VİDEO

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Komünizm Avrupa’yı Hiç Terk Etmedi Ki...

İstanbul Akademia

İstanbul Akademia

11 Aralık 2016

Çoğu kişi dünyanın en modern, en hümanist, en paylaşımcı toplumu olması beklenen AB’nin bazı ülkelerinde gittikçe yaygınlaşan egoist, benmerkezci ve çıkarcı yapıyı anlamakta güçlük çekiyor. Gerek mülteciler gerekse de insani yardım gibi konularda yaşananları hayretle izliyor. Aslında bu durumun çok net bir açıklaması var: Komünizm çoğu kimse için Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleri ile özdeşleşmiş bir kavramdır. Daha sonra Çin, Vietnam, Kamboçya gibi Asya rejimleri akla gelir. Küba başta olmak üzere Venezuela, Bolivya gibi Latin Amerika ülkeleriyle bu özdeşleşme devam eder. Avrupa kıtası ile komünizm ise çoğu insanın kafasında kolay kolay bağdaşmaz. Oysa komünizm %100 olarak Batı Avrupa yani kıta Avrupası temelli bir ideolojidir. Komünizmin sosyo-ekonomik temeli olarak kabul edilen Marksizm, iki Alman felsefecinin toplumların tarihi ve sosyal değişimlerini yorumlamasıdır. Karl Marx ve Friedrich Engels ilk defa 19. Yüzyılın ikinci yarısında dünya tarihini sosyal sınıf kavgaları ile açıklamaya başladılar. Komünist manifestonun hazırlandığı ve yayınlandığı yer Büyük Britanya idi. Her iki felsefeci Fransız Devrimi’nin radikal liderlerinden Maximilien Robespierre’den, İngiliz ekonomist David Ricardo’dan, yine Alman felsefeci Hegel’den derin etkilenmişlerdi. Lenin ve Stalin’in köylü devrimleri, Mao’nun kültür devrimi, Pol Pot‘un Kamboçya ihtilali, Küba gerilla hareketleri hep bu Avrupa merkezli sınıf kavgası teorileri üzerine bina edildi. Komünizmin uygulamaları dünyanın dört bir yanına yayılsa da ideolojik temeli Avrupa’da atıldı, yeşertildi ve gerektiğinde zamana göre revize edildi. Düşünüp sorgulamayan kitleleri peşinden sürükleyen manifestolar hep Avrupa’da yazıldı. Komünizmin ilk takipçilerinden olan Rosa Luxemburg, Otto Bauer, Rudolph Hilferding, Karl Kautsky de Avrupa menşeili ideologlardı. AB‘nin ilk tohumları da yine sol kaynaklı “Avrupa Birleşik Devletleri” fikri ile atıldı. Otto Bauer Avrupa kapitalizminin kaçınılmaz olarak sosyalist bir Avrupa Birleşik Devletleri ile sonuçlanacağına inanıyordu. Yine komünizmin öncülerinden Leon Trotsky Avrupa devletlerinin birleşmesinin komünist bir Avrupa’nın ilk aşaması olacağını birçok yerde dillendirmişti. 1968 Paris ayaklanması da aslında Avrupa kıtasındaki tam teşekküllü bir komünist devrim denemesi idi. De Gaulle Almanya’da Fransız ordusu ile anlaşma sağlayamasaydı bugün büyük bir ihtimalle Fransız Komünist Devleti ile karşı karşıya olunurdu. Nitekim bu ayaklanmanın komünist kadroları on yıllarca Avrupa siyasetini yönlendirdiler. Daniel Cohn-Bendit ya da Fransa’daki Trotçkici hareketin lideri Alain Krivine gibi bu kalkışmanın önde gelen liderleri halen Avrupa Birliği’nin etkili siyasi figürleri olarak politika yapmaya devam etmektedirler. http://a9.com.tr/video/50/Kisa-filmler---Mutlaka-izleyin/