Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, "Nisan ayında kamu çalışanlarıyla bir masa etrafında, bir araya gelerek, bir aylık süre içinde 2012 zammının hangi oranda olacağını toplu sözleşme çerçevesinde belirlemiş olacağız" dedi.
Çelik, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğince (MÜSİAD) düzenlenen, "76. Genel İdare Kurulu Toplantısı"nda, Türkiye'nin çevresinde gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda bir ateş çemberinin olduğunu söyledi.
-"104 milyar lira maaş ödeyeceğiz"-
Haziran seçimlerinden bu yana çok önemli çalışmalar yaptıklarını, bunlar içinde en önemlisinin emeklilerle ilgili intibak sorununun çözümü olduğunu dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"Şu anda Türkiye'de 9 milyon 972 bin emeklimiz var. Aktif olarak çalışan sayısı 17 milyon 300 bin. Aktif pasif oranına bakılırsa 1,9 mesafesindeyiz. Halen bir çalışan, iki emekli oranını yakalayamadık. Sosyal güvenlikteki dengenin dörtte bir olması gerektiğini bilmemize rağmen tablonun bu olduğunu ifade etmek istiyorum. Geçmiş dönemlerde sosyal güvenlikte yapılan yanlış uygulamalar, düzenlemeler, hoyratça davranışlar nedeniyle 20 yıl geçmesine rağmen halen bu ciddi sorunla mücadele ediliyor."
Bugüne kadar herkesin "İntibak" konusunu konuştuğunu, ancak kimsenin "intibak"ı iyi anlamadığını ifade eden Çelik, kimsenin de konunun içeriğine vakıf olamadığını söyledi.
Çelik, intibaksızlığın nerede olduğunu araştırdıklarına ve bir sonuca ulaştıklarına işaret ederek, şöyle dedi:
"Gördük ki kamu çalışanlarında, Emekli Sandığı mensuplarında bir intibaksızlık söz konusu değil. Bağ-Kur, esnafta ise basamak olduğu için bir intibaksızlık söz konusu değil. SSK'lılarla ilgili gösterge sistemiyle oynamanın neticesinde, 2000 öncesi 2 milyon 743 bin SSK'lıda ciddi maaş farklılıklarının olduğunu tespit ettik. İşte bunları gidermek için çok yoğun teknik çalışma sonucunda 2 milyon 743 bin, 2000 yılı öncesi SSK emeklilerinden 1 milyon 913 bininin ücretlerine, 10 ile 339 lira fark yansıyacak. Bu şekilde bir düzenlemeyi gerçekleştirdik. 2000 öncesindeki düzenlemelerin çoğu, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde çalışanların emekli edilmesine bakılmış. Düşük aylıklar seyyanen zamlarla artırılmış ve sistem karmaşık hale getirilmiş. Nispeten bir adalet sağladığımız inancıyla bu düzenleme ortaya çıktı. 12 bin 186 Bağ-Kur'lu, 1 milyon 913 bin, 2000 öncesi SSK'lı emeklinin ücretlerine farkın yansıyacağı intibak düzenlemesini Meclisten geçirmiş olduk."
-"Uyum Yasası"-
Bakan Çelik, 2010 yılındaki referandumla yapılan anayasa değişikliği neticesinde, kamu çalışanlarının toplu görüşme hakkından toplu sözleşme hakkına taşınmasını gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, "Artık, bakanın, hükümetin değil masada belirlenecek zamlar neyse o çerçevede ücretin artışı kamu çalışanlarına sağlanacak. Bu anlamda 'Uyum Yasası' dediğimiz yasanın çıkmasıyla ilgili çalışmalarımızı seçim sonunda başlatarak, konfederasyonlarla yoğun görüşme neticesinde herhangi ihtilafa olanak vermeden Bakanlar Kuruluna taşıdık" diye konuştu.
Toplam 2 milyon 600 bin kamu çalışanı bulunduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Bunlara yapılacak zam, sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını değil birçok bakanlığı ilgilendirdiği için esas tartışmalar orada başladı. Bakanlar Kurulundaki bakanlıkların değerlendirmesi şeklinde belli bir süre geçirdik. Nihayetinde TBMM'ye geldi."
Çelik, toplu sözleşme ve grev hakkı tanıyan, sendikaların kuruluşunu içeren 2821-2822 sayılı yasaları birleştirdiklerini ve adını "Toplu İş İlişkileri Kanunu" olarak değiştirdiklerini belirterek, endüstriyel ilişkileri düzenleyen bu yasa tasarısının 13 Mart Salı günü Genel Kurula geleceğini söyledi.
Bu yasayla ilgili eleştiriler, değerlendirmeler olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Sendikalı olabilecek çalışan işçi sayısı SGK verilerine göre 10 milyon 400 civarında. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerinde görülen ise 5 milyon 400 bin işçi. Bu 5 milyon 400 binin de 3 milyon 200'ünün sendikalı olduğu görülüyor. Orantılandığında Türkiye'de çalışanların yüzde 60'ının sendikalı olduğunu görüyoruz. Bunu bakan olarak komisyonlarda, Meclis kürsüsünde, uluslararası toplantılarda bu konular açıldığında kullanıyoruz. Doğru mu? Külliyen yalan. Ne 10 milyon 400 sendikalı olacak işçimiz var, ne 3 milyon 200 bin sendikalımız var. Toplam 880 bin sendikalımız var. Bunların 567 bini toplu sözleşme hakkını elde ediyor. Bunlardan belediyeler ve kamuyu çıkarırsanız 180-200 bin işçinin özel sektörde sendikalı olduğu bir tabloyla karşı karşıyayız."
Çelik, bununla ilgili bir düzenleme yaptıklarını belirterek, "Bu sahte tablolardan kurtulalım. Gerçekçi verilerle ilişkilerimizi sürdürelim istedik. SGK verileri esas alınmasını, yasal düzenlemeyle gerçekleştirdik. SGK verilerine baktık ki bu tablo karşımıza çıktı. Yani 880 bin sendikalı var. 3 milyon 200 ise istatistiklerde var" diye konuştu.
-İş kolu ve sendikaların yetki konusu-
Ülkede iş kolu barajının yüzde 10 olduğuna dikkati çeken Çelik, şunları söyledi:
"Yüzde 10'u aynen muhafaza ederseniz sendika diye bir şey kalmıyor, hepsi kapanıyor. 1980 öncesi ideolojik çatışmaların olduğu dönemde hak aramanın ne şekilde cereyan ettiğinin, bugün iş dünyasına yansımaların farkındayız. Dünün Türkiye'si yok. Endüstriyel ilişkilerde, iş veren ve işçisiyle, herkes birbirinin vazgeçilmesi olduğunu iyi biliyorlar. Buradan yüzde 10 barajı üzerinde konunun içeriğini anlamadan ısrar eden arkadaşlarımız oldu. 50 bin sendika şu anda yetki almıştır, yüzde 10 barajına rağmen. Ama bu rakamlar, bu yasa çıkıp da istatistikler yayımlandığı zaman yüzde 10 barajı kaldığı an sendikacılıktan bahsedemezsiniz, hepsinin yetkisi düşüyor... Bu barajı makul seviyeye çekmeliyiz. Şu andaki yüzde 3 baraj, eşittir yüzde 10 barajdır. Sanal üye 3 milyon 200'ün yüzde 10'u neyi ifade ediyorsa. 800 bin gerçek üye karşısında yüzde 3 aynı anlama geliyor."
Bakan Çelik, yasa tasarısına, mevcut yetkili sendikaların 5 yıl bu haklarını korumalarıyla ilgili bir geçiş maddesi de koyduklarını ifade ederek, ayrıca 2 yıl sonra başlamak üzere 5 yıl içinde de kademeli olarak barajda yüzde 3, 2 ve 1'e inip, 1'de sabitlenmesi yönünde kararlaştırdıklarını vurguladı.
"3, 2 ve 1'e gelirse, her şey bitti, her tarafa sendikalar girecek, ne KOBİ kalacak ne ihracatta başarı ne de endüstriyel ilişkilerde barış" diye yaklaşım olduğunu ifade eden Çelik, "Böyle bir konuyu konuşurken, Türkiye şartlarını, bölge şartlarını, Türkiye'nin ticarette, sanayide, ihracatta, sanayide elde ettiği başarıların devamı noktasında, etrafımızda yaşananları dikkate alırsanız, iş yeri barajıyla ilgili, ben Bakan olarak 50 1'in değişmesiyle ilgili bir şeyin altına imza atmayacağımı söylemiştim" dedi.
Ülke barajını geçen, herhangi bir iş kolunda yetkiyi alan bir sendikanın, bir iş yerinde 50 1, yani yarıdan bir fazla işçiyi kaydetmediği sürece toplu sözleşme masasına oturamayacağına işaret eden Çelik, şöyle dedi:
"İki baraj var. Biri ülke barajı. İş dünyası nasıl takdim ediyor? 3, 2 ve 1'e dönüşen iş kolu barajını sanki iş yeri barajı gibi gösteriyor. İş kolu barajı, tekstilde yüzde 3 şu anda, yasa çıkarsa. 1 milyon tekstilde çalışan işçi mi var? 30 bin üye kaydedecek. 5 yıl sonra tekstilde 10 bin üye kaydeden iş kolu anlamında yetki alabilecek. Toplu sözleşme yapabilmesi ise 50 1 barajını aşmasına bağlıdır. İş kolunda yetkiyi alması demek, toplu sözleşme yapacak anlamına gelmiyor. 500 kişi çalışıyorsa, 251 kişiyi kaydetmek durumundadır ki bu sendika toplu iş sözleşmesi yapabilsin."
-İş sağlığı güvenliği-
Bakan Çelik, iş sağlığı güvenliğiyle ilgili müstakil bir yasanın olmadığına değinerek, bu konuda da önemli bir düzenlemenin gündemlerinde olduğunu bildirdi.
Bu konunun da iş dünyasında yoğun bir şekilde tartışılacağını dile getiren Çelik, Bakanlar Kuruluna sevk ettikleri bu düzenlemeyi önümüzdeki günlerde TBMM'de ele almış olacaklarını söyledi.
Mevcut durumda, İş Kanununun 7-8. maddesinde iş sağlığı güvenliğinin düzenlendiğini anımsatan Çelik, şöyle konuştu:
"50'den fazla işçi çalıştıran (50 artı) iş yerlerinde iş sağlığından bahsedilebiliyor. Ama 50'nin altında iş sağlığı güvenliğiyle ilgili bir düzenleme söz konusu değil. Dünyada her dakikada 4 kişinin hayatını kaybettiği, Türkiye'de günde 4 kişinin hayatını kaybettiği, 6 kişinin iş göremez duruma geldiği, iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı yıllık 7.7 milyarlık maliyetin ortaya çıktığı bir durumla karşı karşıya bulunduğumuz dikkate alınırsa, bu işe neşter atılması gerektiği konusunda çalışma hayatının tarafları olarak bir müştereklik sağladık."
Çelik, kayıtlı olarak toplam 1 milyon 426 bin iş yeri bulunduğunu vurgulayarak, "Bunun 1 milyon 210 bini, 1 ile 9 işçi çalıştırıyor. Bir işçi çalıştıran 511 bin iş yerimiz var. Geri kalan 50 artı iş yerimizin sayısı 28 bin. Diğer 180 bin civarında da 10 ile 49 arasında işçi çalıştıran iş yerlerimiz bulunuyor" dedi.
İş yerlerinin yüzde 56-57'sinin 50'nin altında işçi çalıştıran işletmeler olduğunu belirten Çelik, iş kazalarının yüzde 50'inden fazlasının da bu işletmelerde yaşandığını vurguladı.
-"İş sağlığı güvenliği-
Düzenlemelerin tüm çalışanları kapsaması hedefiyle çalıştıklarını dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Bütün çalışanlarımız iş sağlığı güvenliği kapsamına alınacak. Bir ila 9 işçi çalıştıranla ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu olarak, iş ve meslek hastalıklarıyla ilgili prim alıyoruz. Bu çerçevede yaptığımız hesaplamalarla bunu ya sosyal güvenlik bünyesinde veya kamu olarak biz karşılayalım anlayışındayız. Yasanın bakışı bu çerçevede. 10 ila 49 arasındaki işçi çalıştıran işletmelerle ilgili de hesaplama yaptık. İş sağlığı güvenliği çalışmaları kapsamında iş yerlerini az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli diye üçe ayırdık. Bu çerçevede tehlikeli sınıfına göre 72 lira ile 150 lira arasında değişen aylık yük sizlere gelecek. Şimdi bu da abartılacak. 'İşçi başına budur' denilecek. Hayır, iş yeri bazında olacak. Bunu uzmanların çalışmasıyla belirledik."
Meclisten geçtikten sonra iş sağlığı güvenliği konusunda müstakil bir yasaya kavuşulmuş olunacağına dikkati çeken Faruk Çelik, "Önleyici bir bir yapısı var yasanın. Kaza olduktan sonra kaç kişi öldü, neden öldü, neden patlamış değil, hesap soracağımız birinin olması gerekiyor..." diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz