Gaziantep’te Zirve Üniversitesi işbirliği ile toplanan 25. Abant Platformu sona erdi. Sonuç bildirgesinde, Ortadoğu’da bir modeli başka bir bölge ülkesine uygun gören yaklaşımların açıklayıcı olmadığı vurgulandı. Bildirgede, “Her toplumun kendi özelliklerine göre diğer bazı ülkelerin tecrübelerinden de yararlanarak kendi modellerini oluşturmalarına fırsat verilmelidir.” denildi.
Şehitkamil Kongre ve Kültür Merkezi’nde 2 gün boyunca devam eden ve Arap Baharı’nın masaya yatırıldığı Abant Platformu, 10 maddelik nihai bildirinin kamuoyuna açıklanmasıyla sona erdi. Açıklamayı, üyeler adına Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSAM) Müdürü Doç. Dr. Gökhan Bacık yaptı. Bildirgede, birinci yılını dolduran Arap Baharı’nın bütün taraflarının ilk dönemde ortaya çıkan duygusal bakışı bir kenara bırakarak karşı karşıya olunan fenomeni daha akılcı ve sağduyu ile okumaları gerektiği vurgulandı. Bugüne kadar yaşanan sürecin, toplumların canları pahasına da olsa yönetimlerine karşı çıkmayı göze alabileceklerini gösterdiği, çatışmaların başlamadığı ülkelerde ivedilikle reform süreçlerine başlamasının gerekli olduğu ifade edildi.
Pek çok umut verici gelişmeye rağmen eski otoriter rejimlerin farklı biçim ve yöntemler altında varlıklarını sürdürme çabası ve riski bulunduğuna dikkat çekilen bildiride, rejimlerin değiştirilmesi kadar demokrasinin kurumsallaşması ve sivil toplumun gelişmesi gerekliliğine dikkat çekildi.
Ortadoğu’da her ülkenin ve toplumun kendine özgü olduğu ifade edildi, bu sebeple başka bir modeli bir bölge ülkesine uygun görmek gibi yaklaşımların açıklayıcı olmadığı fikrine varıldı. Her toplumun kendi özelliklerine göre ancak diğer bazı ülkelerin tecrübelerinden de yararlanarak kendi modellerini oluşturmalarına fırsat verilmesi gerektiği vurgulandı.
Ortadoğu’nun çok kültürlü bir alan olduğuna atıf yapılan bildiride, şöyle denildi: “Bu alan Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin, Zerdüştlerin, Türklerin, Arapların, Farsların, Ermenilerim, Kürtlerin ve pek çok diğer kadim toplumsal grubun yaşadığı bir bölgedir. Hiçbir siyasi gelişme Ortadoğu’nun bu kadim gerçekliği ile çatışmamalıdır. Bu nedenle Ortadoğu’da iktidarları devralacak grupların bir an önce farklı inanç, etnik ve diğer bütün grupların birinci sınıf vatandaş olarak tanıması zorunluluktur.”
Arap Baharı’nın Arap siyasetinin bir sorunu olduğu kadar Müslümanların da bir sorunu olduğu, İslam İşbirliği Örgütü gibi kurumların sürece daha aktif bir şekilde müdahil olması gerektiği ifade edildi. Bildirinin, devamı şöyle: "Arap Baharı bütün Ortadoğu toplumlarının katılımcı, demokratik ve insan haklarına dayalı anayasa sorununun temel mesele olduğunu bütün açıklığı ile ortaya çıkarmıştır. Bu noktadan hareketle bundan sonraki süreçte politik inisiyatif alacak bütün aktörlerin öncelikli ajandası, katılımcı, demokratik ve insan haklarına dayalı anayasalar yapmak olmalıdır. Bütün uluslararası aktörler, demokratik yollarla gelen yönetimlerim ideolojik görüşleri ne olursa olsun halklarının meşru ve seçilmiş temsilcileri olduğunu kabul etmelidirler. Toplantının Türkiye’de yapıldığı noktasından yola çıkarak, Türkiye’deki politik ve entelektüel aktörlerin Arap Baharı olarak adlandırılan sürece bakarken kendi katkıları kadar hem kendilerinin hem de Türkiye’nin eksikliklerini görme fırsatı olarak değerlendirmeleri gerekmektedir.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz