Prof. Dr. Polat Dursun, rahim ağzı kanserinin dışında, vulva, vajina, penis kanseri, anal kanserler ve baş boyun kanserlerine de yol açabilen ve cinsel yolla bulaşan Human papilloma virüsünün (HPV) tüm dünyayı tehdit ettiğini söyledi.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolojik Onkoloji Prof. Dr. Polat Dursun, HPV hastalığının cinsel yolla en sık bulaşan hastalık olduğunu ifade ederek, “HPV , “Human Papilloma Virüs “denen bir virüsün kısa adıdır. 100’den fazla farklı tipi olduğu bilinmektedir. Başta genital bölge olmak üzere vücudun değişik yerlerinde siğil (kondilom), hücre çoğalması ve kansere neden olabildiği düşünülmektedir. Siğil ve düşük dereceli hücre çoğalması oluşturanlar “Düşük riskli HPV”, yüksek dereceli hücre çoğalması ve kanser oluşturanlar ise “Yüksek riskli HPV “ olarak isimlendirilmektedir. Dünyada enfeksiyöz bir ajanla oluşan tüm kanserlerin yüzde 5’inin HPV virüsü ile oluştuğu hesaplanmıştır. HPV genellikle alındıktan sonraki 23 ay içinde siğil oluşumuna yol açar ama bu süre çok farklılık gösterebilir. Siğiller en sık genital bölgede görülür ama vücudu her yerinde de görülebilir. ABD rakamlarına göre cinsel aktif kadınların yüzde 75’inin hayatlarının bir döneminde siğil geliştireceği veya bir HPV enfeksiyonu geçireceği tahmin edilmektedir” dedi.
HPV’in esas olarak cilt cilde temas yolu ile bulaştığını belirten Dr. Dursun, “Virüsün ana bulaşma yolu cinsel ilişki ile olur. Enfekte bir kişinin penis, skrotum (erkek yumurtalık torbası), vajina veya dış genital bölgesi ile temas sonucu bulaşır. Oral yolla enfekte bir genital bölgeye temas edilmesi halinde de bulaşma olur. Prezervatif kullanmak bulaşmayı her zaman önlemez çünkü virüs prezervatifle kaplı olmayan bir genital alandan da bulaşabilir. Çok eşlilik HPV bulaşması için en önemli bir risk faktörüdür. Çok eşlilikten kaçınmak korunmada önemli bir etkendir. Çok eşli olunmasa bile eşlerden birinin daha önce HPV ile karşılaşması da HPV bulaşmasına yol açabilir. Her ne kadar prezervatif bulaşmayı yüzde 100 önlemese de prezervatif kullanmak bulaşmayı belirgin olarak azaltır. HPV korunmasında bugün için asıl etkili olan HPV aşılamasıdır. Bugün HPV aşısı en çok kanser yaptığı bilinen etkenlere karşı antijen içecek şekilde geliştirilmiş ve ülkemizde dahil tüm dünyada kullanıma sunulmuştur. Aşılardan biri sadece kanser yapan tiplere (tip, 16 ve 18 ) karşı antijen içermekte iken diğer aşı hem kanser yapan tiplere (tip 16 ve 18 ) hem de en çok siğil yaptığı bilinen tiplere (tip 6 ve 11) karşıda antijen içermektedir. HPV aşıları HPV virüsü ile karşılaşmadan 911 yaş grubundan 28 yaş grubuna kadar 3 doz şeklinde yapılması önerilmektedir. Mutlaka jinekolojik bir muayeneden geçmeli, siğil olup olmadığı kontrol edilmelidir. Siğil varsa bunu doktorun uygun göreceği bir yöntemle, yakma dondurma ve kimyasal olarak yok etme gibi tedavi etmelidir. İhmal edilmemesi gereken bir noktada eş veya partnerde siğil var olup olmadığı araştırılmalı varsa bununda uygun tedavisi yapılmalıdır. Normalde siğil yapan HPV tipleri kanser yapmasa da beraberinde birden çok HPV bulaşma ihtimali olabileceği için HPV tiplemesi yapılıp HPV’nin yüksek riskli mi düşük riskli mi olduğu belirlenmeli ve düzenli aralıklarla jinekolojik kontrol ve smear kontrolü yapılmalıdır. Smear testinde sorun varsa kolposkopi ile rahim ağzı incelenip gerekirse biopsi alınmalıdır. Biopside önemli bir sorun çıkarsa rahim ağzı leep veya konizasyon işlemi ile temizlenmelidir. Erkekler sadece taşıyıcı değildir. HPV erkeklerde siğil yapabilir. Ayrıca nadiren de olsa penis ve skrotum kanserlerinin gelişmesi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yüksek riskli HPV’ler, homoseksüel erkeklerde anal ve rektal kanser öncüsü lezyonlar ve kanserlerin gelişiminden de sorumlu tutulmaktadır. HPV bir virüs olduğu için etkili bir ilaç tedavisi yoktur. HPV’nin yol açtığı lezyonların tedavisi yapılır. HPV genital bölgede ya hücre çoğalmasına, ya siğile bazen de kansere yol açar. Siğil tedavisinde cerrahi olarak eksizyon, koterizasyon veya dondurma yöntemleri uygulanabilir. Tıbbi olarak tedavisi de mümkündür bunlarda doktor veya hasta tarafından uygulanan krem veya solüsyon şeklinde uygulanan ilaçlardır” diye konuştu.
Siğillerin bir kısmının tedavi edilmeden kendiliğinden geçebildiğini kaydeden Dr. Dursun, “Bir kısmı da müdahale edilmezse zamanla artabilir. Çok aşırı büyük siğiller gebe kadınlarda doğumun mekanik olarak engellenmesine yol açabilir. Bilinenin aksine siğillerden kanser gelişme riski çok düşüktür. Fakat aynı anda siğil yapan ve kanser yapan HPV tipleri hastada varsa siğil yanında kanser gelişim riski de artabilir. Cerrahi müdahale yanında siğillere bazı ilaçlar kullanılarak da müdahale edilebilir. Bu ilaçların bazıları doktor tarafından siğillerin üzerine sürülerek kullanılır bazıları ise hasta tarafından siğillerin üzerine sürülür. Cerrahi müdahaleden sonra siğiller tekrarlarsa yaygınlık ve yerleşim yerine göre bazen tekrar cerrahi bazen de ilaçlar ile tedavi edilebilir. Siğillerin büyük bir kısmı 1 yıl içinde kendiliğinden geçebilir. Ama HPV virüsü vücutta uykuda kalabilir ve kişinin immün sistemi baskılandığında tekrar aktive olup yeniden siğil oluşumuna yol açabilir. HPV aşışı profilaktik yani korunma aşısı olarak kullanılmaktadır bu nedenle HPV virüsü ile karşılaşılmadan ve cinsel aktivite başlamadan yapılması önerilmektedir. Yaş grubu olarak 11 28 yaş arası cinsel aktivitesi başlamamış kız çocuklarına 3 doz (0,2, ve 6. aylarda) olarak yapılması önerilmektedir. Bazı ülkelerde erkek çocuklarında aşılanması önerilmektedir fakat bu tartışmalı bir konudur. Piyasada mevcut aşıların birisinin içinde 2 (hpv 16 ve 18 ) ve diğerinin içinde 4 tip (hpv 16,18,6,11) HPV’ye karşı etkili antijeni vardır. Eğer kişi bu tiplerden birini geçiriyorsa aşı diğer tiplere karşı koruyabilir fakat bu HPV enfeksiyonu geçirmiş kişinin aşılanması konusu tartışmalı bir konudur. HPV ve serviks kanseri arasındaki ilişki en güçlü ilişkidir. Bunun yanında HPV’nin vajina, dış dudak (vulva), anorektal kanserler ve baş boyun kanserlerinin de gelişmesinde etkili olduğu bilinmektedir. Erkeklerde penis ve skrotum kanserlerinden de sorunlu olabileceği ileri sürülmüştür. HPV virüsü baş boyun kanserlerinin de gelişmesinden sorumlu olabileceği bildirilmektedir. HPV’nin baş boyun bölgesine orogenital temasla yani oral seks ile bulaştığı düşünülmektedir. Ağız kanserlerinin yüzde 25’inin, boğaz kanserlerinin ise %35’inin HPV ile bağlantılı olabileceği düşünülmektedir” ifadelerini kullandı.
HPV ve yol açtığı lezyonların tanı ve tedavisinde dünyada uygulanana tüm tanısal ve tedavi edici işlemlerin Türkiye’deki jinekologlar tarafından başarı ile uygulanmakta olduğunu vurgulayan Dr. Dursun, “Dünyada yapılıp ülkemizde yapılmayan hiçbir tanısal veya tedavi edici işlem yoktur. Hatta serviks kanserinin yol açtığı rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde Türkiye’de uygulanan ileri cerrahi laparoskopik ve robotik yöntemler dünyadaki birçok ülkeden daha iyi ve başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Öncelikle HPV’den korunmak için ilişi sırasında mutlaka prezervatif kullanılmalıdır. Eğer bir erkekte HPV pozitif ise veya siğil oluştu ise mutlaka bir ürolog veya dermatolog tarafından görülmeli tedavisi yapılmalı ve takip edilmelidir. 4’lü HPV aşısını çıkartan firma şu anda 9 tipe karşı etkili olan yeni bir koruyucu HPV aşısı çıkartmıştır ve bununla ilgili Amerika’daki ilaç ve eczacılık onay kurumu benzeri bir kurum olan FDA ‘den ilacın koruyucu amaçlı kullanımı ile ilgili onay almış. Tedavi edici yani hastalık oluştuktan sonraki oluşan lezyonları ortadan kaldırmak için geliştirilen HPV aşıları ile ilgili preklinik çalışmalar halen devam etmektedir” açıklamalarında bulundu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz