YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Azerbaycan’daki Utanılacak Vaziyet!

Bakü’de ne KGB ölmüştür, ne de rüşvet, irtikap, iftira, cinayet ve akla gelen her türlü melanet!

Tarih, yüzyıllardır yaptığı gibi, son yüzyılda da insanoğlunun hayatını şu veya bu şekilde etkileyen birçok faktörü çöpe attı...

Bunların en önemlisi, komünist partilerin hâkimiyet sürdüğü ”demir perde” ülkeleriydi. Doğu blokunun lideri Sovyetler Birliği ve etrafına kümelediği irili ufaklı “demir perde” diktatörlükleri...

Bunların içinde, tek otorite olarak hem lider vasfı taşıyan hem de Sovyet halklarına en aşağılık baskıları uygulayan, milyonlarca insanı ya Sibirya veya ülkenin en ücra köşelerine süren, yüz binlerce aileyi yurdundan, yuvasından eden, ya da daha da ağır bir yöntemle muhalif görünen herkesi açık veya gizli şekilde öldürten Stalin ve onun KGB’nin başına oturttuğu Beria idiler...

Dünya çapında büyük bir şöhret kazanan Sovyetler Birliği gizli örgütü KGB, içerde de, dışarda da bütün işlerini entrikalarla, masum ve mazlum insanların başına ördüğü çoraplarla, muhalif gördüğü herkesi tora düşürmekle ekarte eder, kimilerinin cesedinin dahi bulunmasına imkân vermezdi...

Stalin (18.12.1873 - 05.03.1953) ve Beria (28.03.1899 - 23.12.1953) öldükten yıllar sonra, tarih yine işlemeye devam etti ve demir perde rejimleriyle birlikte Stalin ve Beria mantığına dayalı KGB zulmü de çöpe atıldı. Sovyetler Birliği’nin mirasçısı Rusya, tiksinti veren KGB adını kaldırarak yerine Rusya Federasyonu gizli servisinin adını FSB (Федеральная Служба Безопасности) “Federal Güvenlik Servisi” koydu.

Fakat gelin görün ki, çöpe atılan sadece KGB’nin adı oldu. Değişen dünyaya rağmen, adı çöpe giden KGB’nin “sistematik yapısı, mantık ve mentalitesi” Sovyetler Birliği’nden ayrılarak birer bağımsız devlet olan Türki Cumhuriyetlerde bugün bile birebir devam etmekte ve neredeyse aynıyla yaşamaktadır.

Bunlardan en belirgin olanı da kardeş ülke Azerbaycan’dır...

KGB mantık ve mentalitesiyle yükseldikçe yükselip Sovyetler Birliği Politbüro’suna kadar kapağı atan Haydar Aliyev ve onun KGB zihniyeti, -kısa bir fasılayı saymazsak- yaklaşık 43-44 yıldır Azerbaycan halkına kan kusturmaktadır.

Herkesçe bilinmektedir ki, Haydar Aliyev’in ölümü dünyaya ve Türk halklarına karşı gizlenmiş, özellikle de demokratik bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nce padişahlık sistemi gibi ucube bir durum nazarda tutularak, Haydar Aliyev’in oğlu İlham’ın tahta çıkmasına özel fırsat yaratılmıştır. O gün bugündür de İlham Aliyev ve onun entrika kulübü KGB, Azerbaycan halkına ganim olmaktadır...

Son marifetleri de muhalif liderlerin önünü kesmektir.

***

Azerbaycan Halk Cephesi Partisi lideri Ali Kerimli, son iki yıldır dış dünyanın siyaset ve sosyal sahalarında uzaktan da olsa boy göstermeye başlamış (Bakü despotu yedi yıldır kendisine pasaport vermiyor, bu nedenle yurt dışına çıkma imkânı yoktur), ülkede bulunan diplomatik çevrelere ülkesindeki baskı rejiminin zulmünün gizli yüzünü göstermiştir. Hâl böyle olunca da, giderek yıldızı parlamış, baskıdan yılan Azerbaycan halkının sempatisini ve siyasi desteğini toplamıştır.

Bir kez daha hâl böyle olunca da, Bakü diktatörü ve onun entrikacı KGB’si bu durumdan çok rahatsız olmaya başlamıştır.

***

Dünya çapında ses getiren Arap Baharı, her despotun korkulu rüyası olduğu gibi İlham Aliyev’in de kâbusudur son zamanlarda... Uykuları kaçıyor, zira ülke gelirinin neredeyse tamamına yakınını kendi üzerine geçirmekte, ülkeyi babası Haydar’ın çiftliği gibi yönetmekte, hiçbir demokratik harekete yol vermemektedir...

Bunu devam ettirmek istemektedir, ama önümüzdeki 2013 yılında yapılacak devlet başkanlığı seçimini Ali Kerimli’ye kaptırma korkusu yaşamaktadır.

Bir yandan demoktratik hakları kökünden yasaklamak isterken, diğer taraftan da dünya önünde üçüncü kez devlet başkanlığına adaylığını koyacak olmanın sıkıntısını yaşamaktadır.

Ayrıca...

Hem kendisinin hem de etrafındaki yağmacı tayfasının, Off Shore bankacılık sistemini kullanarak ülkenin 48 (kırksekiz) milyar dolarını dışarı kaçırmış olmaları da kabak gibi ortaya çıkmıştır. Bu sahtekârlıkları İngilizlerce açığa çıkarıldığından inkâr etmeleri de çok fayda vermemekte ve bunların canını çok fazla sıkmaktadır.

Öte taraftan Dubai villaları da birer birer ortaya dökülmüş, 2.5 milyar dolarlık Çovdar altın yatağının da aile şirketlerine ihale edildiği meydana çıkmıştır.

Bütün bu sıkıntıların yanı sıra, bugüne kadar sindirilmiş olan muhalefetin bütün korkularına rağmen, ortaya bir de adeta bir cesur yürek olarak Ali Kerimli faktörü çıkmıştır...

Şimdi ise...

Bu faktörü ortadan kaldırmak için köhne KGB yöntemlerinden birine başvurmuş, satın alınması çok kolay olan bir zavallı yaratığı satın alarak Ali Kerimli’ye iftirayla suç isnadında bulunulmasını sağlamış ve Bakü başsavcılığına “Ebülfez Elçibey’i Ali Kerimli zehirleyerek öldürdü” diye soruşturma açılması emrini vermiştir. Bu emrin verildiği, Ali Hasanov adındaki siyasi şübe müdürünün konuyla ilgili açıklamasında çok net görülmektedir ve başlıbaşına bir hukuk skandalıdır...

***

Anlayacağınız, çok değerli okurlar; Bakü’de ne KGB ölmüştür, ne de rüşvet, irtikap, iftira, cinayet ve akla gelen her türlü melanet!

Böyle bir iktidarın ayakta kalabilmesi için bu saydığım kepazeliklerin de ayakta kalması lâzımdır çünkü...

***

Gelelim meselenin özüne...

Elbette ki bu alçak iftira bina tutmayacaktır ve Ali Kerimli de siyasi hayatına devam edecektir inşallah.

Eğer biz, yani Türkiye olarak ve özellikle de Suriye’yi nazarda tutarak dünyaya demokrasi dersi vermek istiyorsak, kardeş ülkenin en büyük muhalefet partisinin liderine oynanmak istenen bu oyunun da karşısına dikilmeliyiz!

Bir ülkede demokrasinin olmazsa olmazı muhalefet ise, ki öyledir, o zaman kardeş ülkenin demokrasi kültürüne katkıda bulunmalı, resmi elden Ali Kerimli’yi Türkiye’ye davet ederek onunla Azerbaycan’daki demokratik durumu gözden geçirmeliyiz.

Eğer bu, başka bir devletin iç işlerine karışmak diye mülahaza edilirse, sormaz mıyız “komşu Suriye’nin muhalefet liderleri neden bizim ülkemizdedir o vakit?”...

Eğer Türkiye, yarın Azerbaycan’da da bir Suriye örneği yaşansın istemiyorsa, ki istememelidir, o zaman bugünden itibaren Azerbaycan’nın demokratrik hayatına katkıda bulunmalıdır. Muhalefet liderlerini dinlemeli, onların şikayetlerine kulak asmalıdır.

Ali Kerimli’nin dışarıya çıkması yasaklanmış, pasaport verilmemiştir. Buna rağmen Ali Kerimli ülkemize resmi yoldan davet edilmeli, gerekirse zamanında Celal Talabani ve Mesut Barzani’ye sağlanan kolaylık Ali Kerimli’ye de sağlanmalı ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportu verilmelidir...

Eğer AKP iktidarı bunu yapmazsa, bilmeli ki yarın olacaklarla ilgili olarak bugünden büyük bir vebal altındadır...

Eğer AKP yapmazsa, son zamanlara kadar Ebülfez Elçibey’in aziz hatırasına açıkça saygısızlık eden MHP, körü körüne Bakü despotluğuna bağlılığı bırakmalı ve Elçibey merhumun mirasçısı olarak Ali Kerimli’ye destek vermelidir. Yoksa onlar da tarihi vebal altındadırlar.

Kendileri bu ülkenin çok önemli bir partisidirler ve muhalefettedirler. Bilmelidirler ki, Bakü diktatörünün muhalif milliyetçi lidere bu baskısını ülkücü camiaya açıklayamazlar!

Ali Kerimli’yi Türkiye’ye davet etmek, öncelikle Azerbaycan pasaportunun verilmesini sağlamak, olmazsa T.C. pasaportuyla taçlandırmak, bilinmeli ki ülkücüler katında MHP’yi de taçlandırır...

Aynı görevi, ana muhalefet partisi CHP de üstlenebilir. Kardeş ülkenin demokratik hayatına katkıda bulunmak onları da onurlandırır.

İsterlerse elbiriliğiyle, kardeş ülke Azerbaycan’ı bu demokrasi ayıbından kurtarabilirler!..

________

cahitkilic54@mynet.com

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler