Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye’de yaşanan çözüm sürecinin Suriye’deki Kürtlerden bağımsız olmadığını belirterek, "Burada çözüm ne kadar kolaylaşırsa Suriye’de o kadar çözüm kolaylaşır. Suriye’de ne kadar çabuk çözüm olursa, Türkiye’de de o kadar çabuk çözüm olur" dedi.BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’da bulunan gazetecilerle bir araya geldi. Hevler’de yapılacak Kürt konferansın hazırlıklarının sürdüğünü kaydeden Demirtaş, Hewler’de yapılan ilk toplantıda bir hazırlık komitesi kurulması kararı çıktığını ifade etti. Komitenin yarın ilk toplantısını yarın gerçekleştireceğini anlatan Demirtaş, bir ay içerisinde kongre toplanacağını söyledi. Demirtaş, “Kürtler tarihlerinde belki hiçbir zaman siyasi olarak bir birlik kuramamışlar, gerçekleştirememişler. Değişik devletlerin, imparatorlukların bünyesinde özerk olmuşlar. Şu anda 40 milyon nüfuslu Kürt toplumu şu ana kadar birlik için bir araya gelememiş. Bu hem Kürtlerde sıkıntılar, acılar yaratmış hem de içinde bulundukları devletlerde sıkıntılara yol açmış. Irak, İran ve Suriye’de Kürt sorununun çözümü kolaylaştı. Hem de bölge devletlerinde demokratikleşmenin önünü açabilir" diye konuştu.Suriye’de yaşanan gelişmelere değinen Demirtaş, Türkiye’nin Suriye’de yaşayan tüm halkların hakkını savunması gerektiğini dile getirdi. El Nusra örgütünün, geçtiğimiz günlerde Kürtlere yaptığı saldırının ardından BDP’li bir heyetin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü vurgulayan Demirtaş, Davutoğlu’ndan Türkiye’nin dış politikada doğru adımlar atmasını talep ettiklerini bildirdi. Demirtaş, "Suriye’de çözümü arayayım derken, Türkiye oradaki yangına benzin dökecek bir tutum içerisinde asla olmamalı. Oradaki herhangi bir grubu desteklemek Türkiye açısından çok ciddi bir risk olur. Türkiye sadece bir grubu destekleyemez, böyle bir ayırım içerisinde olamaz. Türkiye bütün halkların haklarını savunmak zorundadır. Türkiye oradaki Kürtlerin haklarını hiçbir zaman savunmadı. Bu Türkiye açısından çok temel bir yanlıştır. Kürtlere karşı hangi grupları kullanabilirim arayışı içerisinde. Zaman zaman ÖSO çetelerini destekledi, şimdi El Nusra’yı destekliyor. Türkiye’deki mülteci kamplarıyla bağlantılı olarak onlara lojistik destek sundu. Sayın Davutoğlu, böyle bir şeyin doğru olmadığını ifade ediyor. Orada çatışmaları durdurmak Türkiye’nin de yararına olur. Herkes bilmeli Rojava’da Kürtler yaşıyor ama Kürtler uzaydan gelmediler. Türkiye’nin Rojava’daki Kürtlere yaklaşımı sadece BDP’yi destekleyen Kürtlere değil bütün Kürtlere yaklaşımdır, bütün Kürtler bu konuda hassastır. Türkiye onları eğer gözden çıkarmayı düşünüyorsa, kendi nüfusunun yarısını gözden çıkarması lazım" şeklinde konuştu."ÇÖZÜM SÜRECİ SURİYE’DEKİ KÜRTLERDEN BAĞIMSIZ DEĞİL"Türkiye’de Kürtlerle ilgili çözüm süreci yaşanırken Suriye’de Kürtlere yönelik iktidarın tavrının çözüm sürecini etkileyeceğini belirten Demirtaş, “Türkiye’de yaşanan çözüm sürecinin Suriye’deki Kürtlerden bağımsız olmadığını, burada çözüm ne kadar kolaylaşırsa Suriye’de o kadar çözüm kolaylaşır. Suriye’de ne kadar çabuk çözüm olursa, Türkiye’de de o kadar çabuk çözüm olur” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin Suriye’deki Kürtleri gerekçe göstererek askeri bir harekat düzenlemesini çok zayıf bir ihtimal olarak gördüğünü anlatan Demirtaş, siyasetçilerin yapması gereken şeyin askeri müdahalenin önüne geçmesi olduğunu söyledi. Demirtaş, "Suriye’deki Kürtler düşman değil, Türkiye’nin komşusu olan hiçbir halk düşman değil. Orada 3 milyon civarında bir Kürt nüfus var. Siz kendi Kürtlerinize kardeşim deyip oradaki Kürtlere düşmanlık yapamazsınız. Suriye’deki Kürtler arasında çok büyük aşılmaz ayrılıklar yok. Sayın Barzani de oradaki birliğin korunası konusunda çaba sarf etti. Öyle derin bir çatışma söz konusu değil. Ulusal kongre oradaki ufak tefek sorunların aşılması konusunda eminim katkısı olacaktır. Rusya Dışişleri Bakanlığı Suriye’deki Kürtlere saldırılar konusunda bir hassasiyet ortaya koydu. Bu doğru bir tutumdur. Şimdi El Kaideliler Kürt köylerini basarak oradaki Kürtleri kalkan olarak kullanıyorlar. Halen yüzlerce sivili ellerinde bulunduruyorlar ve kalkan olarak kullanıyorlar” dedi."HÜKÜMET KAYGILARIMIZI GİDERMELİ"Çözüm sürecine de değinen Demirtaş, bölgede yapılan yeni karakolları kaygıyla karşıladıklarını söyledi. 1 Eylül'e kadar hükümetten somut adım atmasını beklediklerini ifade eden Demirtaş, "Hükümetle ilgili kaygılarımızın giderilmesi, hükümetin gidermesi gerekiyor. İmralı’ya gidip gelerek bu kaygılar aşılmaz. Hükümet cephesinde maalesef somut adımlar atılmış değil. Hükümet halen yapacağım, yapacağız diyor. Bu tabi ki bizde kaygı uyandırıyor. Sayın Başbakan, halen karakolları yapacağız diyor. Karakola ihtiyaç olmamasına rağmen karakolları yapacağız demek, kalıcı barışa inanmıyorum demek. Demek ki Sayın Başbakanın kafasında şöyle bir durum var, bu çözüm olmayabilir, çatışmalar yeniden olabilir, o zaman biz karakollarımızı yapalım. Bu biz de kaygı uyandırıyor. Bir projenin ortaya çıkması gerekiyor ikinci aşamaya ilişkin olarak. Hükümet 1 Eylül'e kadar somut olarak ne yapacağını bir paket ve proje halinde ortaya koymalıdır. Parlamentonun desteğiyle pratikleştirebilirse, biz üçüncü aşamaya geçebiliriz diyor. Kendisi bu süreçten vazgeçmiş değil, karamsar değil. Ama tüm bunların gerçekleşmesi için ne yapacağını hükümetten somut olarak ortaya koyması gerekiyor, çalışmalarını tamamlamalıdır. Türkiye’nin yüzde 95’i hükümetin ne yapacağını demokratikleşmeyi bekliyor. Şunu artık bence Türkiye özellikle hükümet şunu tartışmamalıdır. PKK silahlı güçleri sınır dışına çıktı mı çıkmadı mı? Sayın Öcalan da aynı şöyle ifade etmiştir, PKK’lılar nasıl çıkacak değil, nasıl dağdan inecek, Avrupa’dan nasıl dönecek cevaplarını vermesi gerekiyor. PKK’lıların niye dışarı çıkarıyor Öcalan? Çözüm için, silahsız bir şekilde gelebilsinler diye. Bu insanlar hangi yasayla, nasıl bir hukukla geri dönecek? Öcalan, PKK’lıların kanun çıkmadan silahlı bir şekilde sınır dışına çıktılar, şimdi hükümetin bunları nasıl döneceğini hesaplamalıdır. Bunu düşünmelidir.Bu tarihler bir tehdit tarihinden çok sürecin hızlı ilerleyebilmesi için hükümetin hızlanması ve dikkate alması olarak algılanmalıdır” diye konuştu."ÖCALAN’IN CİDDİ BİR SAĞLIK SORUNU YOK AMA SAĞLIKLI BİR DURUMU DA YOK"İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan’ın sağlık sorunlarıyla ilgili gazetecilere bilgi veren Demirtaş, Öcalan’ın sağlık durumunun çok ağır olmadığını ama orada iyi olmanın da imkansız olduğunu söyledi. Demirtaş, "Abdullah Öcalan 65 yaşında bir insan çok yoğun çalışma yürütüyor, yazı yazıyor, kafa yoruyor. Ciddi bir sağlık sorunu yoktu ama sağlıklı dinç bir durumu da yoktu. Hepimiz insanız, Allah’ın verdiği can Allah ne zaman tamam derse o gün o can çıkar. İnsanlar eceliyle de ölebilir, öldürülebilir de. İmralı adasında hiçbir sağlık güvenliği tedbiri alınmadan, böyle kendi haline bırakırsa, devlet kendi eliyle bu işi riske etmiş olur. Allah korusun orada yaşanacak en küçük bir olumsuzluğun nasıl bir faciaya yol açacağını hükümetin bilmesi gerekiyor. Öcalan ne ölümden korkuyor, ne sağlıktan, korkusu bu sürecin başına gelecek felaketten korkuyor. Asla bunu kendisi için istemiyor. Hükümet de bu çerçevede bu ciddiyetle meseleye yaklaşmalıdır. Kendisinin rehine pozisyonuna son verilmelidir. Kendisi şu an da rehine olarak orada tutuluyor. Öcalan’ın oradaki statüsüne dair hükümetin artık cesur kararlar vermesi gerekiyor. Öcalan bir doktor ekibinin gelip kendisini muayene ettiğini söylüyor. Kendisi zaten yaşlı. Üst solunum yolları, gözeriyle ilgili problemler, bir çok hastalığı olduğunu biliyoruz. Farklı güvenlik riskleri olabilir diyorlar bu nedenle böyle bir bağımsız doktor heyetine izin ermeyeceklerini söylüyor hükümet" şeklinde konuştu.Diyarbakır ve Şırnak’ta ortaya çıkan PKK'nın sözde asayiş birimi hakkında da açıklamalarda bulunan Demirtaş, yanlış anlaşılmaya mahal verecek durumlardan uzaklaşılması gerektiğini söyledi. Demirtaş, KCK’nın yaptığı 'Bizim de polisimiz olabilir' açıklamasına değinerek, "KCK’nın kastettiği, bir çözüm gerçekleştiğinde Kürtlerin de yasal yerel güvenlik birimleri olacak. Belediyedekilerin zabıta birimleri gibi. KCK’nın yaptığı açıklama budur. Şimdi bu durumlarla ilgili kendileri de açıklama yaptılar. Bazı tutumları çocukça bulduklarını kendileri de söylediler. Dikkatli olunması gerek. Yanlış anlaşılmalara mahal verilecek davranışlardan uzak durmaları lazım. Gençliğin uyuşturucu, fuhuş, yan kesicilik gibi karşı duruşu sergilemeli ama yanlış anlaşılmalara müsait davranışlardan uzak durulmalıdır. Kürt gençleri eğer halen gözünü dağa dikmiş ve dağa gidiyorsa, demek ki hükümet gençlere siyasete girme güvenini verememiş. Bunları dağa çıkartan hükümetin kendisidir. Devlet bu politikalarına son derece dikkat etmelidir. Eğer hiçbir gösteriye izin vermezseniz, halkı tehdit ederseniz, belediye başkanlarını, parlamentoları, parti il başkanlarını hiçe sayarsanız, gençler siyasete güvenmez, gözlerini dağa dikerler. Valilerin işi çeteleri tutmak değil, mevcut durumu merkeze rapor etmeleri gerekiyor. Gençlerin tamamıyla dağa gidiyorsa, hepsi savaşmak için gitmiyordur herhalde. Hükümet gerçekten altı ay içerisinde bu barış sürecini çözeceğine inanıyorsa, korkmaması lazım. Çünkü altı ay sonra dağdan inecekler. Hükümetin gençleri siyasetten uzaklaştıracak bir tavrı var" ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz