YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Bakan Akdağ: Müfredata hasta ile iletişim konusu eklenmeli

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tıp müfredatına hasta-hekim ilişkisi, stres kontrolü, iletişim gibi konuların pratikleri ile...

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tıp müfredatına hasta-hekim ilişkisi, stres kontrolü, iletişim gibi konuların pratikleri ile birlikte yoğun bir şekilde konması gerektiğini söyledi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırma Topluluğu (FATÜBAT) tarafından düzenlenen 3. Uluslar arası Öğrenci Kongresi’ne katıldı. Bakan Akdağ burada yaptığı konuşmada, hekimlik mesleğinin insanla ilgilendiği için kutsal olduğunu söyledi. Hekimlerin karşısına hep hasta ve kırılgan insanların çıktığına dikkat çeken Akdağ, "Yardım istiyorlar, medet umuyorlar. Aslında hepimiz biliyoruz ki şifayı veren Allah’tır. Biz şifayı veremeyiz. Hekimler olarak şifaya giden yolda bir vesile olabiliriz. Bir vesile bile olsak yaptığımız iş çok büyük. Karşımızdakiler genelde kırılgan, şefkate muhtaç kişiler. Hasta olduğunuz zaman hekimliğin ne anlama geldiğini anlıyorsunuz." dedi.

Tıp alanında çok süratli gelişmeler yaşandığını belirten Akdağ, "Yakın bir zamanda vericinin kafasını bütünüyle kesip başka bir insana nakledilse ona bile şaşırmayacağız. Gelişmelerin hızını ifade etmek için bu örneği verdim.” diye konuştu.
Mesleğini icrası sırasında zaman zaman insanın unutulduğuna şahit olduğunu aktaran Akdağ, şöyle devam etti: "Mesela kendi üniversitemde uzmanlık öğrencisi olduğumda lösemili bir çocuğun anne babasına ayak üstü ‘çocuğunuz kan kanseri oldu’ denilmesini gördüm. Biz mutlaka bu işin insanı yönünü yeniden daha yükseğe çıkarmak zorundayız. Ben öğrencilerin bu hassasiyetini gördüğüm zaman bu husustaki umudum arttı. O yüzden kongreyi düzenleyen arkadaşlara teşekkür ediyorum."
Teknolojik gelişmeler içinde insanı kaybetme riski ile karşı karşıya olunduğunu belirten Akdağ, "Bunun tıpta böyle olmasına asla müsaade etmemeliyiz." dedi.

Kongre kitapçığında meselenin etik ve sosyal tarafına da dikkat çeken birkaç bildiri gördüğünü belirten Akdağ, "Ümit ediyorum ki bundan sonraki kongrelerde bunların sayısını artırırsınız. Aslında bu bir teklif." ifadesini kullandı.
Tıp eğitimi müfredatında hasta hekim ilişkisi, stres kontrolü, iletişim gibi konuların pratikleri ile birlikte yoğun bir şekilde konması gerektiğinin altını çizen Akdağ, “Büyük ruhsal örselenmiş içindeki anne-babaya nasıl yaklaşmamız gerektiği ile ilgili ben bir eğitim almadım. Umarım size bu eğitimler veriliyordur. Verilmiyorsa zaman geç değil, bu eğitimler verilmeli." diye konuştu.

"ÖĞRENCİLİĞİM DÖNEMİNDE ÖĞRENCİ –HOCA İLİŞKİSİ MÜKEMMELDİ. SONRA SİSTEM BOZULDU"

Kendi öğrenciliği dönemlerinde internet gibi bilgiye çabuk ulaşmayı sağlayacak araçların bulunmadığını ancak hoca ile öğrenci arasındaki ilişkinin mükemmel olduğunu dile getiren Akdağ, "Benim hocalarımın muayenehanesi yoktu. Onlarda mutluydu biz de mutluyduk. Daha sonra sistem bozuldu. Üniversitelerde, tıp fakültelerinde hocaların muayenehaneleri başladı. Daha sonra özel muayene, özel ameliyatlar adı altında bazı işlemler. Öğrenci ile hocasının ilişkisi bozuldu. Üniversitelerde uzmanlık öğrencileri kendi başlarına, yanlarında bir hocaları olmaksızın hasta muayene etmeye ve hastaları tedavi etmeye başladılar. Hala öyle mi bilmiyorum? Öyleyse bir yanlışın olduğu açık. Öğrencilerin, intörnlerden ya da asistanlardan, çömez asistanlar da usta asistanlardan, kıdemli asistanlardan mesleği öğrenmeye başladı. Son zamanlarda bunu düzeltmek için çok çaba sarf ettik. Biraz mesafede aldık. Ama açık söyleyelim, direnmeye devam edenler var. Öğrenciler olarak bunları da gündeminize almalısınız. İnşallah önümüzdeki yıllarda bu ilişkinin daha güçlendiği ortamlarda tıp öğrencisi olarak öğreniminize devam edersiniz."
Akdağ, özel muayenehane, ameliyat gibi unsurların hocaların motivasyonunun başka yerlere taşıdığını vurguladı.

"EN DOĞRUSU, EŞİTLERİN KARŞI KARŞIYA OLDUĞU BİR SİSTEM"

Son zamanlarda hasta merkezli tıp diye bir kavram çıktığına dikkat çeken Akdağ, merkez tanımının çok da doğru olmadığına inandığını söyledi. Akdağ, “En doğrusu eşitlerin karşı karşıya olduğu bir sistem kurmak. Hasta veya yakını ile sağlık personelinin iki eşitler olduğu bir sistem. Bunu sağlamak için tüm hastanelerde kapalı bankoları kaldırdık. Arada duvar, cam, demir parmaklık olan tüm bankoları kaldırdık. Mesela bir hastanede, ben hekim yada hemşireyim. Siz hasta yakınısınız. Ben oturuyorum, size de karşımda oturacak bir yer verilmesi gerekiyor. Bütün ilişkiyi bu şekilde tanzim etmek gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Öğretim üyesi iken uzmanlık öğrencilerine, ‘hasta veya yakınının yanında elinizi cebinize koymayın’ öğüdü verdiğini söyleyen Akdağ, "Türkiye’de elini cebine sokarak konuşmak biraz üstünlük işareti gibi gözükür, böyle hissedilir. Ne biz vatandaşa ‘önce elini cebinden çıkar’ demeliyi; ne de vatandaş bize bunu söylemeli. Zaten vatandaşın, ‘önce elini cebinden çıkar’ dediğine de pek rastlamadık." dedi.

Büyük maharete sahip olmanın insanda üstünlük duygusu oluşturabileceği uyarısında bulunan Akdağ, "Biz, ‘Allah, bize altın bilezik nasip etti. Ben bu bilezik ile insana hizmet edeceğim’… Bunu kafamıza gönlümüze yerleştirdiğimizde hekim olarak ömür boyu mutlu oluruz.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler