Bu bir türkü sözü dizesi.
Erkeğin kazanıp eşini beslediği kültürün küçük bir anahtarı. “Canım sağ olduğu sürece ben kazanayım sevdiğim yesin” kararı.
Hayır, yanlış anlaşılmasın, eleştirmek için almadım buraya. Sadece güncel toplumsal yaşamın, bireylerin farklılaşan tercihlerinin artık başka tür kararları su yüzüne çıkardığı, desteklediği düşüncesini doğurduğu için yazdım.
Sanayi toplumunun çalışan kadını kendisini evde besleyen bir kocayı sınırlı bir alanda da olsa reddetmeye, kendi üretim gücünün görülmesini, onaylanmasını istemeye başlamıştır.
Erkeklerin de bir kısmı olaya artık türküde ifade edilen tarzda bakmadığını evlilikle ilgili “çalışan eş” tercihleri ile ortaya koymaya başlamışlardır.
Hatta bütün bunları da aşarak büyük kentlerin özgür gençleri kadnıyla, erkeğiyle evliliği de sorgulamaya, hırpalamaya, eksiklerini yanlışlarını ortaya koyup ebeveynlerinin geleneksel yaklaşımlarına karşı durmaya başlamışlardır.
Binlerce ailede çoğunlukla kadın olmak üzere aile kuruculurın bir tarafının evliliği sevdiği, benimsediği, mutlu olduğu için değil, başta ekonomik sorunlar olmak üzere başkaca zorunlu nedenlerden ötürü sürdürdüğü bilinmektedir. Bu yazıyı yazanın da, okuyanların da tanıdığı o tür kadınlar ve erkekler, bu anlamda ciddi sorunları olan aileler vardır.
Ekonomik bağımsızlıkları olmadığı için özgüven sorunları yaşayan, (pek çoğu incir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit bir ya da bir den çok nedenden ötürü) çekilmez durumdaki evliliği hem kendi kişisel yetersizlikleri hem de ebeveynlerinin, kardeşlerinin diğer akraba, dost ve komşularının baskısı altında sürdürmekte olan kadın için ne yazık ki genellikle düşünüp bulabileceği, başvurabileceği bir çıkış yolu yoktur.
Ülkemizde sık sık gündeme gelen kadına şiddet, kadın cinayetleri evlilik anlayışlarında ciddi sakatlıklar olduğunu, evlilikte roller konusunda kişilerin doğru bildiklerinin kendilerini yanlışlar yapmaya zorladığını herkes biliyor.
Kadın ve aileden sorumlu bir bakanlığımızın bulunması devleti yönetenlerimizin de bu durumun farkında ve sorunların çözümünün peşinde olduğunun açık bir göstergesidir.
Kadın ve aile sorunlarımız çok sayıda ve çok çeşitlidir. Bölgesel, dini, psikolojik, ekonomik, sosyal, eğitimle ilgili, sosyolojik, coğrafi ve tarihsel yanları bu başlıkların her biri anlamında bir karpuzun içindeki çekirdekler misali çok sayıda farklı alt başlıklarda ele alınabilecek ayrıntıları vardır.
Herhangi bir şehrimiz gibi Van'ın da çarşısına çıktığınız zaman sadece kıyafetlerine, duruşlarına, yürüyüşlerine ve konuşmalarına bakarak her yaştan kadının (ve erkeğin) çok farklı yaşam ortamlardan geldiklerini görebilirsiniz.Biraz derin bir bakışla o yaşam ortamlarının özel sorunlarla kuşatılmış olduğunu da fark edebilirsiniz.
Salt giyim tarzlarına bakarak bir anne ile kızın evde kıyafet konusunda ciddi tartışmalar, kavgalar yaşadıklarını, evdeki diğer insanların da bu tartışmaların, kavgaların doğal bir tarafı olduğu dikkate alındığında kuşakların ciddi bir çatışma içinde olduklarını okuyabilirsiniz.
Zorunlu nedenler olmadıkça çarşıya pazara çıkmayan, çıkamayan çok sayıda kadın olduğunu da söylememe bilmem gerek var mı?
Kızları ile sorunlar yaşayan aileler gibi elbette oğulları ile sorunlar yaşayan aileler de vardır.
Geçen zamanla birlikte çarklar dönmekte, insanlar değişip dönüşmektedir. Değişim, dönüşüm genç insanlar tarafından daha hızlı fark edilmekte, kopyalanmaktadır.
Carl Jung'un “iki kişiliğin karşıaması iki kimyasal maddenin karşılaşması gibidir. Eğer bir reaksiyon olursa ikisi de değişime uğrar” sözü toplumun bütün karşılaşan ve etkileşen bireyleri için geçerlidir.
İnsanlar, özellikle gençler internetteki sosyal paylaşım sitelerinin de en uzak yerlere kadar ulaşmasıyla diğerleri ile çok kolay etkileşim içine girmekte, yeni talepler, yeni sesler edinmekte ve bu taleplerini, seslerini ebeveynleri ile toplumun diğer kesimlerine ulaştırmaya çalışmaktadırlar.
Bu yeni taleplerin tamamı doğru ve mantıklı mıdır? Elbette hayır. Ancak kaçınılmaz değişimlere başlangıç olacak taleplerdir ve müsait kimi ailelerde fazlaca zorlanmadan karşılık görecek, giderek diğer aileleri de zorlamaya başlayacaklardır.
Aile toplumun çekirdek birimidir. Aile yapısının sağlıklı olması toplumun sağlıklı olması anlamına gelmektedir. Dünyadaki örnekleri göstermektedir ki insanların aile yaşamını terk ederek bireyler halinde yaşamalarının da çok sayıda ve çeşitli sakıncaları vardır.
Bizden sonraki kuşakların da sağlıklı ve düzenli yaşamalarını istiyorsak aile kurumunu koruyalım, onaralım, güçlendirelim.
Ancak çarpık, sorunlu, sıkıntılı ailelere de hem devlet olarak, hem dernekler, vakıflar olarak, hem de bireyler olarak ulaşalım, sorunlarını çözmelerine yardımcı olalım. Gerçekten sorunları çözülemeyecek durumdaki ailelerin de çözülmelerine yardım edelim.
Kitle iletişim araçlarıyla, toplantılarla, eğitim seminerleriyle aile yapımızı daha sağlıklı kılalım. Bu arada kesinlikle yürümesi mümkün olmayan ailelerin yanlışlarına da insanları daha mutlu, toplumu daha sağlıklı kılmak için işaret edelim.
Birlikte yaşamaları mümkün olmayan insanları, geleneksel nedenlerle, ekonomik nedenlerle, büyükler öyle istiyor v.s. diye evlenmeye, birlikte olmaya zorlamayalım.
Çocuklukla gençlik arasında bir yerde gençliğin doğal sorunlarını yaşamakta olan evlatlarımızı tuzaklara düşürüp yürütemeyecekleri evliliklerin tarafı kılmayalım.
06/09/12
09:51:45
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz