Önce etinden, şimdi de sütünden yararlanılan kadınlarımız
Sütü olmayan anneler, olanları bulsun diye bir hareket varmış.
Tesadüfen öğrendiğim bu hareketin neden niçin nasıl başladığını araştırdım.
Derya Taşdiken isimli bir bayanın kendi blogu üzerinden başlattığı bireysel bir hareket.
Görünürde masum, anne sütü yetmeyen insanların sütü çok olan annelerden destek aldığı bir anlamda "sütannelik" diyebileceğimiz bir hareket.
Ancak bu hareket bir oluşuma dönüşmüş, adına ASOOB denilen bir oluşum.
Derya Hanım'ın bu hareketi; kendi içinde masum, iyi niyetle başlamış bir gönüllük hareketi. Öyle de görünüyor ilk bakışta.
Ancak konu bazı çevreler tarafında hiç de masum olarak düşünülmüyor.
Doğrusunu isterseniz ben de düşünmüyorum.
Olaya dini açıdan bakmayacağım elbet. Çünkü bu konunun uzmanı ben değilim. Zaten her konuya dini açıdan bakmayı ve ele almayı da doğru bulmuyorum.
Ancak sosyolojik olarak baktığımda hiç de masum gelmiyor bu hareket bana. Derya Hanım'ın yaklaşımı değil, sonrasında gelecek tehlikeler açısından sıcak bakamıyorum bu oluşuma.
Sütannelikle birlikte kardeşlik bağları oluşacak hiç bilmediğiniz ailelerle. Taşıyıcı annelik gibi ticarete dönecek ve önlenemez bir boyuta gelecek zaman içinde. Bir de bakmışsınız bir gün çocuğunuz sütkardeşiyle evlilik yapmış. Aynı karından çıkmasalar da aynı memeden süt içenlerin evlilikleri sizce ne kadar etik olacak.
Tarihimizde sütannelik var elbette ama o annelik önüne gelen insana yaptırılmamış. Bu hareket içinde birden çok sütannelik olayı söz konusu ve tanımadığınız insanlara çocuğunuzu emziriyorsunuz.
Sağlıklı mı sağlıksız mı? Bilmeden üstelik. Ha bu hareketin öncüsü sağlık raporuyla bu işin çözümünü bulmuş.
Ama bir şeyi atlamış iş ticarete döndüğü anda ki dönecek sahte sağlık raporları almak o kadarda zor olmayacak.
Uyuşturucu kullanan ya da başka bir sağlık sorunu olan insanı ayırt etmekte mümkün olmayacaktır durum böyle olunca.
Şimdiden işin ticarete doğru kaydırılmak istendiği de dikkatli gözlerden kaçmamıştır. Bunu yanlış anlaşılmasın altını hemen çizeyim hareketin öncüsü yapıyor, demiyorum ama bir süre sonra kendisi bile bunun farkında olmayacaktır ve masumca başlayan harekette şekil değiştirecektir.
Bildiğim kadarıyla Sağlık Bakanlığının da böyle bir çalışması var.
Detaylarını tam bilmiyorum şimdilik.
Sütannelik adı altında bir meslek çalışması. Dedim ya iş ticarete doğru kaymakta.
Yazılarımı takip edenler bilirler dizilerin gizli mesajları olduğunu hep dile getiririm.
Sütannelik konusunu işleyen ve bunu öne çıkaran dizilerden biri de Yer Gök Aşk dizisidir.
Şimdilerde Lale Devri dizisine geçen Toprak karakteri Yer Gök Aşk dizisinde sütannelik yapmıştır. Çocuğu ölünce bir konağa götürülmüş orada annesini kaybeden bir bebeğe para karşılığında sütünü vermiştir.
Uzun bir sürede bu temanın altı çizilmiştir.
Yani para ile yapılması mümkündür mesajını içinde barındırmıştır.
Yine paralel dizisi Lale Devrinde bir diğer karakter Yeşim’in emzirme meselesi üzerinde durulmuş göğüsleri bozulmasın mesajıyla kadının emzirme süt konusu yeniden işlenmiştir gelen tepkilerle konunun üzeri kapansa da anne sütü meselesine gizli bir gönderim olduğu düşündürücüdür.
Yarın reklamlarda en iyi sütanne bizim anne reklamı görürseniz şaşırmayın çünkü ben şaşırmayacağım. Bu yüzden bu hareketin önlenemez sorunlarla karşılaşacağını düşünüyorum. Çünkü gidiş bu yönde.
Denetimsiz bir oluşumun tehlikeleri büyüktür. Taşıyıcı annelerin yarattığı tehlikeli durumları hatırlasın herkes. Sonra dönüp projeyi her şekliyle tartsın.
Derya Hanım blogunda, mamanın zararları yüzünden bu yola başvurduğunu anlatmış.
Sütünün yetersizliği ve beraberinde yaşadığı sıkıntılar sonucunda doktorunun önerdiği bir sütanneyle sorunu çözünce böyle bir proje geliştirmiş olduğunu söylemekte. Bir şey daha söylemekte aynı çocuk için birden fazla sütanne. Yani kendi çocuğunu ayrı ayrı sütannelere emzirmiş.
Kendisiyle benzer sorunları yaşayan birçok kadın var. Ancak sorunu yaşayan herkes ilada anne sütü vermek zorunda değil.
Ve her mama içen çocukta gaz sorunu yaşıyor diye bir durum söz konusu değil.
Hem mama hem sütle çocuğun kafası karışmadığı sürece çocuk tercihini yaptığı anda o ürüne alışmaktadır.
Yani mamaların sağlıksız olduğunu söylemek, çocukların dengesinin bozulduğunu söylemek ve bu yüzden illa da anne sütü diye ısrar etmek sütannelik konusunu özendirmekten başka bir şey değildir.
Kaldı ki anne sütü annenin yedikleriyle bebeğe geçenlerdir. Şu an anneler ne kadar iyi beslenebiliyorlar, hangi ürün hormonsuz ya da sağlıklı ki bebeğe sağlıklı süt verebiliyoruz.
Anne sütü anne sütü derken bu önemli durum ne kadar göz önünde.
Anne sütünün ne kadar önemli olduğunu elbette ki biliyorum önemsiyorum da ancak günümüz koşullarıyla baktığımda sağlıklı olduğu da tartışılır.
Kaldı ki başka birinin beslenme düzenini ne kadar bileceksiniz ki bebeğinizi emanet edebileceksiniz.
Hem de bir kişiye değil birden çok kişiye.
Mamayı da doğru bulmasam da mecburiyet karşısında sütannelikten daha sağlıklı ve daha koruyucu olduğunu düşünüyorum saydığım tüm bu sebeplerden dolayı.
Bu yüzden bu hareketle ilgili uzmanların bir an önce harekete geçmesi gerektiğine inanıyorum.
Sütannelik adıyla başlayan bu hareketin kendi içinde barındırdığı tehlikeleri göz ardı edilmeden denetlenmeli.
Ve Bakanlığın düşündüğü proje de göz ardı edilmemeli.
Bireysel masum başlayan bu tür oluşumlar maalesef ki kendi tehlikelerini ve sorunlarını da beraberinde getirir.
Ne yazıktır ki tehlikenin ana teması yine biz kadınlarız.
Son günlerde Başbakan da dâhil herkes kadının bir yerlerine el atmış durumdalar. Kadının bu denli ağızlara konu olmasından bir kadın olarak oldukça rahatsızım.
Bir milletvekili kadının bekâretini ağzına dolar bozuk para gibi bozdurup harcar; ülkenin lideri kadınsan o halde katilsin der; bir yerel idareci düşüncelerini anlatmaya kalkışan birini çok kürtaj yapmakla suçlar.
Bir diğeri de haydi sütünü paylaş der.
Yani özetle ne kadar çocuk yapacağımız, nasıl yapacağımız, sütümüzü kime vereceğimiz, kimden alacağımız derken yakında kimden çocuk yapmamız gerektiğini söylemelerinden korkuyorum.
Artık bu kadar ağızlara pelesenk olmak istemiyorum. Mahremimize bu kadar girilsin istemiyorum. Her organımız bu kadar dillerinde dolaşsın istemiyorum.
Üzerimden konuşulsun istemiyorum, gündemlerine cinsel kimliğimle gündem olmak istemiyorum.
Önce etinden yararlanılan metalaştıran kadının şimdi de sütünün kullanılacağı tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Her arada yok edilmek istenildiğini düşünüyorum.
Cinsel kimliği üzerinden her alanda aşağılandığını düşünüyorum.
Sinsi tezgâhların içinde yok edilmek istendiğini düşünüyorum.
Etimi de, sütü mü de, kimliğimi de bana bıraksınlar artık.
Sınırlarımı korumasını, nerede duracağımı bilirim...
Herkesin ağzında falım sakızı olmak istemiyorum.
Ellerinizi, ağzınızı biz kadınların üzerinden çekin…
oyatekin@gmail.com
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz