıştır. Hamse edebiyatta büyük bir ilgi görerek literatürde yerini almıştır. Belirli bir zaman sonra hamse türünde çeşitli değişiklikler görülmeye başlanmıştır. Bu konudaki en büyük değişiklik zaman içerisinde divanların da bir mesnevi gibi kabul görmesiyle beraber 4 mesnevisi bulunan şairlerin de hamse sahibi olarak kabul edilmesidir.
Türk Edebiyatı'nda hamse sahibi ilk şairin Çağatay Türkçesi temsilcileri arasındaki Ali Şîr Nevâî olduğu bilinmektedir. Nevâî’nin hamsesi yalnızca ilk olmasıyla değil, başarısıyla da öne çıkar. Nevâî, Nizami’nin yazdığı hamseyi dikkatli bir şekilde analiz ederek bu eserin Türkçe'ye kazandırılmasını bir görev olarak kabul etmiştir.
Osmanlı şairleri arasında hamse sahibi şairler şu şekildedir: