Huntington hastalığı ile mücadele eden kadın normal bir gün geçireceğini düşünüyordu. Ancak o gün beklediği gibi gitmedi. Çarpıcı hikayesini ve hastalığını anlattı...
Kendi kendini bıçakladığı günü şu sözlerle anlattı: "Rutin bir diş hekimi kontrolünden sonra, o zamanki partnerimle otobüs durağına doğru yürüyorduk. Güzel, sıradan bir gündü. Oğlum Mason’la evde vakit geçirmeyi sabırsızlıkla bekliyordum. Bir buçuk hafta sonra tatile gidecektik ve zorlu geçen birkaç yılın ardından bu tatili iple çekiyordum. Ancak Haziran ayında hatırladığım son şey, otobüs durağında ayakta beklediğim an oldu. Altı gün sonra kendimi bir hastane yatağında buldum. Kendimi bıçaklamış ve komaya girmiştim. Hiçbir şey hatırlamıyordum."
Huntington hastalığı, DNA yapısındaki bozukluğa bağlı beyindeki sinir hücrelerinin hasar görmesi sonucu, hareket bozukluğu, davranış değişikliği ve zihinsel problemlere yol açan genetik bir beyin hastalığıdır.
Kadın, hastalığını ve teşhis koyulduğu zamanı şu sözlerle anlattı: "2014 yılında, 23 yaşındayken Huntington Hastalığı teşhisi kondu. Babam, hastalığın genetik olduğunu ve kendisinde, dedemde ve teyzelerimde de bulunduğunu söylemişti. Onun önerisiyle test yaptırdım ve sonuç pozitif çıktı. O dönemde hastalık hakkında çok az bilgim vardı. Araştırdıkça, Huntington’ın kalıtsal, nadir görülen ve ilerleyici bir hastalık olduğunu öğrendim. Beyindeki sinir hücrelerinin zamanla bozulması, konuşma, davranış ve hareketleri etkiliyor. Depresyon ve psikoz gibi psikiyatrik sorunlara da yol açabiliyor. Belirtiler genellikle 30-50 yaş arasında ortaya çıkıyor ve hastalar, teşhisten sonraki 20 yıl içinde hayatını kaybedebiliyor."
Teşhisten sonraki dönemde neler yaşadığını anlattı: "Teşhisten sonraki ilk yıllarda hayat normal seyrindeydi. Ancak dört-beş yıl sonra belirtiler baş gösterdi. Sendelemeye, istemsiz hareketler yapmaya başladım. Kollarım seğiriyor, bacaklarım tutmuyordu. Unutkanlık sorunları yaşadım; hastane randevularını, kaloriferi ya da fırını kapatmayı unutuyordum. Bir keresinde köpeğimi parkta unutmuştum. Öfkeli ve depresif hissetmeye başladım. 2022’de nedensiz yere saldırganlık patlamaları yaşadım. Arkadaşlarım ve yabancılar, sarhoş ya da deli olduğumu düşünüyordu, oysa bu sadece hastalığımın bir alevlenmesiydi. İnsanların hastalığımın ciddiyetini anlamaması beni daha da üzdü."
Yaşadığı zorlukları ve toplumdan nasıl soyutlanmaya başladığını şu sözlerle anlattı: "Telefonda konuşurken sinirleniyor, söylenenleri anlamıyor ya da kavrayamıyordum. Zaman algımı kaybetmeye, bayılmaya başladım. Ne yaptığımı, kime ne söylediğimi hatırlayamıyordum. Evden çıkmak korkutucu hale geldi; utanıyor, korkuyor ve öfke patlamalarından bıkıyordum. Çevremdekiler bunun benim hatam olmadığını anlamıyordu. Temizlik işimi bırakmak zorunda kaldım çünkü “kamuya yük” olarak görülüyordum. Doktorlardan yardım istedim, ancak sadece gözlem yapabiliyorlardı. Huntington’ın tedavisi yok. Kendimi tanıyamaz hale gelmiştim ve bu beni korkutuyordu."
"Kendime zarar verdiğim günü hatırlamıyorum. Eşim, transa benzer bir duruma girdiğimi söyledi. Eve döndüğümde telefonuma bakmış, mutfaktan bıçak almış ve karnıma saplamıştım. Neyse ki oğlum Mason orada değildi. Üç ameliyat geçirdim; doktorlar bağırsağımın dörtte birini kurtarabildi. Göğüs kemiğimden kasık kemiğime kadar kesildiğim için iyileşme süreci uzun ve zor geçti. Hayatta kaldığım için şanslıydım, ama korkuyordum. Daha önce böyle bir şey yapmamıştım ve hala inanamıyorum. Eşim yanımda olmasaydı ne olurdu düşüncesi beni hala rahatsız ediyor."
Kendi kendini bıçakladığı günün ardından süreci şöyle aktardı: "Doktorlar psikoz geçirdiğimi doğruladı ve ilaç yazdı. Depresyon ve anksiyete için de ilaç kullanıyorum, ancak hastalığı yavaşlatacak bir tedavi yok. Oğlum Mason henüz hastalığımın ciddiyetini bilmiyor. Ona bir gün gerçeği anlatmamız gerekecek."
Kaynak: METRO UK