Avrupa Birliği (AB) Sivil Düşün Aktivist Programı’na bireysel aktivist olarak başvuran ve aldığı destekle oluşturduğu 5 kişilik ekiple Çukurova bölgesinde çadır kentlerdeki yaşamı araştıran Akdeniz Göç-Der Eski Başkanı Selahattin Güvenç, Mersin ve Adana’da çadırlarda 100 binin üzerinde insanın 20 yılı aşkın süredir birçok haktan yoksun, zor koşullarda sefil bir yaşam sürdüğünü söyledi.Akdeniz’e Göç Edenler Bilim, Kültür, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (Akdeniz Göç-Der) Eski Başkanı Selahattin Güvenç’in, AB Sivil Düşün Aktivist Programı kapsamında desteklenen, Mersin ve Adana’da çadırlarda yaşayan halkın yaşamına ilişkin 5 kişilik ekiple gerçekleştirdiği ‘Çadırda Yaşama Tutunmak’ isimli araştırmanın raporu açıklandı. Araştırma Ekip Koordinatörü Güvenç, Akdeniz Göç-Der’in eski ve yeni yöneticilerinden oluşan araştırma ekibi ile birlikte Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlediği basın toplantısında, 20 yılı aşkın süredir sürekli çadırlarda yaşayan zorla yerinden edilmiş kişilerle ilgili araştırmanın ayrıntılarını anlattı. Araştırmayı, Çukurova bölgesinde yaşamın çadır ve barakalarda sürdüğü 23 yerleşim yerinde yaptıklarını ve 4 ayda tamamladıklarını belirten Güvenç, bunların 19’unun Adana’da 4’ünün de Mersin’de olduğunu söyledi.“ÇUKUROVA’DAKİ ÇADIR KENTLERDE YAKLAŞIK 100 BİN İNSAN YAŞIYOR”Çukurova bölgesinde köprü, su kanalı veya su birikintisi olan yerlerin yakın çevresindeki tüm tarımsal alanlarda plansız, kalabalık çadır kentler oluştuğunu dile getiren Güvenç, bu çadır kentlerde yaşayan insanların sayısının 100 bine ulaştığını tespit ettiklerini vurguladı. Bu çadır kentlerde uzun süredir yaşayan zorla yerinden edilen ailelere yeni grupların da katıldığını dile getiren Güvenç, bu gruplardan birinin genellikle GAP bölgesinde ekonomik göçle gelen ve 10-15 yıldır çadırlarda yaşayanlar, bir başka grubu mevsimlik tarım işçisi ailelerin oluşturduğunu, bu gruptakilerin yılın 10 ayını çadırlarda geçirdiklerini anlattı. Son katılan grubu ise ‘en büyük grup’ olarak nitelediği Suriyeli sığınmacıların oluşturduğuna işaret eden Güvenç, çadırlarda yaşayan Suriyelilerin nüfusunun diğer grupların 2-3 katına ulaştığını söyledi.“ÇADIRDA YAŞAM, ÖLMEMEK, CANLI KALMAK GİBİ BİR ŞEY. BÜYÜK TRAVMALAR VE ACILAR VAR”Bu 4 grubun bir arada yaşadığına dikkat çeken Güvenç, “Çadır kentler ya da çadır köyler, adına ne derseniz deyin, bu yerleşim yerleri çok düzensiz, sürekli büyüyen bir durumda. Doğu ve Güneydoğu’da son dönemde yaşanan olaylardan kaçan 22 aile de göç ederek çadır yaşamına başlamış. Bu çadır bölgelerine sürekli bir akış var, sürekli bir çoğalma var. Buna yaşam denir mi bilemiyorum ama biz bu nedenle çalışmamıza ‘Çadırda Yaşama Tutunmak’ adını verdik. Aslında yaşam ile ölüm arasında bir şey, ölmemek, hayatta kalmak ya da canlı kalmak, çadırda yaşam bu durumda. Büyük travmalar ve büyük acılar var. Yaşadıklarının toplum tarafından bilinmeyen yönleri var. Bu çadır yaşamını sürdüren 10 binlerce insan yok sayılıyor. Onların sorunlarıyla kamu yönetimi yeterince ilgilenmiyor. Sürekli bu çadırlarda yaşayan, sayıları sürekli artan ve sorunları da giderek çoğalan bir insan kitlesi söz konusu. Bu çadırlarda doğan bebekler, o çadırlarda gelin oldular, damat oldular, hatta anne-baba oldular. Bu yaşamı tarif etmek gerçekten zor” dedi.Bu çadır kentlerde yaşayan gruplardan Suriyeli sığınmacılarla ekonomik göçle gelenler arasında ciddi sorunlar olduğuna da dikkat çeken Güvenç, ekonomik göçle gelenlerin, kurdukları düzenin Suriyeli sığınmacılar tarafından bozulduğunu öne sürdüklerini ve giderek artan bir nefret söylemi oluştuğunu kaydetti. Güvenç, bunun önüne geçilemezse gelecekte buralarda çatışmalı bir süreç yaşanma riski bulunduğu uyarısını da yaptı.“BİNLERCE İNSAN SEFİL BİR YAŞAM SÜRDÜRÜYOR”Mersin ve Adana valilikleri ile ilgili kamu yöneticilerine çağrıda bulunan Güvenç, “Bu insanların acılarını dindirmek, sorunlarını kısmen çözmek halen mümkün. Büyük bir para harcanmadan sorunları çözmek mümkün, yeter ki, kamu yönetimi bunda istekli olsun. Biz de sivil toplum örgütleri olarak böyle bir çalışmaya öncülük etmek ve çalışmanın içinde olmak istiyoruz. Çukurova’da nerede bir su birikintisi varsa orada yüzlerce, binlerce insan sefil bir yaşam sürdürüyor. Bu sefil yaşamı herkesin görebileceği hale getirmek için elimizden gelen çalışmayı yaptık” diye konuştu.Güvenç, çözüm önerilerini de şöyle aktardı: “Bu insanlar sağlık güvencesinden yoksun, okul zaten yok. Çadırlar tek oda. Mikropların ürediği, hijyenik ortamın hiç olmadığı alanlar buralar. Kadınlar ve çocuklar hastalıktan kırılıyor. Elektrik ve su sorunları var. Mersin ve Adana valilikleri ile ilçe belediyeleri işbirliği yapmalı. Yine Milli Eğitim, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Aile ve Sosyal Politikalar, Enerji ve tabi Kaynaklar Bakanlıklarının, çadırda yaşayanların sorunlarını çözmek için koordinasyon kurulmasını istiyoruz. Bunun içinde bizler de yer alırız. Bu koordinasyon ile çadırlarda yaşayan insanların sorunlarına kısa vadede çözüm bulunabilir.”Sosyolog Menice Yaşar da çadır yaşamını sürdüren insanların birçok haktan mahrum olarak hayatlarına devam ettiklerini belirtti. İnsanların özellikle temel hak olan içme suyu ve elektriğe ulaşamadıklarını dile getiren Yaşar, çadırlarda yaşayanların bulundukları bölgede ikametgahları ve resmi kayıtları olmadığı için 20 yılı aşkın süredir oy bile kullanamadıklarına işaret etti. Yaşar, çocukların eğitiminin de çok büyük sorun olduğunu, çadır kentlerde okul olmadığı için çok sayıda çocuğun okula gidemediğini sözlerine ekledi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz