YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Ab Bakanı Bağış, Gazeteciler Cemiyeti'nin Sohbet Toplantısına Katıldı

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB süreci yaşanmasaydı Türkiye'de hala Devlet Güvenlik Mahkemelerinin...

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB süreci yaşanmasaydı Türkiye'de hala Devlet Güvenlik Mahkemelerinin bulunacağına işaret ederek, “Yargımızın da AB standartlarına gelebilmesi için çabalamamız lazım. Şu anda 3 yargı paketi hazırladık. 4. yargı paketi Meclis'e sevk ediliyor. Belki 5. paketi de hazırlamamız gerekecek. Belki ileride 6. paketi de hazırlamamız gerekecek. Çünkü değişmeyen tek şey değişimin kendisi ise her ülke gibi Türkiye de devamlı kendini reforme etmek durumda olacaktır” dedi.

Bakan Bağış, Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen sohbet toplantısına katıldı. Bağış, Avrupa Birliği sürecinin, Adnan Menderes'in 1959 yılında Avrupa Birliği’ne ilk başvuruyu yapmasıyla başladığını hatırlatarak, 1963 yılında İsmet İnönü’nün Ankara Anlaşmasını imzalayarak Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini resmileştirdiğini belirtti. Bağış, 17 Aralık 2004 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın masaya yumruğunu vurarak 45 yıllık beklemeden sonra müzakerelerin başlama tarihini aldığını sözlerine ekleyerek, Türkiye'nin 2004’ten beri 13 farklı başlıkta müzakereleri başlattığını söyledi. Bağış, “Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci Türkiye'nin sağıyla soluyla, kadınıyla erkeğiyle, doğulusu batılısıyla, genciyle yaşlısıyla hepimizin ortak paydası olmuştur. Çünkü bu süreç bizim demokratikleşmemizi sağlamış, bu süreç bizim şeffaflaşmamızı sağlamış, bu süreç Türkiye'nin kalkınmasını, zenginleşmesini sağlamış, Türkiye’nin kendinden emin bir ülke olmasını sağlamıştır” ifadelerini kulandı.

Önceliklerinin Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci olduğunu aktaran Bağış, “Sürecin sağlıklı bir şekilde yürümesi, Avrupa Birliği standartlarını yakalamamız hepimiz için çok çok önemlidir” şeklinde konuştu.

Hocalı katliamının yıldönümü dolayısıyla da değerlendirmelerde bulunan Bağış, “Bundan yüzyıl önce yaşanan olayları temcit pilavı gibi ısıtarak gündeme getirenler, 20 yıl önce meydana gelen bu katliamı görmezlikten geliyorlar. Veya hala onun neticesinde evinden, barkından uzak çadırlarda yaşamak zorunda bırakılan insanların çilesine görmezlikten geliyorlar. Bir yandan biz Avrupa Birliği üyesi olmaya çalışırken, öte yandan Avrupa Birliği’nin bu çifte standartlı tavırlarına da gözlerimizi yummuyoruz, yumamayız. Bazen önyargıların süreci nasıl baltaladığını da görüyoruz” diye konuştu.

Belçika’da İslamofobinin tekrar ortaya çıktığını söyleyen Bağış, “Çöp poşetleriyle çarşaf giymiş kadınları yan yana koyarak, 'buradaki farkı bulunuz’ diye çağrıda bulunuyor. Bunlar Avrupa’da tamamen ayrımcılığa yönelik, insanlar arasında düşmanlık hissiyatını geliştirmeye yönelik provokatif çabalardır” dedi.

AB sürecinin sadece reform süreci olmadığını belirten Bağış, “Biz bu müzakere sürecini Avrupalıların göremediği, görmek istemediği veya görmeye korktuğu bazı gerçekleri göstermek için de bir platform olarak değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu.

AB süreci yaşanmasaydı Türkiye'de hala Devlet Güvenlik Mahkemelerinin bulunacağına işaret eden Bağış, kendisinin de yargılandığını belirtti. Bağış, “Yargımızın da AB standartlarına gelebilmesi için çabalamamız lazım. Şu anda 3 yargı paketi hazırladık. 4. yargı paketi Meclise sevk edilecek. Belki 5. paketi de hazırlamamız gerekecek. Belki ileride 6. paketi de hazırlamamız gerekecek. Çünkü değişmeyen tek şey değişimin kendisi ise her ülke gibi Türkiye’de devamlı kendini reforme etmek durumda olacaktır” dedi.

Bağış, Türkiye’nin AB üyesi olması halinde bazı ülkelerin ikincil duruma düşeceğini ve bazı ülkelerin ise Türkiye ile ilgili farklı düşüncelerinin olduğunu da gördüklerini söyleyerek, “Özellikle son dönemde Avrupa’daki bazı liderlerin gelecek seçimlere endeksli çalıştıklarını ve Türkiye’yi istismar ettiklerini görüyoruz. Buna karşı bizim de birlikte çabalarımızı ortaya koymamız lazım” şeklinde konuştu.

Almanya Başkanı Merkel’in ziyaretine de değinen Bağış, Merkel’in Ankara protokolünden bahsettiğini ifade etti. Bağış, "Lufthansa Havayolları Ercan Havalimanına seferlerine başlasın, Türkiye Cumhuriyeti hava limanlarını da açar, deniz limanlarını da açar, hava sahasını da açar. 1987’ye kadar bizim limanlarımız açıktı. Bu, tanıma anlamına gelmez” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin bir zamanlar fakir olarak nitelendirildiğini ifade eden Bağış, “Türkiye büyük nüfusa sahip, Müslüman ve fakir bir ülke olarak niteleniyordu ama zaman bu kriterleri avantaj haline dönüştürdü. Bizim fakir olduğumuz iddiası artık doğru değil. Türkiye’de asgari ücreti 9 AB ülkesinden daha yüksek. Satın alma paritemiz 7-8 ülkeden daha yüksek ve gelirimizin artış oranı uzun vadede Avrupa’nın birçok ülkesinden daha iyi duruma geleceğimizin göstergesidir” şeklinde konuştu.

Müslümanlığın AB için avantaj haline döndüğünü belirten Bağış, “Avrupa’nın nüfusunun yüzde 10'u Müslüman olacak. Göç ve İslama yönelik ilgiyle Müslüman sayısında artış var” ifadelerin kullandı.

Türkiye nüfusunun Avrupa’yı endişelendirdiğiyle ilgili olarak Bağış, Avrupa’nın ekonomik krizle birlikte büyük pazarlara ihtiyacının olduğunun ortaya çıktığını kaydetti. Türk vatandaşlarına dönük vize uygulamalarına da değinen Bağış, Avrupa Birliği’ne gitmek isteyen Türk vatandaşlarına vize yerine vize muafiyet belgesi verileceğinin ilan edildiğini kaydetti. Bağış, “Vize muafiyet belgesini almak vize almaktan daha zor. Çikolata yerine helva verelim dediler. Ama bu ayak oyunlarını da yiyecek değiliz. Haklı olmak yetmiyor güçlü olmak lazım. Milli gelirde 20 bin dolar seviyelerini yakaladığımız zaman biz istemesek de onlar vizeleri kaldırırlar” dedi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler