ULUSA SESLENİŞ (EYLÜL 2011)
(DİKKAT! HABER TELEVİZYONLARDA YAYINLANINCAYA KADAR AMBARGOLUDUR)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin terör musibetini bertaraf edeceğini belirterek "Hukuk ve meşruiyet zemininden ayrılmadan gereken her adım atılacaktır. Bundan bütün vatandaşlarımızın emin olmasını istiyorum." dedi. İsrail'in yıllardan beri sürdürdüğü hukuksuz ve başına buyruk politikaların temelinde de yine özellikle Batı dünyasından aldığı sınırsız desteğin büyük payı olduğunu vurgulayan Erdoğan, bazı ülkeler yaptığında suç teşkil eden eylem ve girişimlerin İsrail yaptığında nedense görmezden gelindiğini kaydetti. Somali'de her gün çocukların açlıktan öldüğünü, uluslararası toplumun ise olan biteni seyrettiğini dile getiren Erdoğan, bir coğrafyada eğer petrol rezervleri varsa ve herhangi bir nedenle Batılı ülkelerin o rezervlerdeki menfaatleri tehlikeye giriyorsa, o zaman başta BM olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşların adeta seferber edildiğini, artık bu ikiyüzlü zihniyetlerden dünyanın kurtulması gerektiğini vurguladı.
Ulusa seslenen Erdoğan, geçtiğimiz günlerde eli kanlı terör örgütünün saldırılarıyla hayatlarını kaybeden vatandaşların yüreklerini yaktığını ifade etti. Cinayet örgütünün kime, nasıl, nerede saldırdığına herkesin iyi bakması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Hayata, masumiyete, huzura kasteden gözü dönmüş bu cinayet örgütü ne istiyor, kimin taşeronluğunu yapıyor? Düğün evini cenaze evine çevirene, futbol oynayan polise kurşun atan insana insan diyebilir miyiz? Siirt'te birlikte bir mutluluğu paylaşmaya, birlikte yemek yemeye giden masum genç kızlara alçakça pusu kuran bu terör örgütü neyin mücadelesini vermiş oluyor? Yüzlerce kurşunla hayatlarının baharındaki evlatlarımızı öldüren bu terör örgütü neyin mücadelesini vermiş oluyor? Ankara Kumrular Sokakta evine helal bir lokma götürmek için alın teri döken genç insanları bombayla öldüren bu şebeke hangi insani değerler adına hareket etmiş oluyor? Batman'da hamile bir kadını, Mizgin Doru'yu ve 6 yaşındaki Sultan'ı öldüren yine bu örgüt değil mi? Sabah namazına hazırlanan imama kurşun sıkan, bütün mukaddes değerleri hedef alan, cami minaresinden roketatarla terör estiren nasıl bir vicdandır? Hayatlarını kaybeden şehitlerimize ve bütün canlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diliyoruz. Aziz milletimize metanet diliyoruz. Türkiye bu musibeti bertaraf edecektir. Hukuk ve meşruiyet zemininden ayrılmadan gereken her adım atılacaktır. Bundan bütün vatandaşlarımızın emin olmasını istiyorum."
"TÜRKİYE HAİN PUSULARLA DURDURULMAK İSTENİYOR2
Kıbrıs meselesiyle ilgili bazı sıcak gelişmelerin yaşandığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, Rum tarafının 2003 yılından bu yana Ada'daki tek yönetimmiş gibi hareket ederek Ada'nın tümü adına Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmaları yaptığını ifade etti. Bununla da yetinmeyerek Ada'nın güneyinde petrol veya doğalgaz ruhsat sahaları belirlediğini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin garantör ülke sıfatıyla bu girişimlerin adadaki Türklerin eşit hak ve çıkarlarını ihlal ettiğini, BM kapsamlı çözüm görüşmelerinin ruhuna ve lafzına aykırı olduğunu her uluslararası zeminde ifade ettiğini ve etmeye de devam edeceğini belirtti.
Ada'daki iki tarafın da Kıbrıs'ın doğal kaynaklarından eşit temelde ve birlikte faydalanması gereğinden hareketle, bu konuların Kıbrıs meselesine bulunacak kapsamlı bir çözümün sonrasına bırakılmasını şart gördüklerini dile getiren Erdoğan, "Bu çerçevede ilgili ülkelerden ve uluslararası toplumdan beklentimiz, Rumları bu maceracı tutumlarından vazgeçirmeleridir. Bu beklentimizi, BM Genel Kurulu da dahil olmak üzere ABD seyahatimizin her aşamasında ilgili her muhatabımıza da kararlılıkla ilettik. Rumların bu sorumsuzca girişimi BM müzakerelerinde kritik ve belirleyici bir aşamaya geldiği bir dönemde atılmış olup, Rum tarafının aslında çözümden yana olmadığını bir kere daha gözler önüne sermiştir. Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarının açıkça ihlal edilmesi anlamına gelen bu duruma kesinlikle kayıtsız kalmayacağımızı buradan bir kere daha ifade ediyorum. Nitekim, Kıbrıs Türklerinin hak ve hukukunu korumak için, KKTC ile birlikte hemen harekete geçtik. ABD seyahatimizin bitmesini beklemeden New York'ta Türkiye ile KKTC arasında bir kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması imzaladık. Biz gerginlik istemiyoruz, sorun istemiyoruz, adada bir an önce adil bir çözüme ulaşılsın istiyoruz. Bu doğrultuda son olarak KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a 4 maddelik yeni bir teklif vererek Türk tarafının konuya ne kadar yapıcı biçimde yaklaştığını bir kere daha ortaya koymuştur. Bu teklifle Sayın Eroğlu Rumların petrol ve doğal gaz arama çalışmalarında ısrar etmesi durumunda, iki tarafın temsilcilerinin yer aldığı özel amaçlı bir komisyon kurulmasını öneriyor. Bu doğrultuda hem anlaşmalar hem de arama ruhsatları konusunda iki tarafın da yazılı onayının alınması ve bulunacak zenginliğin paylaşım oranlarının müzakere ile belirlenmesi teklif ediliyor. Ancak burada önemli bir ayrıntı var; bu aramalar sonucunda elde edilecek gelirler silah alımlarına harcanmayacak. Son derece yapıcı ve adil bir öneri, krizin aşılması için de iyi bir fırsat… Eğer bu iyi niyetli çaba da karşılıksız bırakılırsa, o takdirde ne Türkiye'nin, ne KKTC'nin böyle oldu bittilerle hak kaybına uğratılmasına asla izin vermeyeceğimizi de herkesin bilmesi gerekiyor. Krizden medet umanlar, gerginlik politikalarından menfaat bekleyenler bu yanlış hesaptan bir an önce dönmelidirler. Türkiye bir yandan büyürken öte yandan hain pusularla durdurulmak isteniyor." diye konuştu.
"SEÇİMLERE GÖZLEMCİ EKİP GÖNDERECEĞİZ"
Eylül ayı içinde gerçekleştirdiği iki ayrı dış seyahatle, Türkiye'nin dünya kamuoyunun adeta gözünü ayıramadığı bir ülke olduğuna dikkat çeken Erdoğan, gerek Arap Baharı'nın en canlı şekilde yaşandığı Tunus, Mısır ve Libya'ya yapılan üçlü seyahat, gerekse BM Genel Kurulu'na katılmak üzere çıkılan ABD seyahatinin sonuçları itibariyle son derece yararlı seyahatler olduğunu ifade etti.
Seçimlere Türkiye olarak bir gözlemci ekibi göndereceklerini açıklayan Başbakan Erdoğan, Türkiye-Tunus ilişkilerinde önümüzdeki dönemin daha önce hiç olmadığı kadar canlı, verimli, bereketli bir dönem olacağını kuvvetle muhtemel gördüklerini kaydetti. Türkiye olarak Ulusal Geçiş Konseyi'ni Libya Devleti ve halkının tek meşru temsilcisi olarak gördüklerini ve bunu Libya'daki temaslarda özellikle vurguladıklarını anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Artık bütün dünya kabul etmeli ki; Libya, tıpkı Tunus ve Mısır gibi yeni bir döneme giriyor. Bu süreci ağır bir fatura ve acı bedeller ödeyerek geçirmek zorunda kalan Libya halkına bütün dünyanın destek olması lazım. Ama kendi menfaatleri doğrultusunda değil, Libya halkının mutluluğu doğrultusunda samimiyetle destek olması lazım. Türkiye olarak bu siyasi dönüşüm, kurumsal yeniden yapılanma ve ekonomik kalkınma sürecinde Libya halkının yanında olduğumuzu oradaki kardeşlerimize özellikle ifade ettik. Bu doğrultuda bir öncü adım olarak, 13 Eylül gününden itibaren haftada dört gün olmak üzere THY İstanbul-Bingazi seferlerini başlatmış bulunuyoruz. İki ülke arasında tarihteki yakınlığı tesis etmek üzere bu adımların devamı da geliyor, gelecek, bundan hiç endişeniz olmasın. Bu hissiyatımı Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda, Tajura'da, Misrata'da ve Bingazi'de Libya halkına doğrudan söyleme imkânım da oldu. Kendilerine milletimizin bu zorlu yolda dost ve kardeş Libya halkının sonuna kadar yanında olacağını yaptığımız bu mitinglerde ifade ettim. Onlar da meydanları coşkuyla doldurarak bizi bağırlarına bastılar, sevgilerini, muhabbetlerini en güzel, en samimi şekilde gösterdiler. Aynı tabloyu Mısır'da da, Tunus'ta da yaşadık. Gittiğimiz her yerde Türk bayrakları dalgalanıyor, bizim şahsımızda Türkiye'ye olan büyük ilgi ve muhabbet en gür şekilde dile getiriliyordu. Bütün bu kardeşlerimizle son derece duygusal anlar yaşadık. Tarihi bir hasreti, bu kucaklaşmalar sayesinde yoğun bir coşkuya dönüştürdük. Türkiye tarihten gelen bağlarla bağlı olduğu bu coğrafyayla yeniden buluşuyor, yeniden kaynaşıyor. Bu buluşmanın, bölge halklarının özgürlük, adalet ve demokrasi talepleriyle ülkelerinin geleceğini inşa etmek için yola çıktıkları bir dönemeçte gerçekleşmiş olması ayrıca manidardır, heyecan vericidir. İnşallah her anında kendimizi adeta evimizde hissettiğimiz bu kardeş ülkelerle birlikte bölgemizin geleceğini de hep birlikte inşa edeceğiz. Bu gelecekte barış olacak, dostluk olacak, kardeşlik olacak, buna can-ı gönülden inanıyorum."
"ULUSLARARASI TOPLUM SOMALİ'Yİ SEYREDİYOR"
Türkiye'nin uluslararası meselelerle ilgili kanaat ve beklentilerini, dış politikadaki hassasiyet noktalarını sadece Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda değil, katıldığı her etkinlikte ve de başta Obama olmak üzere bir araya geldiği her liderle görüştüğünü anlatan Erdoğan, dünya barışının tesisi ve insanlığın esenliği için bütün ülkelerin aynı samimiyet ve kararlılık çizgisinde buluşarak birlikte hareket etmesinin şart olduğunu ifade etti.
Dünya gündemindeki zorlu meseleleri her ülkenin kendi menfaatleri çizgisinde ele aldığını dile getiren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "İkircikli tavırlar içine girerse bundan bir sonuç alınamaz, görüldüğü üzere alınamıyor da. Uluslararası toplum, maalesef hızla birikmekte ve ağırlaşmakta olan dünya meseleleri karşısında sorumluluğunu hakkıyla taşıyamıyor ve aciz kalıyor. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşların bu gerçeği bir an önce idrak etmesi ve en objektif haliyle kendi özeleştirisini yapması lazımdır. Üzülerek ifade edeyim ki insanlık için çözümler üretmek üzere kurulmuş bulunan bütün bu uluslararası kurum ve kuruluşlar, birkaç büyük ülkenin kısır menfaat hesaplarına teslim edilmiş durumdadır. Birleşmiş Milletler kürsüsünden bu gerçeğin altını özellikle çizdim ve uluslararası toplumun bütün kurum ve kuruluşlarıyla bir yeniden yapılanma sürecine ihtiyacı olduğunu açıkça beyan ettim. Somali'de her gün çocuklar açlıktan ölüyor, uluslararası toplum olan biteni seyrediyor. Daha önce Srebrenica'da genç yaşlı ayırt edilmeden tarihin en acımasız toplu katliamlarından biri yapılırken de Birleşmiş Milletler oradaydı. Ne var ki, orada olan bitenlere, neredeyse sadece seyirci kalındı. Ancak bir coğrafyada eğer petrol rezervleri varsa ve herhangi bir nedenle Batılı ülkelerin o rezervlerdeki menfaatleri tehlikeye giriyorsa, o zaman yine başta BM olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar adeta seferber ediliyor. Artık bu ikiyüzlü zihniyetlerden dünyanın kurtulması lazım. Somali'yi yıllar yılı sömüren, doğal kaynaklarını talan edenler, bugün aç, susuz, hasta ve yoksul Somali halkının imdadına kulak tıkıyor. Kaynakların adaletsizce paylaşıldığı, adaletin tesis edilemediği ve insanlığın geleceğinin birkaç ülkenin güç hesaplarına kurban edildiği bir dünyada barışa ve huzura asla ulaşılamaz. Bu dünyada beraberce yaşadığımızı, hepimizin aynı gemide olduğumuzu artık anlamamız gerekiyor."
"İSRAİL'İN SÜRDÜRDÜĞÜ HUKUKSUZ VE BAŞINA BUYRUK POLİTİKALARIN TEMELİNDE BATI DÜNYASI VAR"
İsrail'in yıllardan beri sürdürdüğü hukuksuz ve başına buyruk politikaların temelinde de yine özellikle Batı dünyasından aldığı sınırsız desteğin büyük payı olduğunu vurgulayan Erdoğan, bazı ülkeler yaptığında suç teşkil eden eylem ve girişimlerin İsrail yaptığında nedense görmezden gelindiğini, hala da aynı şekilde devam ettiğini ifade etti.
Bazı ülkelerin kimyasal ya da nükleer silah üretme girişiminde bulunduğunda uluslararası kurum ve kuruluşların hemen harekete geçtiğini, hatta o ülkelere hava ve kara operasyonları bile düzenlenebildiğini anlatan Erdoğan, "Ama yıllar yılı bu silahları üretip elinde bulundurduğu halde İsrail'e ses çıkarmıyor ve buna da böyle devam ediyorlar. İşte BM Güvenlik Konseyi’nden 89 yaptırım çıktığı halde 89 yaptırım kararına İsrail uymamıştır. BM Genel Kurulu’nda 247 karar İsrail hakkında çıkmıştır, uymamıştır. İsrail uluslararası sularda sivillerle dolu bir yardım gemisine ağır silahlarla saldırıyor, 9 insanımızı şehit ediyor, sonra da hukuka hesap vermekten kaçabileceğini zannediyor. Neye güveniyor? Bugüne kadar yaptığı yanlışları görmezden gelen Batılı ülkelere güveniyor. Artık deniz bitmiştir; dünya eski dünya değil, bunu herkesin görmesi lazım. Hukuksuzlukların, zorbalıkların, güç simsarlıklarının, sömürü ve talanların devri sona ermiştir. Düne kadar diktatörlüklerle, otokratik rejimlerle yönetilen coğrafyalar ardı ardına isyan ederek büyük değişimler başlatıyor. Artık gücü elinde bulunduranlar adaleti gözetmek zorunda kalacaklar. Sömürerek, sindirerek, talan ederek güç biriktirenler, bu yeni dünyada artık bu kirli hesaplarla bir yere varamayacaklarını anlayacaklar. Hukukun herkese eşit mesafede durduğu, adaletin gölgelenmediği, acı ve gözyaşına bulanan eski dünyaya hiç benzemeyen yepyeni bir dünya kuruluyor. Bugün bu gerçeklerle yüzleşmeyenler, bu muhasebeyi bugün yapmayanlar, yarın çok geç kalmış olabilirler. Türkiye'nin her uluslararası zeminde gür şekilde seslendirdiği bu gerçekleri, 66. BM Genel Kurulu'nda bir kere daha ifade etmemizin sebebi de bu. Uluslararası toplumun acilen bu gerçekleri görmesi, insanlığın meselelerine artık daha fazla gecikmeden gerçekçi ve adil çözümler üretmeye başlaması gerekiyor. Küresel ekonomik kriz bir ihtardır, sebepsizce kitleleri katletmeye yönelmiş terör olayları, Somali'deki acı insanlık manzaraları ve büyük doğal felaketlere yol açan iklim değişiklikleri de birer ihtardır. Belli toplulukları, belli halkları, belli coğrafyaları değil, bütün insanlığı tehdit eden küresel bir kırılma süreci yaşıyoruz. Çare bellidir; bütün insanlık iyilikte, adalette, barışta birleşecek ve el ele vererek sorunlarımızı çözeceğiz." dedi.
"GÜÇLÜ BİR EKONOMİNİN TEMELİNDE GÜVEN VE İSTİKRAR VAR"
Türkiye'nin güçlü bir kamu maliyesi, sağlam bir bankacılık sektörü, canlı bir iç piyasaya sahip olduğunu ifade eden Erdoğan, en olumsuz küresel şartlara rağmen ihracatı artırmaya devam ettiklerini söyledi. Bu istikrarlı gelişme tablosunun bugün bütün dünyanın takdirlerini topladığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, geçmişte ağır ekonomik krizlerle sarsılan Türkiye'nin bugün her alanda gerçekleştirdiği büyük atılımla örnek alınan bir dünya ülkesi haline geldiğini belirtti.
Bugün küresel ekonominin kriz noktalarını önceden tespit ederek zamanında tedbir alan ve doğru politikalarla istikrarını sürekli hale getiren bir Türkiye olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: "Cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yılı olan 2023'te dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olma hedefimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Bu hedefimizi iddialı bulanlar artık bunun gerçekleştirilebilir bir hedef olduğunu nihayet görmeye ve dile getirmeye başladılar. 9 yılda kişi başına gelirimizi 3.492 Dolardan 10 bin Doların üzerine çıkardık. Ancak biz bunu yeterli görmüyoruz, 2023 yılında 25 bin Dolar seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz. Enflasyonu tek haneli rakamlara indirdik. Enflasyonist kısır döngüyü kırarak, insanımızın cebindeki parayı günden güne eriten o kara düzene son verdik. Tüketici enflasyonu 1964 yılından beri görülmemiş düzeylere kadar inmiş durumda; bu yılın Mart ayı enflasyon oranı 47 yılın en düşük oranıdır. Bu ağır kriz sürecinde dünya ekonomilerinin en büyük sıkıntılarından biri de işsizlik oranlarındaki artışlar oldu. Bu süreçte, gelişmiş ekonomilerin çoğunda işsizlik oranları çok yüksek artışlar gösterirken, ülkemizde işsizlik oranı artışı sınırlı seviyede kaldı. İşsizlik oranındaki artışa rağmen kriz döneminde ülkemizde toplam istihdam hiçbir zaman azalmadı. Krizin en yoğun yaşandığı 2009 yılında bile toplam istihdamımızı 83 bin kişi arttırdık. Aldığımız tedbirlerle, ekonomimizdeki hızlı toparlanmaya paralel olarak işsizlik oranı da 2009 yılının nisan ayından itibaren düşmeye başladı. Krizin etkisiyle 2009 yılında yüzde 14'e yükselen işsizlik oranı, 2010 yılında yüzde 11,9'a geriledi ve Şubat 2011'de kriz öncesi seviyelere geldi. TÜİK'in bu ay açıkladığı Haziran ayı işsizlik oranı, geçen yılın aynı dönemine göre 1,3 puan azalarak yüzde 9,2'ye kadar gerilemiş görünüyor. Aldığımız ve alacağımız tedbirlerle, işgücü piyasası reformlarıyla bunu daha da düşük seviyelere indireceğiz. Sevgili vatandaşlarım. 2010 sonu itibariyle Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında, kamu dengesi en iyi durumda olan 4 ülkeden biriyiz. Almanya'dan, Fransa'dan, İngiltere'den çok daha iyi bir konumdayız. Bugün, gelişmiş ülkeler borç sorunlarıyla boğuşuyor, komşumuz Yunanistan'ın borçlarını ödeyemeyeceği konuşuluyor. Yunanistan'ın yanı sıra İrlanda gibi, Portekiz gibi ülkeler de IMF ve Avrupa Birliği destekli kurtarma paketlerine başvurdu, ama bunlar da yeterli olmadı. Borç krizinin İspanya ve İtalya'ya yayılmasından endişe ediliyor. Dünya ekonomisinde sorunların aşılması için başta gelişmiş ülkeler olmak üzere bütün ülke liderlerinin inisiyatif almasına ihtiyaç vardır. Sorunların çözüm yolu ana hatlarıyla bellidir, asıl mesele bunu uygulayabilecek siyasi iradeyi ortaya koyabilmektir. Gelişmiş ülkelerin daha fazla gecikmeden koordineli biçimde harekete geçmelerini, cesur davranarak, siyasi baskılara boyun eğmeden gerekli tedbirleri hayata geçirmelerini bekliyoruz. Üzülerek ifade edeyim ki bu tedbirlerin gecikmekte olduğuna dair somut göstergeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Medyadan mutlaka takip etmişsinizdir; uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart and Poors, geçtiğimiz ay Amerika'nın tarihinde ilk kez kredi notunu düşürdü. Buna karşılık yine aynı kuruluş geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin ulusal para cinsinden kredi notunu 'yatırım yapılabilir' seviyeye yükseltti. Gelişmiş ülkelerin kredi notları düşerken, Türkiye'nin kredi notundaki artış, ülkemizin dünya ekonomisindeki güçlü konumuna işaret ediyor. Türkiye yabancı para cinsinden kredi notu artışını da çoktan hak etti; Türk tahvillerinin uluslararası piyasalardaki risk primleri bunu açıkça ortaya koyuyor. Güçlü bir ekonominin temelinde güven ve istikrar kavramları vardır; biz ekonomi yönetimimizi işte bu kavramlar üzerine oturttuk. Bu sebepledir ki olumsuz küresel şartlara rağmen uzun vadeli planlar yapabiliyor, geleceğe güvenle bakabiliyoruz. Türkiye'ye inanıyor, milletimize güveniyoruz. Ülkemizi mutlu ve müreffeh geleceğine taşıyacak yolda emin adımlarla ilerlemeye kararlılıkla devam ediyoruz.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz