Şanlıurfa’da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, akşam gerçekleştirilen kabul töreni ile sona erdi. Bir otelde gerçekleştirilen kabul töreninde Vali Abdullah Erin ve eşi Gülhan Erin, misafirleri kapıda karşıladı.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan kabul töreninde bir konuşma yapan Vali Erin, katılımcıları selamlayarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramının 96’ıncı yıl dönümü münasebetiyle gerçekleştirilen törene teşriflerinden dolayı teşekkür etti. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm şehitleri rahmet, minnet ve şükranla anan Vali Erin, “Bin yıldır, dünyanın en seçkin, en gözde ve en fazla mücadelenin yürütüldüğü bir coğrafyada yaşıyoruz. Büyük mücadeleler ve fedakarlıklar yapmak suretiyle, hür, bağımsız ve özgür bir şekilde bu topraklarda yaşama imkanına kavuştuk. Bunu, canları ile bizlere emanet eden kahraman şehitlerimiz var. Dünyanın hiçbir toprak parçasında bu kadar şehit verilen, muhafazası için bu kadar büyük fedakarlıklar yapılan bir vatan bulunmamaktadır” dedi.
Millet olarak bin yıldır sömürgeciler, emperyalistler, siyonistlere karşı mazlumların, mağdurların, haksızlığa uğramışların bayraktarlığını ve mücadelesini yaptığımızı ifade eden Vali Erin, ülkemize karşı çok yönlü saldırı, ihanet, tuzak, fitne ve fesadın devam ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayeti ve milletimizin kahramanlığının yanında bertaraf edilen FETÖ terör örgütünün yanında, kırk seneden fazla süredir PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadelenin, tarihin tezahürü olan bir mücadele olduğunu dile getiren Vali Erin, “Bu mücadele, bir asır önce mağlup ettiğimiz, emperyalizmi temsil eden güçleri dize getirdiğimiz o gün bitmedi. O günden sonra farklı yöntem ve metotlarla devam ediyor. Çok şükür, bugün çok daha güçlüyüz. Millet olarak, Cumhurbaşkanımızla, bizi idare eden, yönetenlerle ve zaman içerisinde milli şuura varan milletimizle artık bu tehdit ve tehlikeleri daha iyi algılıyor, birlikteliğimizi, kardeşliğimizi bozmaya yönelen tehdit ve tehlikeleri önceden seziyor, millet olarak birlik ve beraberlik içerisinde aynı safta karşı koyabiliyoruz. Uzunca bir süredir bizi bölmeye, birbirimize düşürmeye çalışan, kimler tarafından beslendiğini bildiğimiz güçler tarafından dizayn edilen terör örgütleri silahlı kuvvetlerimiz, güvenlik güçlerimizin kararlı mücadelesi sonucu başarılı olamadı. Kürdü Türkten, Türkü Araptan, Çerkezden, Lazdan ayırmayı başaramadılar. Tüm imkan ve silahlarını, tüm sermayelerini kullandılar ama yapamadılar. Diğer yerlerde başardılar. Yanı başımızdaki ülkelerin hepsini tarumar ettiler. Milyonlarca masum insanın, kadının, çoluğun çocuğun hayatına kıydılar. Ama açıklamalarına baktığınızda insan hayatının onlar için hiçbir kıymetinin olduğunu çok iyi görüyoruz. Irak’ta olduğu gibi, Suriye’de de tek dertleri, kaygıları büyük İsrail hedefini gerçekleştirmeye yönelik adımları atmanın yanında Suriye’deki petrol bölgelerinin korunmasını çok açık bir şekilde ifade ediyor ve söylüyorlar. Benzer uygulamaları Türkiye Cumhuriyeti devleti üzerinde de uygulamak suretiyle güçsüz, zayıf, ayakları üstünde duramayacak hale getirdikten sonra büyük İsrail hedefini gerçekleştireceklerdi. Ama bunu başaramadılar. 15 Temmuz ihanet teşebbüsü başarılı olsaydı, bugün Allah korusun Suriye gibi, Irak gibi paramparça olmuş, birbirine düşmüş olan bir manzara ile karşı karşıya kalmamamız için hiçbir sebep kalmayacaktı. PKK başta olmak üzere terör örgütlerini bugün neredeyse hareket edemeyecek hale, katılımları da sıfır noktasına getirmiş bulunmaktayız. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, birlik ve beraberliğimize, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbaline kasteden terör örgütleri ve onları himaye edenlerle sadece yurt içinde değil, nerede yuvalanırlarsa, nereye odaklanırlarsa odaklansınlar o yuvaları ve odakları tahrip etmenin gayreti içerisindeyiz. Son bir iki yıldır gözlerimizin içine baka baka yalan söyleyerek Suriye’de oluşturulmaya çalışılan terör koridoru var. Bunu İŞİD ile yapmaya çalıştılar ve bugün böyle bir örgüt yok” dedi.
Konuşmasında, emperyalistlerin amaçları için kurduğu İŞİD ve PKK terör örgütlerinin bu milletin değerleriyle bir ilgisinin olmadığını dile getiren Vali Erin, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekatı ile terör koridorlarının paramparça edildiğini hatırlatan Vali Erin, bu mücadelede görev alan Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusunun şehitlerini rahmet ve minnetle andıklarını ifade etti.
Barış Pınarı Harekatı kapsamında mücadele ederken yaralanarak hastaneye kaldırılan bir askerle yaşadığı diyaloglardan birini anlatan Vali Erin, “Ziyaret ettiğimiz 20’li, 25’li yaşlardaki o kahraman askerlerimizin her birisi, ‘Sayın Valim, bir an önce tedavimizi yapın, kardeşlerimizin yanına gidip, onlara destek olalım’ diye yalvarıyorlar. Bunu başka bir millette, başka bir devletin milletin çocuklarınızda görme şansınız yok. Yaralı, bilincini kaybetmiş şekilde olan Jandarma mensubumuzun, ‘İsmail’im nerede?’ diye sürekli tekrarladığı bir durum vardı. Birecik Devlet Hastanesi’nde Kaymakamımızla birlikte başındaydık. İsmail baba mı, kardeş mi diye merak edip sorduğumuzda, İsmail’in yanı başındaki görev ve kader arkadaşı olduğunu öğrendik. Neredeyse ölüm noktasına geldiğinde bile omuz omuza mücadele ettiği kardeşinin ismini sayıklayabilen bir milletin sırtı Allah’ın izniyle yere gelmez” dedi.
Barış Pınarı Harekatı nedeniyle yaralanan tüm gazilere acil şifalar dileyen Vali Erin, şehitlerin yakınlarına da sabırlar diledi.
Harekattan en çok etkilenen ilin Şanlıurfa olduğunu kaydeden Vali Erin, “Şanlıurfa, milletin birlik ve beraberliği, ay yıldızlı al bayrağımız ve kutsal değerlerimiz için rüştünü defalarca ispat etmiş bir şehirdir” diye konuştu.
Kabul töreni, İl Müftüsü Mehmet Taştan’ın yaptığı duanın ardından sona erdi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz