SPOR

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Aziz Yıldırım: Ersun Yanal bu takımda çalışamaz

Ocak 2013’te Bodrum’da gerçekleşen bir yemekte Başkan ile o dönem Eskişehirspor’u çalıştıran Yanal’ın yakın sohbette olduğunu gören kulüp başkanı Halil Ünal sinirlenmiş ve büyük tepki göstermişti. Ardından Yıldırım da “Ben başkan olduğum sürece Ersun Yanal bu takımda çalışamaz” demişti. İşte bu söz hocanın sarı-lacivertli takıma hep şüpheli yaklaşmasına yol açtı.

Şampiyonluk öyküsüne kişisel birkaç görüş ve tespitle başlamakta fayda var.
Fenerbahçe’nin 19. şampiyonluğunda irili ufaklı herkesin katkısı oldu. Bu zor günlerin ardından kazanılan zaferin anlamı kuşkusuz çok farklı.
Genel görüş, Başkan Aziz Yıldırım’ın kazanılan bu başarıda en büyük pay sahibi olduğu yönünde. Son Rizespor maçından televizyonda kimi izlesem, gazetede kimi okusam aynı söylem içindeydi.
Hakkını vermek lazım. Kulübe, bu takıma ve renklere hayatını adamış, gerekirse hapis yatarım derken 2 yılı, 2 saat gibi telafuz edecek kadar bu yola baş koymuş bir karakter.
Sezon boyunca yürüttüğü hukuki mücadelelere rağmen Aziz Yıldırım, takımı da bir an olsun yalnız bırakmadı. Maddi ve manevi her türlü desteği verdi.
Ama Yıldırım bunu ilk kez yapmadı ki.
1998 yılından bu yana aynı düşünce ve anlayışta.
acaba yıldırım mı?
Bu mantıkla baktığımızda Fenerbahçe’nin 16 yıldır sürekli şampiyon olması gerekiyor.
Belki artık daha tecrübeli.
İlk başlardaki hataları yapmıyor.
Futbolcunun ne isteyeceğini, hangi dilden anlayacağını, ne zaman ve nasıl devreye girmesi gerektiği gibi detaylar konusunda uzman oldu.
Ancak bir takım Nisan ayında şampiyonluk kazanıyorsa aslan payı dünyanın her yerinde teknik direktöre verilir.
Başarısızlıkta ilk faturayı ödeyecek olan Yanal, başarının da kuşkusuz en büyük pay sahibidir benim gözümde.
Kadro çok iyiymiş. Doğru.
Fenerbahçe tarihinde kötü bir kadro ben hatırlamıyorum. Siz hatırlıyor musunuz?
Rakipler kötüymüş.
Rakipler ilk kez kötü durumda olmuyor. Daha önce de benzer durumlar yaşandı. Şampiyon Bursa oldu. O yüzden Yanal’ın bu başarısını küçümsemek, her şeyden önce emeğe ve birikime yapılmış bir ayıptır.
***
Takımın toplanmasına 1 ay var. Aykut Kocaman istifa etmiş. Hiç beklemediği bir anda telefonu çalmış. Fenerbahçe yönetimi ile görüşüp ardından 1 ay haber beklemiş. Gelen cazip teklifleri de geri çevirmiş. Bu arada bekletilmek belki de kariyerine zarar vermiş. Her çalan telefonda “Acaba Aziz Yıldırım mı arıyor?” diyerek açmış.
Tek yıllık kontrat ile kendisine gelinmiş. Şart sürmemiş, para konuşmamış. Başkasının takımını devralmış. Emenike dışında, transfer yetkisi olmamış.
Yanal’ın hİkayesİ
Son iki yılın şampiyonu ve Dünya’nın sayılı teknik adamlarından Fatih Terim’in yıldızlarına karşı mücadeleye düşünmeden “evet” demiş.
Avantajları çok olsa da Aziz Yıldırım gibi güçlü bir karakterle çalışma cesareti gösterebilmiş.
‘Avrupa yok’ diye yola çıkıp sonra tekrar kupalara katılmış. Dört maçın ardından yine men olmuş ve ne olacağı belirsiz bir yapıyla yola çıkmış.
Galatasaray’a Süper Kupa Finali’nde mağlup olmuş.
Ligin ilk maçını kaybetmiş, kaybettikten sonra bile “Bu takım şampiyon olacak” demiş.
Bunu taraftara moral vermek için değil, futbol geçmişi, bilimsel veriler, rakip analizine dayanarak söylemiş bir teknik adam ve onun takımının başarı hikayesi bu.
Belki tek kulvarda mücadele etti.
Belki Galatasaray, teknik adam değişikliğine gitti.
Belki Beşiktaş, henüz stadını ve sistemini kuramadı.
Bunlar avantaj.
Ama avantajı kullanmak da bir beceri işidir.
Yanal, takımda kalır ya da kalmaz? Onu yakında göreceğiz.
Emenike ve Alves dışında geçen sezon 10 puan fark yiyen aynı takımı alıp şimdilik en yakın rakibi olan Galatasaray’a 12 puan fark atmayı başarmış biri olan Ersun Yanal, Türk Futbol Tarihi’ndeki yerini sağlamlaştırmıştır.
Önceki teknik adam Aykut Kocaman’ın kurduğu güçlü takım ve kadroyu, küçük dokunuşlarla, zaman içinde kendi takımını yapmayı başarmış.
O yüzden bu sadece Fenerbahçe’nin değil aynı zamanda Ersun Yanal’ın da şampiyonluk hikayesidir.

Galiba bu iş olmayacak
Fenerbahçe Yönetimi için yeni sezon öncesi en önemli kriz bir anda hoca konusu olmuştu. Aykut Kocaman’ın 29 Mayıs’taki şok istifası sonrası artık yeni bir teknik adama ihtiyaç vardı.
Doğal olarak bu kadar kısa sürede bulunacak adaylar ülke içinden araştırıldı.
Mustafa Denizli ve Ersun Yanal isimlerinin yanısıra yabancı isimler de gündemdeydi. Yıldırım ve Yanal görüşmesinden sonra kamuoyunun nabzı ölçüldü.
Haberler medyaya yansımıştı. Sosyal medyada, sokakta taraftarlar ne tepki veriyordu Ersun Yanal ismine? Yönetim önce bunları dinledi. Hızlı hareket etmedi ve nabız yokladı.
Yanal için çıkarılan genel görüş, soru işaretleri olsa da oynattığı futbolla tribünlere heyecan getireceği yönündeydi.
Zaten ilk görüşmede “Ben bu takımla 100 gol atarım” ifadesi de bunun göstergesiydi.
Ersun Yanal’ın görüşmeden sonra eli havada kalmıştı. Ne anlaştık, ne de anlaşmadık diyordu.
İlk kez hayatında böyle bir durumla karşı karşıya kaldı.
Sanki CV’sini sunup iş görüşmesine giden bir eleman gibiydi. Bozulmuştu aslında.
Yıldırım ve yönetiminden ilk görüşme sonrası aldığı cevap “Biz sana döneceğiz” oldu.
Çok bekledi hatta bekletildi Ersun Yanal.
Dışarıda da birkaç aday vardı ama gerek yerli olması gerekse de hiçbir şart sunmadan imzaya hazır olması Yanal’ı çok cazip kılıyordu.
Aslında hemen imza atılabilirdi.
Ama bu kadar önemli bir koltuk için en küçük detayı düşünüp yönetim öyle karar vermek istedi.
Yaklaşık 1 ay haber bekleyen Yanal için tatil tam anlamıyla kâbus olmuştu.
Bodrum’da teknesindeydi.
Daha önce iki kez çok yaklaştığı ancak gerçekleşmeyen Fenerbahçe teknik direktörlüğü için artık karamsarlığa kapılmaya başlamştı. “Olmayacak” diyordu kendi kendine.
Tam başka tekliflerden birini kabul etmek üzereyken işadamı Yüksel Çağlar’ın ısrarı sonucu biraz daha bekleme kararı aldı.
Fenerbahçe kendisini aramazsa sezonu boşta geçirme tehlikesi vardı. Çünkü Eskişehir ile bağlar çoktan kopmuştu.
Yanal’ı karamsarlığa iten en önemli olay ise Aziz Yıldırım ile dönemin Eskişehir Başkanı Halil Ünal’ın yaşadığı bir tartışmada yatıyordu.
Futbol dünyasının önemli isimleri Bodrum’daydı. Ocak 2013’te gerçekleşen yemekte, Aziz Yıldırım ile Eskişehirspor teknik direktörü Ersun Yanal’ın yakın sohbette olduğunu gören Halil Ünal sinirlenmiş ve Yıldırım’a tepki göstermişti.
Ardından Yıldırım da “Ben başkan olduğum sürece Ersun Yanal bu takımda çalışamaz” sözünü o gece söylemişti.
İşte bu söz Ersun Yanal’ın sarı-lacivertli takımın teklifine hep şüpheli yaklaşmasına neden olmuştu.
Ama sonunda bu şüphe boş çıktı.
Aykut Kocaman istifa ettikten tam bir ay sonra Ersun Yanal takımın yeni teknik direktörü oldu.
Aslında çok isteyerek değil, daha iyi bir seçenek olmadığı için göreve getirilmişti.

İşbaşı zamanı
Sürpriz bir şekilde takımın başına geçtiği için başlangıçta şaşkındı.
Pek bir hazırlığı yoktu. Valizini toplayıp gelmişti. Samandıra’da kurulu bir düzen vardı ama kendi düzeni değildi.
Daha önce çalıştığı hiçbir yere benzemiyordu.
Genelde orta seviye futbolcularla başarıyı yakalamış bir teknik adam şimdi aralarında Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış futbolcuların da olduğu bir yıldızlar topluluğu ile birlikteydi.
İsim isim bakıldığında çoğu futbolcudan aşağıdaydı. Bu yıldızları yönetmesi zordu.
Kontrolü eline alması biraz sürecekti.
Basın toplantılarındaki heyecanı çok net görülüyordu. Rüyasını yaşayan, tırnaklarıyla buralara gelmiş bir insanın doğal heyecanıydı bu aslında.
İşler pek iyi başlamadı.
Salzburg turu zor geçildi. Arsenal karşısında kaleye dahi gidilemedi.
Ardından Avrupa’dan men cezası kesinleşti.
Galatasaray’a karşı kaybedilen Süper Kupa ve ilk maçta Konya karşısında alınan mağlubiyet.
Yanal, daha ne olduğunu anlamadan tartışılmaya başlamıştı.
Sezonun geç açıldığını düşünüyordu. Çalıştırdığı takımıyla ilgili tek bir plan program yapmadan kendisine verilen takvimi uygulamak zorunda kalmıştı.
Ona kalsa 1 Temmuz’dan önce sezonu açıp antreman programını ona göre yapacaktı.
Yanal’ın meşhur sezon öncesi antrenmanları gerçekleşemedi.
Buna milli takımdan geç dönen oyuncular da eklenince bir türlü istediği ritmi tutturamadı.
Ama Avrupa’dan men edildikten sonra takım toparlanmaya başladı.
Bu krizi avantaja çevirdi.
Hafta içi yükmelelerle, takımı yavaş yavaş toparladı.

Buranın patronu benim!
Konya yenilgisi sonrası Aziz Yıldırım, tek patronun Yanal olduğunu takıma açıkça belirtti. Başkan’dan yetkiyi alan Ersun Yanal, ağırlığını koydu. Faturayı ödeyen ilk isim Moussa Sow oldu

Konya mağlubiyetinin ardından Eskişehir maçı da zar zor kazanıldı.
Tam burada Yıldırım’ın desteği geldi.
Başkan’ın tecrübesi burada ortaya çıktı. Oyunculara tek patronun Ersun Yanal olduğunu, derdi olanın kendisine değil hocaya gitmesi gerektiğini söyledi.
Başkan’dan yetkiyi alan Yanal, ağırlığını
koydu.
Bu durumla ilk karşı karşıya kalan isimse Sow oldu.
Antremanlarda iyi çalışmayan Senegalli, 3. haftada oynanan Sivas maçında kadroda olmadığını görünce çılgına döndü.
Aynı zamanda menajeri olan Ağabeyi ile birlikte maç günü Ersun Yanal’ın kapısını çaldı. Ama kapı açılmadı. Fransa Ligi’nin gol kralı, Avrupa’nın önemli golcülerinden biri olan Sow kadro dışında kalmasına içerlemişti. Bir anlamda ağabeyiyle birlikte bunun nedenini soracaktı.
Yanal, kendisiyle görüşmemişti. Bugün maç olduğunu belirtip ertesi gün gelmesini söyledi.
Bu durum daha da sinirlendirdi Sow’u.
Ardından dayanamayıp “Neden kadroda olmadığımı bilmiyorum?” diyerek bir tweet attı. Ama Sow’un olmadığı Fenerbahçe, Sivas’ı ezdi geçti.
Eğer bu maç kaybedilse Ersun Yanal için geri sayım başlayacaktı belki de. Farklı kazanılması tüm gücü Yanal’a verdi.
Sivas maçının ardından gittiği milli takımdan dönen Sow, kimin patron olduğunu anladı.
Hatasını anlayıp attığı tweet’i de sildi.
Yanal, kendisine maç içinde 9 km koştuğu takdirde bu takımın en yetenekli ismi olmasına rağmen oynamayacağını ifade etti.
Golcü de forma giymek için ismin ve yeteneğin yeterli olmayacağını anladı. Çalışıp iki hafta sonra formayı geri alan Sow, sezon sonuna kadar bir daha formayı bırakmadı.
Yanal, aslında bu hareketle patronun kim olduğunu bir anlamda tüm takıma göstermiş oldu.
Bu olaydan sonra sarı-lacivertlier tam 14 hafta boyunca hiç kaybetmeden yoluna devam etti.

Canlı Skor


Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler