Birçok çift, konuşuyormuş gibi yapar ama aslında birbirine kendini anlatmaz. “Sen bilirsin” gibi pasif-agresif ifadeler, iletişimin var gibi görünmesini sağlasa da, gerçekte duygusal mesafeyi artırır.
Bu cümle, kişinin partnerine olan güvenini ve anlayış beklentisini kaybettiğini gösterir. İletişim kapılarını tamamen kapatan tehlikeli bir ifadedir.
Bir sorun gündeme geldiğinde hemen başka bir konuya geçiliyorsa, bu duygusal kaçışın işaretidir. Partnerin gerçek hisleriyle yüzleşmekten kaçtığını gösterir.
Öfkenin ardına gizlenen bu söz, umursamazlık ve iletişimi kesme niyetini yansıtır. Kırıcı olduğu kadar iletişimin önünü tıkar.
Sözlü olmayan tepkiler de kapalı iletişimin parçasıdır. Göz devirmek, sessiz kalmak veya alaycı mimikler, karşı tarafı değersiz hissettirebilir.
Bu ifade, değişime kapalı olunduğunun bir göstergesidir. Partnerin duygu ve düşüncelerine karşı duyarsız kalındığını ima eder.
Her konuşmayı kişisel algılayıp savunmaya geçmek, empatiyi ve anlayışı yok eder. İletişim, suçlama ve savunma arasında sıkışır.
Bu cümle, karşı tarafın duygularını küçümsemek anlamına gelir. Zamanla kişi kendini ifade etmekten vazgeçebilir.
“Şimdi konuşmak istemiyorum” gibi ertelemeler, bazı durumlarda normal olsa da sürekli hale geldiğinde iletişimin önünü tıkar.
Sürekli eleştiri, yapıcı olmaktan çıkar ve yıpratıcı bir iletişim modeline dönüşür. Zamanla kişi kendini savunmaya çekilir.
Konuşmak yerine küsmek, kapalı iletişimin en yaygın örneklerinden biridir. Sorunları çözmek yerine büyütür ve mesafeyi artırır.
İlişkide bu işaretler sık sık görülüyorsa, tarafların profesyonel destek alması öneriliyor. Açık iletişim, her ilişkinin kurtarıcı gücü olabilir.