Anayasa Mahkemesi’nde 1993-2010 yılları arasında üyelik yapan ve emekli olduktan sonra Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı’na atanan Prof. Dr. Sacit Adalı, yeni anayasanın en önemli kısmının, farklılıkları zenginlik olarak gören ve kimseyi ötekileştirmeyen bir toplumsal mutabakat metni olması gerektiğini söyledi. Geçmiş yıllarda farklılıkların farkına varılamadığını belirten Adalı, “Vatandaşlık tanımının etnik kimlik esasından çıkarılmasını talep eden gençlerimizi görünce sevindim, çünkü biz yıllarca empati yapamadık, farklılıklarımızın farkına varamadık. Şimdi bunun bedelini ödüyoruz. Duygular rencide edilince günümüzdeki sorunlar, tepkiler doğdu. Herkese kendi kimliğini, özünü ve sözünü ifade etme hakkı verseydik bunlar yaşanmayacaktı.” dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa hazırlığı sürecinde üniversitelerin de yer almasını istemişti. Bu çağrı, Gediz Üniversitesi öğrencilerini harekete geçirdi. Hukuk Fakültesi’nin koordinatörlüğünde Hukuk, Gri Düşünce, Uluslararası İlişkiler ve Münazara kulüpleri üyesi gençler, bir aylık anayasa kampına girdi. Prof. Dr. Adalı da “Hepimizin Anayasası” adlı çalıştayın son bölümüne katıldı. Yeni anayasa tartışmalarında üzerinde en çok durulan seçim barajı, vatandaşlık tanımı ve parti kapatmaya dair taslak hazırlayan öğrenciler, şu anda yüzde 10 olan seçim barajının yüzde 5’e düşürülmesine karar verdi. Anayasada herhangi bir vatandaşlık tanımının yer almaması istendi. Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’nun ilgili maddelerinde, kapatma sebepleri olarak sıralanan fiilleri işleyen kişilerin cezalandırılması yoluna gidilerek, partilerin kişilerin eylemleri sebebiyle kapatılmaması gerektiğine de dikkat çekildi. Üç kritik maddenin yer aldığı gençliğin anayasa taslağı, TBMM Başkanlığı’na gönderilecek.
ADALI: ABDULLAH GÜL’ÜN KADERİNİ OYLADIK
Prof. Dr. Adalı, Anayasa Mahkemesi üyeliği dönemindeki kapatma davalarından örnekler vererek çarpıcı açıklamalar yaptı. Demokrasinin ve hürriyet özgürlüğünün olduğu bir ülkede parti kapatmanın kolay olamayacağına işaret eden Sacit Adalı, o dönemde henüz cumhurbaşkanı olmayan Abdullah Gül’ün siyasi kaderinin, kendisinin de katıldığı oylamada nasıl değiştiğini şöyle anlattı: “Fazilet Partisi için açılan davada, Abdullah Gül’e de siyasi yasak istenmişti. Gül’ün, parti kapatmaya neden olan eylemleri yapmadığına son anda kanaat getirildi ve siyasi yasakla cezalandırılmadı. Eğer aksi gerçekleşseydi, 2002 seçimlerinde AK Parti’de yer alamayacak ve başbakan olamayacaktı, belki de cumhurbaşkanı seçilemeyecekti. Şimdi soruyorum, Abdullah Gül cumhurbaşkanlığı sürecinde laiklik karşıtı eylemler mi sergiledi, yoksa tarafsız bir duruş mu ortaya koydu? AK Parti de 6’ya 5 oy çokluğuyla kapatılmadı. Bir üye daha ‘Kapatılsın’ deseydi, bambaşka bir sonuç karşımıza çıkacaktı. Parti kapatmalar hep siyasete bulaşmıştır, çare de olmamıştır. Bu nedenle partiler, şiddete karışmadıkları sürece kapatılmamalı. Seçimle gelen, ancak seçimle gitmeli. Ülkemiz, parti çöplüğü durumundan kurtarılmalı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz