Bir bebek doğduğunda, gözünü açıp çevresine bakmaya başladığında, çevresinde sevgiyle gülümseyen ona yardım etmeye hazır anne ve babasının yüzünü görür. Daha sonra sevdiği diğer insanların yüzünü görür, onların beden hareketlerini izler ve beyindeki ağlar bu şekilde oluşmaya başlar. Dolayısıyla yetişkin olduğumuzda, çevremizde yardım eden ve destek veren aile tutumunda olan kişilerin o davranışları bizde güven uyandırır. Bu davranışlardan ilki, öncelikle sevgiyle gülümsemenin yüze yansımasıdır. Beklenti içerisinde olmadan, koşulsuz sevginin karşı tarafa yansıması büyük önem taşır. Bu sevgi içinizden gelen gülümsemeyle yüze yansıyorsa, karşı taraftan hemen okunur ve güven yaratır. Güven veren en önemli konulardan bir tanesi de sestir ve sesin içerisindeki sevgi tınılarıdır. Siz güven vermeye çalıştığınız insana yönelik olarak bir sevgi duymuyorsanız, o zaman bu sevgi sese yansımaz, sadece bilgi mesajları içerir. Bilgi de, karşıdaki insana güven vermek için yeterli olmaz. Sevgi, yüze ve sese yansımanın dışında bedene de yansır. Kucaklama hareketi, bir şey verme hareketi karşı tarafta güven oluşturan hareketlerdir.